dragon age origins

dragon age'in ilk oyunudur. rpg'nin hasıdır. tekrar tekrar oynanılası oyundur.
hikaye thedas adlı bir dünyada, ferelden ülkesinde geçiyor. darkspawn adlı yaratıkların yaptığı blight denen istilalar yüzyıllardır dünyayı tehdit ediyor. grey wardens adlı savaşcı bir grup da dünyayı birleştirerek blightlara son verme görevini üstleniyor.
5. blight kapıdayken dahil oluyoruz oyuna. grey warden lideri olan duncan adlı abimiz, başta yarattığımız karaktere göre bizi grey wardens'a alıyor. mesela cüceyseniz orzammar adlı yeraltı şehrinden geçiyor o sırada duncan. ya da insansanız duncan soylu ailenizi ziyaret ettiği zaman karşılaşıyorsunuz. elfseniz ya şehirde varoşlarda yaşıyorsunuz ya da ormanda bir elf kabilesinde. son olarak büyücüyseniz (hangi ırk olduğu fark etmeksizin) circle denen büyücü kulesinden giriyorsunuz grey wardens'a.
ben oyunu üç kere bitirdim. üçünde de büyücüydüm. oynaması en zevkli sınıf bence. ayrıca oyunun ana çatışmalarından biri olan mage-templar çatışmasının merkezinde oluyorsunuz. templarlar, yani tapınakçılar, chantry denilen dini oluşumun bünyesinde, görevi büyücüleri dizginlemek olan askerler. büyücüler zamanında (yüzyıllar öncesinde) özellikle kan büyüsü denen büyüyle herkese çok çektirdiğinden, büyücüleri küçükken ailelerinden koparıp circle'a kapatıyorlar. büyücüler de burada eğitim alıyor, burada yaşıyor. bir nevi ev hapsinde oluyorlar.
karakterinize göre giriş bölümünüzü bitirdikten sonra yavaş yavaş oyun ilerliyor ve grubunuza elemanlar eklenmeye başlıyor. dragon age'in en önemli özelliği burada devreye giriyor zaten: karakterler ve karakter gelişimi.
yoldaşlarınızla oyun boyunca diyalog halinde oluyorsunuz. seçimlerinizden etkileniyorlar, tepki veriyorlar. hayat hikayelerini öğreniyorsunuz, arkadaş oluyorsunuz ve hatta aşk yaşayabiliyorsunuz. yapay zeka tavan yapmış oyunda. karakterler o kadar gerçekçi ki biriyle tartıştığınızda gerçekten sinirlenebiliyor, arkadaş olduğunuzda mutlu oluyorsunuz.
ilk iki oyunumda alistair adlı templar bir delikanlıyla ilişki yaşadım. spoiler vermeyim ama terk etti beni ikisinde de.
üçüncü oyunumda ise leliana adlı bard bir kadınla aşk yaşadım. sonsuza kadar da mutlu yaşadık hatta. (arada diğer grup üyeleriyle tatlı kaçamaklar yaşadım tabi)
oyunun en sağlam karakteri ise morrigan adında bir cadı. kendisi circle'a bağlı olmayan bir büyücü. yani bir apostate. hayatı boyunca korcari ormanlarında annesiyle yaşamış. annesi dediğimse flemeth adlı yaşlı bir büyücü. flemeth efsanelerde ismi geçen bir orman cadısı. morrigan kendine özgü bir havaya sahip. feminist, ateist, agresif fakat arkadaş oldukça yumuşayabilen (sadece size) harika bir kadın. mesela oyun boyunca leliana'yla tanrının varlığını tartışıp durur. değişik felsefelere sahiptir.
yani oyun seçeneklerinizle ilerleyen, adeta yaşayan bir oyun. 5. blight'ı önlemek için dünyayı birleştiriyorsunuz ve türlü türlü macera yaşıyorsunuz.
kısaca bir rpg klasiği.
hikayesine göre yaratıcı isimli kutsal varlık başlangıçta fade denen ruhani bir boyutu yaratmış ve bu boyutun içinde çeşitli ruhani varlıklarla birlikte altın şehir denilen cennetsel bir mekan kurmuş. ama sonrasında yarattığı ruhani varlıkların doğalarından şüpheye düşüp maddi dünya olan thedas'ı ve içinde yaşayan fani varlıkları yaratmış. bu fanilerin ruhlarını fade'e bağlamış ve planına göre faniler öldükten sonra altın şehre onun yanına geleceklermiş.
ama altın şehrin ruhani varlıkları fanilerle iletişime geçip onlara büyünün yollarını öğretmişler ve kendilerini tanrılar olarak göstermişler.

bunun üzerine yaratıcı sinirlenip ruhani varlıkları fade'den sürgün edip dünyanın derinliklerine hapsetmiş onlar da bundan sonra eski tanrılar olarak adlandırılmış ve fanilere de sırtını dönmüş böylece ölenler onun cennetine ulaşamadan fade'in puslu diyarlarında dolaşmaya mahkum olmuşlar.
büyünün öğrenilmesiyle birlikte dünya'da büyük bir imparatorluk kuran tevinter'in büyü efendileri fade'in içindeki golden city'e girmeye ve yaratıcı'nın tahtını ondan almaya azmetmişler ve bir ölçüde başarılı olmuşlar da.
kan büyüleriyle deldikleri perde'nin ardında fade'de dolanarak altın şehri bulmuşlar ve şehri bastıklarında yaratıcı haykırmış; cennetin ve dünyanın temelleri sarsılmış, fade iblislerin dolandığı bir çoraklık, altın şehir ise gölgelerin altında bir kabus olmuş. adına da bundan sonra kara şehir denmiş. nitekim yaratıcı orayı terk etmiş.

şehre giren büyücüler ise lanetlenerek dünyaya atılmışlar ve ruhsuz birer canavara dönüşüp kalplerinin karanlığında ucube bedenler olan darkspawn halini almışlar.

böylece dünyanın derinliklerine çekilen bu canavarlar burada efendileri olan eski tanrıları bulup onları kendi kanlarıyla zehirleyerek özgür bırakmaya ve yer yüzüne dehşet saçmaya başlamışlar. onları durdurmak için ise grey wardens isimli bir tarikat kurulmuş.

uzun yıllar dünyadan savaş ve zalimlik eksik olmamış. eski tanrılara tapan tevinter'in efendileri dünyayı kana ve küfre bulamış.

bir zamanlar bir kadın yaşarmış, sesi çok güzelmiş ve benim diyen zalimi bile ağlatırmış. yaratıcı onun sesini dinlemek için dünyaya inmiş ve kadına hayran kalmış. ona görünüp, onu yanına almayı hatta eşi yapmayı teklif etmiş. adı andraste olan kadın bunu reddetmiş. yarattıklarına yüz çevirmemesi gerektiğini ve aralarına dönüp göz yaşlarımızı dindirmesi gerektiğini anlatmış. bunun üzerine yaratıcı eğer faniler kendisine yeniden tapınmaya başlar ve sahte tanrıları bırakırlarsa bunu yapacağına dair söz vermiş.

böylece peygamber andraste yaratıcı'nın mesajını yaymak ve tevinter'in iblis tanrılarını tahtlarından etmek üzere yıllarca savaş vermiş, andastrian kilisesi işte böyle kurulmuş. ama andraste dünyevi kocası tarafından ihanete uğramış, çünkü kocası maferath onu ruhani kocası olan yaratıcıdan kıskanıyormuş. böylece tevinter birlikleri tarafından andraste'nin esir alınmasını sağlamış.

andraste tevinter imparatorluğu'nun kalbinde minrathous'da kazığa bağlanıp yakılmış ama takipçileri onun öğretisine sahip çıkarak direnmeye ve yaratıcının izinden gitmeye devam etmişler.

ölümünden sonra andraste'nin yaratıcı'nın gelini olarak onun yanına yükseldiğine ve inanlılarını koruduğuna inanılır. bir gün andraste'nin ilahisi thedas'ın her yerinde işitildiğinde yaratıcı kara şehre geri gelip orayı ışığıyla temizleyecek ve andraste'nin iman edenlerini bu altın cennete kabul edecekmiş.
şu da bir gerçektir ki andraste'nin külleri aradan yüzlerce yıl geçmesine rağmen ilk yakıldığı gün gibi sıcaktır. bu da andraste'nin gerçekten de peygamber olduğunu kanıtlıyor ama thedas içindeki bazı büyücü alimler andraste'nin aslında çok kudretli bir büyücü filozof olduğunu düşünmüyor da değiller.
old but gold denilen tarzda efso bir oyun 10 civarı bitirmisligim vardır