eşcinsel edebiyatı

eşcinsel bir yazar tarafından ortaya konulan edebi bir eser mi yoksa kahramanının eşcinsel olduğu ya da sadece konusu eşcinsellikle ilgili olan bir eser mi olduğu hakkındaki tartışmaların devam ettiği ancak genel geçer kabul görmüş tanımıyla “açık bir eşcinselin eşcinsel olma deneyimi hakkında açık bir şekilde yazdığı yazılar”dır. ancak öte yandan bu tanım da biraz sıkıntılıdır zira bu tanım eşcinsel olmadığı halde eşcinsellik ve eşcinsel deneyimler üzerine metinler kaleme alan yazarları dışarıda bırakmaktadır. benim düşünceme göre bir metni eşcinsel edebiyat kategorisine sokan şey yazarının eşcinsel olup olmaması değil, içeriğinin eşcinsel deneyimler hakkında olması ve içeriden bir bakış açısıyla ve doğallıkla yazılmış olmasıdır. bu nedenle, misal, ayşe kulin’in gizli anların yolcusu romanının karakteri her ne kadar eşcinsel de olsa eşcinsel edebiyat kategorisine giremeyecektir. aslında bir büyük tartışma da “eşcinsel edebiyat diye bir edebiyat türü var mıdır?” sorusu etrafında sürmektedir. böyle bir sınıflandırmaya gerek olup olmadığı tartışıladursun yazılı metinlerde heteroseksüellik dışında bir cinsel yönelime sahip karakterlerin var olması daha çok insana ulaşma ve eşcinselliği insanların gözündeki genel marjinallik halinden sıyırması için gereklidir.

(bkz: eşcinsel temalı kitaplar)
(bkz: lgbti temalı kitaplar)
divan şiirinde bir çok örnekte görülmektedir. şairlerden en bilineni nedim'dir. zaten sanat-ı edebiyye gereği direk söylenmez, sezdirilir her şey. bir şiirinde aşığına serv-i revanım diye hitap etmektedir. ayrıca binbir gece masallarında çok ciddi ve etkileyici oğlan tasvirleri görülür. bu tür ilişkiler de gayet doğal bir biçimde anlatılır, kahramanlar günlerce zevk ü sefa içinde sevişip eğlenirler. ayrıca feridüddin attar'ın ilahinamesinde oğlan tasvirlerine yer verilmiştir, mecazi aşkın çeşitlerinden sayılır ve gene doğal görülür.

günümüze gelecek olursak bu konuya parmak basanlar ve parmak atanlar diye isim vermeden sıralamak isterim. bazı yazarlar prim yapmak amacıyla ciddi konulara değinmeden sırf adı duyulsun diye işlerler eşcinselliği. kimi eserlerde ise psikolojik analizlere, çevre faktörüne, yaşamın gerçeklerine ilişkin kesitler verilir
en cesur ve sanatsal örnekleri divan edebiyatı eserlerinde yer alır.
shakespeare'in bütün sonnet'larının bu gruba dahil olma olabilitesinin olabileceğinin tartışılabileceği konu. ki yanlış hatırlamıyorsam 18.sonnet'ı bu duruma bir diğer kanıt olarak kimilerince iddia ediliyordu. *
serveti fünun gibi bir edebiyat türünden bahsedilmiyor sanırım.
fikrimce ne sadece bir eşcinsel tarafından yazılan, ne de en az bir eşcinseli içinde barındıran edebiyat türüdür. eğer eşcinsellerin dertlerini anlatmıyorsa- sorunlarını değil sadece varlıklarını, varlık nedenlerini mesela- sadece edebi bir eserdir. yoksa hepimizin anlatılacak enteresan hikayeleri olabilir. eşcinsel de elbette yeri geldiğinde sıradan bir insandır ama bir kimliği olduğu unutulmamalıdır. yoksa zaten korkulan bilinmeyen farklı aksedebilir.
eşini arar bir kelle.
şabaniyet gibi görünmekte.
cüzzamlı değil ama söyle,
insan mı cinsine göre?
neden yok ki cennette,
seyrederken biz sadece,
evren acı çekmekte.
lay lay lay.

evet küçük çekirge, bu bir akrostiş şiir.
dangoz. evet ben yazdım. artıları bekliyorum.
zamanında kadın kadına öykü yarışmasında jüri özel ödülünü kazandığım bir öyküyü literatüre katmışlığım vardır övünmek gibi olmasın. aşkın l haline basılmış olması lazım. hali hazırda yazılmakta olan bir de roman var. daha da çok olmalı görünür kılınmalı tüm yanlış düşünenlere karşı bu işin yürek kısmını da anlatmalı insanlara..