jonna lee'nin iamamiwhoami projesine son verip, bundan sonra solo çalışacağı; aynı tatta, hatta daha özgür olduğu için tamamen kendisinin yazdığı şarkılardan ve düzenlemelerden oluşacağından, kendisine göre daha başarılı olacak olan yeni projesi. tıpkı iamamiwhoami'da olduğu gibi audiovisual'lar şeklinde ilk albümünü piyasaya sürmeye başladı. samaritan adlı ilk single'ı ile epey heyecanlandırmıştır bünyeleri. 2 haziranda not human adlı bir diğer şarkıyı yayımlayacağının haberini birkaç gün önce müzikseverlerle paylaşmıştır müziğin tanrıçası. heyecanla beklemekteyiz.
2010'da tokyo'nun göbeğinde kurulmuş, beklenmedik derecede güzel müzik yapan japon insanlar topluluğu. şu ana kadar çeşitli ep'leri ve albümleri mevcuttur. yaptıkları müzik bir çok etikete sahip olabilir; ancak, en baskın ögeler shoegaze, indie-pop ve rock, chillwave ve yer yer darkwave şeklinde kategorileştirelebilinir. sevelim sevgili sözlük bu güzel insanları.
avustralya'lı güzel müzik yapan insanlar topluluğu. yaptıkları işi experimental, indie-electronica ve trip-hop ana başlıkları altında toplayabiliriz. şu ana kadar 2010'da yayımladıkları shy adında ep'leri ve 2012'de yayımladıkları dozen clouds wide bir tane stüdyo albümleri bulunmaktadır. tadından yenmez türde müzik yapmaktadırlar kanımca ve arşivlerde yerini 'almalıdır' türündendir.
20 ocak'da piyasaya çıkacak future politics isimli yeni albümlerinden ilk single'larını, audiovisual olarak 19 ekim'de yayımlamışlardır. sevenlerini nasıl bir albümün beklediğinin tınılarını taşıyan muazzam bir çalışma olmuştur kanımca. deneysel yeni ögeler kullanacaklarını sinyalini vermiş olmaları da bir o kadar heyecana sebep olmaktadır bünyelerde.
iskoçya'nın edinburgh'sından, electronic, ambient ve downtempo tınılarını çok güzel harmanlayarak lezzetli işler yapan ikili. şu ana kadar altı stüdyo albümü ve altı tane ep yayımlamıştır bu kardeşler. 1998'den beri hitap ettikleri kitleye güzel müzik dinletmektedir bu insanlar. her albümlerinde muhakkak farklı ögeler denemişlerdir; idm başta olmak üzere. downtempo ya da ambient sevmeyen insanlar için fazla sıkıcı gelebilir; ama, bu adamlar dinleyeni türlü türlü ruh haline sokmayı başarabilmektedir efenim.
how big how blue how beautiful albümünden queen of peace ve long and lost adlı parçalarına audiovisual * tadında dün bir klip yayımlamışlardır ki kanımca oldukça başarılı olmuş. ayrıca, florence welch'i yarı çıplak * görmekteyiz bu audiovisual'da.
hollanda'da hiçbir baltaya sap olamadığı için, süper egosunu bir şekilde tatmin etmek amaçlı sözlüğü trolleyen yazar. ha, bir de eklemeden yapamayacağım; lütfen türkçe öğren bir ara. *
orijinal adıyla jamie smith. ingiliz bir müzik yapımcısı ve dj'dir. sahne isminden de anlaşılacağı üzere londra bazlı the xx grubunun üyelerinden biridir. aynı zamanda solo projeleri de mevcuttur bu abimizin. bir çok farklı remix'i ve iki tane de solo albümü bulunmaktadır. in colour adında bu sene mart ayında yayımladığı son projesinin en bilinen parçası yine the xx'den romy'nin eşlik ettiği loud places'tir. the xx'le birlikte yaptığı işler bir o kadar lezzetli elbette ama solo çalışmaları da muhteşemdir kanımca;
canlı performansları da bir o kadar leziz bu insanların. vokallerde ki lauren mayberry inanılmaz sempatik geliyor nedense, hatta 'straight olsam kesin verirdim' türünde bir sempatiklik. neyse, canlı performans diyorduk. hah, bakın kexp performansları:
maynard'ın muhteşem projelerinden bir tanesi olmakta bu da. son nefesimi ciddi anlamda maynard dinleyerek vermek istiyorum. hele bir de orestes ile verirsem o son nefesi, gülerek yer yüzünden silinebilirim.
maynard james keenan abimizin bir diğer muazzam ve solo projesi. 2003'de hayata geçirmiştir maynard bu projesini. iki stüdyo albümü başta olmak üzere, bir çok single'ı, çeşitli remix albümleri ve ep'leri ile devam etmektedir yoluna abimiz. maynard denilince, söyleyecek pek bir şeye gerek kalmayan bir diğer takdir edilesi, ayakta alkışlanası proje. *
'kürtçülük' derken de; hep hayıflandıkları, dert yandıkları, kızdıkları 'ırkçılığın' babasını kendileri de yapıyor dememe sebep olan başlık konumuna koşar adımlarla geçmiştir.
insanları aşağılık kompleksine sokabilen durum. her azıcık dille ilgisi olan kendini bir süreden sonra native-like gibi sanmaya başlayıp 'şakır şakır konuşuyorum lan ben' moduna giriyor anlamakta güçlük çektiğim sebeblerden ötürü. bir de british accent'lardan biriyle konuşmaya çalışanları olmuyor mu; boğmada ne yap yani şimdi?
karanfil'den her geçtiğimde hiç aksatmadan aynı kişi tarafından tam olarak dost kitabevi'nin önünde durdurulduğum ve her seferinde 'destekçinizim' diyerek koşar adamlarla kaçtığım kişinin gönüllüsü olduğu oluşum.
bunun söylediğine inanıp inanmamakla alakalı olduğunu anlayamayacak kadar beyinin bazı insanlarda gerekli fonksiyonlarını yeterli düzeyde(ki hatta burada ki örnekte hiç) yerine getirememesi aslında her taşın altından 'faşizm' diye çıkmakla tamamıyla doğru orantılı bir durum. ve görüldüğü gibi bu tür, bi' anda kişisel oynamaya da başlayabilir karşı tarafın sinirlerini bir şekilde ele geçirebilmek için- ki sonrasında 'asjdhasjdhsajd bak sinirlendin hemen, çok faşistsin sen :( :(' diyebilsin diye.