yiğit özgür'ün son noktayı koyduğu konudur.
alıntıdır...
yiğit özgür - gerizekalı
28 ağustos 2010 cumartesi, 01:46 · tarihinde uykusuzdergi.com tarafından eklendi.
sabah saat sekizde uyanıyorum. oğlum keremsu'yu okuluna götürüyorum, ama bırakmı...yorum. çünkü okulu çok pis.özel hocası var, onu alıp eve geçiyoruz. ne olur ne olmaz, dersten önce hocayı güzelce yıkıyorum. kirini bokunu iyice akıtıyorum.
onlar derse başlayınca ben de gazetelere göz gezdiriyorum. siyasetle yakından ilgiliyim. ak partisi, chpc-e, mhkp-c, hepsini biliyorum. terör örgütü kktc'den nefret ediyorum. ülkemizi bölmek isteyenler defolup gidebilirler mi lütfen?...teşekkürleeeer.
ülkemizde yaşayan insanların aç ve işsiz olmaları, pis kokmaları beni çok üzüyor. dört kişilik bir ailenin mutfak masası çok küçük bence. orada yiyemezler. dolayısıyla aç kalıp pis kokarlar. kişi başına düşen gayrı sufi filli hafıza da çok düşük. arttırılabilir mi lütfen?
ve laiklik... yani din ve devlet bahçeli'nin birbirinden ayrılması. bunu yapmak bu kadar zor olmamalı. artık benim halkımın din istismarıyla kandırılmasını istemiyorum. bu ülkede yaşayanların çoğu insandır bunu unutmayalım. zaten %98'i müslüman bir ülkede yaşıyoruz. kalan %2 de aptaldır aziz nezin'in dediği gibi.
kimse kimsenin dini inançlarına saygısızlık etmesin. kimse allah'la arama girmesin. ayrıca ezanla da arama girmesinler. eskiden ne güzel ezan türkçe okunuyormuş... camii falan da türkçeymiş. haa, yine türkçe olsa namaza gider misin derseniz gitmem ama italyanca olursa belki iki rekatto kılarım. hah hah haay, selam sana cehennem!!! şaka şaka tövbe.askerlerimizi çok seviyorum. onlar olmasa rahat uyuyamazdık. şimdi uyuyoruz. bence daha çok silah, uçak ve albay satın almalıyız. güzel bir şarkımız var bununla ilgili: erler erbaşa, erbaşlar fidana, fidanlar ağaca çıkmalı yurdumda. bedelli askerlik bekleyen gençlerimize de buradan seslenmek istiyorum: inşallah çıkmaz.polislerimize tavsiyem biber gazı kullanmasınlar lütfen. rezalet bir kokusu var ve haftalarca insanın üstünden çıkmıyor. ben de biber gazı taşıyordum oradan biliyorum. bir gün fakir bir adamcağıza çok acıdım. ölsün diye sıktım.sigara içtiği için alev aldı, yandı öldü. ne demişler: biber gazı yanmasın. anlamı: fakirler yanmasın, şeker de yerken ölebilsinler... elbette kesme şekerden bahsediyorum. yutella yiyen bir fakir düşünemiyorum. keza hariboru.üçüncü sayfa haberlerini hemen geçiyorum çünkü genelde kokan insanlarla ilgili haberler oluyor. pis pis ölüyorlar. asansöre falan sıkışıyorlar, hemen bi tarafları kopuyor. motosiklete biniyolar, hoop kafaları kopuyor...hiç sevmem kafası kopan insanı. zorla değil ya? ayrıca ölüp gitseler neyse leş gibi de kokuyorlar. bari ölünce kokmasınlar. tarım ve köy yumurtası bakanlığı'nın bu konuda yapacak bir şeyleri olmalı. ayrıca enerji ve tabii ki de kaynaklar bakanlığı... ya ne olacaktı?elbette ülkemizde güzel şeyler de oluyor. mesela biz yardım baloları düzenliyoruz. oradan topladığımız paralarla daha büyük yardım baloları yapmaya çalışıyoruz. balodan aldığımızı yine baloya yatırıyoruz yani, cebimize atmıyoruz.bazen de defileler düzenleyip kendi tasarımlarız olan kıyafetleri sergiliyoruz. satılan kıyafet olursa gelirini kimsesiz ve beyinsiz çocuklara gönderiyoruz. ama maalesef pek satış olmuyor. o zaman da kıyafetleri yolluyoruz çocuklara. yazık o kadar seviniyorlar ki, hemen kokuyorlar.biraz da spor: dünya kupasını takip etmeye çalışıyorum ama bu konuda çok bilgili değilim. paraguay ile uruguay'ın farkı nedir deseniz bilmem. ama ortak noktaları nedir, iyi bilirim. kokuyorlar...ayrıca ne zaman kamera onları çekse çimlere kusuyorlar. öbürküler de bazen tükürüyor ama temiz temiz. tuf! diye minik top kağıt mendil gibi bişey çıkarıyorlar. pele yaşasaydı bence o da kusardı.
zirve'den üç gün önce sesi önce kısılan ve sonra tamamen kesilen, zirveden on saat önce konuşabilmeye başlayınca, gitarı eşliğinde şarkı söyleyebilmek için kendini parçalayan yazarımızdır, zirveye katılabilmek için son üç gün içtiği bir kamyon ilaca rağmen hayatta kalmayı başardığı için kendisini kutluyorum. ayrıyetten sevgilimdir. nokta.
ayta aslında imkansızı başarmış bir insandır. eşcinsellik olgusu veya lezbiyenlik olgusu bir şekilde kenarından köşesinden "evlere" girmeye başarmıştı. fakat transeksüellik ve/veya travestilik konusu ve bunun sosyolojik iz düşümü evlerden uzaktaydı, bir gün bu konuda bir sohbet başlasa, konuşmaya başlayan da, dinleyen de konunun bir tarafından bülent ersoy'a bağlanıp klişeleşmesinden de bitap düşmüştü. derken bir gün bir dizi başladı, "kayıp şehir", canavar gibi bir kadro, muhteşem bir dizi müziği, bir şekilde can çekişsede, tüm ihtişamıyla istanbul,veee... a! o da ne? orda sarışın bir kadın var, aysel'inde ev arkadaşı mı ne... o nasıl bir oyunculuk yeteneğidir, e üstelik çok ta mantıklı, e tamam senaryoda yazılı olan satırlardan dolayı mantıklı ama bu "duygu'ya cuk oturmuş" tv karşısında bizim halk izliyor, izliyor, dizideki aşkı izliyor, çekişmeleri izliyor, duygu'yu izliyor... ve duygu, yani ayta sözeri artık televizyonun karşısındaki ailenin arasındadır, bu bir ilk! daha önce hiç olmadı, ülkemizde " aha biz televizyondan zeki müren'i görüyoz, zeki müren de bizi görecek mi" devrinden beri olmadı, ayta o rolü nasıl taşıdıysa, artık evlerin salonundaydı, hiç sorgulanmadı, ötekileştirilmedi, bunu anlamak için insanların dizi hakkındaki konuşmalarını dinlerken hep dikkat ettim, duygu'nun hakkında konuşurken sadece duygu diyorlardı, o dizideki duygu'nun önünde başka bir sıfat hiç duymadım, dizinin reytingini hatırlamıyorum, ama duygu'un o dizide aysel karakteriyle sohbet ederken "aşk bu aysel size de çıkabilir" repliği ayta sözeri'nin reytingini tavana vurdurmuştu, günlerce konuşuldu. insanlar duygu'yu sevmişti, duygu'yu sevmek ne demekti; ayta sözeri'nin muhteşem bir aktrist olduğu gerçeğiydi, bunun nedeni açıktı, hem dizi sektörü gibi kıran kırana rekabetin olduğu bir sektörde, hem halk tarafından koşulsuz bir şekilde kabul görmüştü, hemde bunu kalıcı bir şekilde devam ettirmişti. teslimiyet filmini izleme şansını ayı sözlük ve sevgilim tra jedi sayesinde elde ettiğim gün, aynı zamanda ayta sözeri ile tanışma fırsatı bulduğum gündü. ayta sözeri'yi daha çok izleyeceğiz ve dinleyeceğiz. başarının en büyüğünü hak eden sanatçımız olduğuna inanıyorum.