gece okunan şiirler

please, master by allen ginsberg

please master can i touch your cheek
please master can i kneel at your feet
please master can i loosen your blue pants
please master can i gaze at your golden haired belly
please master can i gently take down your shorts
please master can i have your thighs bare to my eyes
please master can i take off your clothes below your chair
please master can i kiss your ankles and soul
please master can i touch lips to your muscle hairless thigh
please master can i lay my ear pressed to your stomach
please master can i wrap my arms around your white ass
please master can i lick your groin curled with soft blond fur
please master can i touch my tongue to your rosy asshole
please master may i pass my face to your balls,
please master, please look into my eyes,
please master order me down on the floor,
please master tell me to lick your thick shaft
please master put your rough hands on my bald hairy skull
please master press my mouth to your prick-heart
please master press my face into your belly, pull me slowly strong thumbed
till your dumb hardness fills my throat to the base
till i swallow and taste your delicate flesh-hot prick barrel veined please
master push my shoulders away and stare into my eye, & make me bend over the table
please master grab my thighs and lift my ass to your waist
please master your rough hand’s stroke on my neck your palm down my backside
please master push me up, my feet on chairs, till my hole feels the breath of your spit and your thumb stroke
please master make me say please master fuck me now please
master grease my balls and hairmouth with sweet vaselines
please master stroke your shaft with white creams
please master touch your cock head to my wrinkled self-hole
please master push it in gently, your elbows enwrapped around my breast
your arms passing down to my belly, my penis you touch w/ your little fingers
please master shove it in me a little, a little, a little,
please master sink your droor thing down my behind
& please master make me wiggle my rear to eat up the prick trunk
till my asshalfs cuddle your thighs, my back bent over
till i’m alone sticking out your sword stuck throbbing in me
please master pull out and slowly roll into the bottom
please master lunge it again, and withdraw to the tip
please please master fuck me again with your self, please fuck me please
master drive it down till it hurts me the softness the
softness please master make love to my ass, give body to center & fuck me for good like a girl,
tenderly clasp me please master i take me to thee,
& drive in my belly your selfsame sweet heat-rood
your fingered in solitude denver or brooklyn or fucked in a maiden in paris carlots
please master drive me thy vehicle, body of love drops, sweat fuck
body of tenderness, give me your dog fuck faster
please master make me go moan on the table
go moan o please master do fuck me like that
in your rhythm thrill-plunge and pull-back bounce & push down
till i loosen my asshole a dog on the table yelping with terror delight to be loved
please master call me a dog, an ass beast, a wet asshole
& fuck me more violent, my eyes hid with your palms round my skull
& plunge down in a brutal hard lash thru soft drip-fish
& throb thru five seconds to spurt out your semen heat
over & over, bamming it in while i cry out your name i do love you
please master.

*
bir kez canını acıtan
gene acıtır
yüzüne bir kez gülse
her şey düzeldi sanırsın
düzelmez
daha çok acıtır
çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
alt katında uyumayı bir ranzanın
üst katında çocukluğum...
kâğıttan gemiler yaptım kalbimden
ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı.
aşk diyorsunuz,
limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!
edgar allan poe 'dan

yaz ortasındaydı
ve geceyarısı
ve yıldızlar yörüngelerinde
ölgün ölgün pırıldarken
daha parlak ışığında
kendisi göklerde
köle gezegenlerin arasında
işığı dalgalarda olan soğuk ayın
soğuk tebessümüne dikmiştim gözlerimi
fazlasıyla,fazlasıyla soğuktu benim için
derken kaçak bir bulut
geçti örtü niyetine
ve ben sana döndüm
yükseklerdeki iştihamına
mağrur akşam yıldızı
senin ışığın daha değerlidir benim için
çünkü yüreğime mutluluk verir
göklerdeki gururun geceleri
ve daha çok beğenirim
o alçaktaki daha soğuk ışıktan
senin uzaklardaki ateşini.
lady lazarus. gerçi lady lazarus günün her vakti okunmalı.
...
en uzak, o adsız ve kimselersiz,
o yitik yıldızda duyuyor musun?
bir stradivarius inler kendi kendine,
yayı, reçinesi, köprüsü yeşil.
önce bendim diyor ve sonra benim...
ölümsüz, güzel ve çetin.
ezgisidir dolaşan bütün evreni,
bilinen, bilinmeyen ıssızlıkları.
canımı, tüylerimi sarmada şimdi kendi rüzgarlarıyla vurgun...
celladıma gülümserken çektirdiğim son resmin arkasındaki satırlar / ismet özel

ben ismet özel, şair, kırk yaşında.
her şey ben yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar
ben yaşarken koptu tufan
ben yaşarken yeni baştan yaratıldı kainat
her şeyi gördüm içim rahat
gök yarıldı, çamura can verildi
linç edilmem için artık bütün deliller elde
kazandım nefretini fahişelerin
lanet ediyor bana bakireler de.
sözlerim var köprüleri geçirmez
kimseyi ateşten korumaz kelimelerim
kılıçsızım, saygım kalmadı buğday saplarına
uçtum ama uçuşum
radarlarla izlendi
gayret ettim ve sövdüm
bu da geçti polis kayıtlarına.

haytanın biriyim ben, bunu bilsin insanlar
ruhumun peşindedir zaptiyeler ve maliye
kara ruhlu der bana görevini aksatmayan kim varsa
laboratuvarda çalışanlara sorarsanız
ruhum sahte
evi nepal'de kalmış
slovakyalı salyangozdur ruhum
sınıfları doğrudan geçip
gerçekleri gören gençlerin gözünde.
acaba kim bilen doğrusunu? hatta ben
kıyı bucak kaçıran ben ruhumu
sanki ne anlıyorum?

ola ki
şeytana satacak kadar bile bende ondan yok.
telaş içinde kendime bir devlet sırrı beğeniyorum
çünkü bu, ruhum olmasa da saklanacak bir şeydir
devlet sırrıyla birlikte insanın
sinematografik bir hayatı olabilir
o kibar çevrelerden gizli batakhanelere
yolculuklar, lokantalar, kır gezmeleri
ve sonunda estetik bir
idam belki...
evet, evet ruhu olmak
bütün bunları sağlayamaz insana.

doğruysa bu yargı
bu sonuç
bu çıkarsama
neden peki her şeyi bulandırıyor
ertelenen bir konferans
geç kalkan bir otobüs?
milli şefin treni niçin beyaz?
ruslar neden yürüyorlar berlin'e?
ne saçma! ne budalaca!
dört incil'den yuhanna'yı
tercih edişim niye?

ben oysa
herkes gibi
herkesin ortasında
burada, bu istasyonda, bu siyah
paltolu casusun eşliğinde
en okunaklı çehremle bekliyorum
oyundan çıkmıyorum
korkuyorum sıram geçer
biletim yanar diye
önümde bir yığın açalya
bir sürü çarkıfelek
gergin çenekli cesetleriyle
önümde binlerce çiçek
korkuyorum sıra sende
sen de başla ve bitir diyecek.
yo, hayır
yapamaz bunu, yapmasın bana dünya
söyleyin
aynada iskeletini
görmeye kadar varan kaç
kaç kişi var şunun şurasında?

gelin
bir pazarlık yapalım sizinle ey insanlar!
bana kötü
bana terkettiğiniz düşünceleri verin
o vazgeçtiğiniz günler, eski yanlışlarınız
ah, ne aptalmışım dediğiniz zamanlar
onları verin, yakınmalarınızı
artık gülmeye değer bulmadığınız şakalar
ben aştım onları dediğiniz ne varsa
bunda üzülecek ne var dediğiniz neyse onlar
boşa çıkmış çabalar, bozuk niyetleriniz
içinizde kırık dökük, yoksul, yabansı
verin bana
verin taammüden işlediğiniz suçları da.

bedelinde biliyorum size çek
yazmam yakışık almaz
bunca kaybolmuş talan
parayla ölçülür mü ya?

bakın ben, birçok tuhaf
marifetimin yanısıra
ilginç ödeme yolları bulabilen biriyim
üstüme yoktur ödeme hususunda
sözün gelişi
üyesi olduğunuz dernek toplantısında
bir söyleve ne dersiniz?
bir söylev: büyük insanlık ideali hakkında!
yahut adınıza bir çekiliş düzenleyebilirim
kazanana vertigolar, nostaljiler
karasevdalar çıkar.

yapılsın adil pazarlık
yapılsın yapılacaksa
işte koydum işlemeyi düşündüğüm suçları
sizin geçmiş hatalarınız karşısına.
ne yapsam
döl saçan her rüzgarın
vebası bende kalacak
varsın bende biriksin
durgun suyun sayhası
yumuşatmayı bilen ateş
öğüt sahibi toprak
nasıl olsa geri verecek
benim kılıcımı.
ismet özel
ne olabilirim bir peygamber ve yalancıdan başka,
anası peri, babası keşiş
süt dişleri çarmıhta çıkmış,
beşiği suyun altında,
iblisin tanrıdan olma kızından başka
ne olabilirim?
bugün bayram
erken kalkın çocuklar
giyinelim
en güzel giysileri.
çok güzel

durma artık burada uysal âşık!
aydınlık milinin yatağında.
bilemiyoruz belki de meşe o ağacın adı,
anlayamıyoruz varolduğumuzu gölgesinde
ağırbaşlılığının.
veda geliyor şimdi, öğretmek için
sergilenmeyi, uçuşan geriye dönen
vakitte.

kime, kime gönderiyor incelen yapraklarını
yüzün, kavisin beyaz yanağıyla?

bu aklıkta, minarem mavi benim.
işığım denize kayıyor, bir sayıklama
izleğiyle, bir zamanlar pay verdiğimiz
insanlığa!

nilgün marmara
küçücük gecemde benim, ne yazık
rüzgârın yapraklarla buluşması var
küçücük gecemde benim yıkım korkusu var

dinle
karanlığın esintisini duyuyor musun?
bakıyorum elgince ben bu mutluluğa
bağımlısıyım ben kendi umutsuzluğumun

dinle
karanlığın esintisini duyuyor musun?
şimdi bir şeyler geçiyor geceden
ay kızıldır ve allak bullak
ve her an yıkılma korkusundaki bu damda
bulutlar sanki, yaslı yığınlar misali
yağış anını bekliyorlar

bir an
ve sonrasında hiç.
bu pencerenin arkasında gece titremede
ve yeryüzü giderek durmada
bu pencerenin arkasında bir bilinmez
seni ve beni merak ediyor
ey baştan aşağı yeşil!
yakıcı anılar gibi ellerini,
bırak benim aşık ellerime
ve dudaklarını
varlığın sıcak duygusunu
benim sevdalı dudaklarımın okşayışına bırak
rüzgâr bizi götürecek
rüzgâr bizi götürecek.
  • /
  • 2