acayip güzel bir film. fatih akın'ın izlediğim ilk filmiydi. ilk yarıdaki yüksek tempo ve yakın çekimler gerçekten son hız duvara çarpan bir arabanın içinde gibi hissettirdi. ikinci yarıda her şeyin yavaşlaması, sahnelerin genişlemesi, diyaloglar, olaylar falan derken ciddi anlamda göğsüme fil oturmuş gibi hissettim. hangi oyuncu daha iyiydi karar veremiyorum, sibel kekilli mi, birol ünel mi güven kıraç mı? ya da hangisi kötüydü, meltem cumbul mu, sibel'in annesi rolündeki siri kılıklı kadın mı? bariz ve rahatsız edici detaylar vardı ama filmin bütününe baktığımda devede kulak kalıyor. oryantalizm gibi öğeleri bu kadar çarpık kullanmak, bu kadar berbat hatalar yapıp bu kadar iyi bir film nasıl çekilir bilmiyorum. sibel-cahit ilişkisindeki metaforlara falan hiç girmeyeceğim. olmuş bu, hem de başyapıt gibi bir şey olmuş.