ilişkilerdeki ilk günler

birliktelikte en cicili bicili günlerdir, bu zaman diliminde her iki taraf defamlı mutlu,şapşal bir sırıtma ile günlük hayatlarına devam ederler. normalde sağa sola hoyratça atılan telefon çok önem taşır hale gelir ve periyodik aralıklar ikontrol edilir sanki çalsa duyulmayacakmış gibi ama hani bir umut derler ya o şekil işte ve mesajın üzerinden geçen 5 dk 5 yıla tekabül eder bu cicim günlerinde.
heyecanlıdır, ayağınızı yerden keser... eğer frekansınızın tutuğunu ve doğru insanı bulduğunuza inanıyorsanız* her gün ilişkinin ilk günleri gibi muhteşem geçer.
karşınızdakini öyle abartırsınız ki lan bu kesin pempe pempe şıçıyordur dersiniz.
-bilimum sitelerdeki profiller tek tek silinir. (bearwww, hairyturks vb.)
-telefonda kayıtlı partner ve potansiyel partner adaylarının telefon numaraları silinir.
-msn listesinde şöyle bir bayram temizliği yapılır. (birkaç kanka, kuzen vs kalacak şekilde)
-arkadaşların haftasonu bara gidiyoruz teklifleri "biz bu geceyi evde başbaşa geçirmeyi planlıyoruz" açıklamasıyla geri çevrilir.
-telefon faturanız ortalama tutarın en az 3-4 katı gelir.
-gelen , giden sms ve çağrı sayınızda anormal bir artış olur.
-işyerinde sevdiceğinizle rahat rahat telefonda konuşabilmek için, sigara molalarına çıkış sayınız artar.
-sık sık kesilen koliler
-''eski sevgilimi ben terkettim'' yalanları
-''biraz ağırdan mı alsak?'' yalanı ile karşıdakinin ne denli ilişkiye baktığı
-bar hayatına verilen kısa bir mola
-yeni bir msn hesabı
-facebook arkadaş listesi temizliği
-sosyal yaşamdan kopukluklar
-''nasıl pink floyd'u sevmezsin ya salak şey??'' sorusu
-vizyona o dönemde giren filmlere en az iki kere gitme etc. etc. gibi mottolar...
- seni seviyorum
+ o elindeki çikolata mı?
- evet. bak ne diycem, seni seviyorum.
+ tek başına mı yiyceksin onu?
- al mnskym al ye.
o olmayınca nefes almak zor gelir. yemekler tatsız, su yavan. yatak soğuk, ev bomboş. daha önce de evde yalnızsındır ama artık yalnızlıkta seviye atlarsın. şarkıların derin anlamları fark edilir. artık kalbin göğsünde değil onun ellerindedir. o isterse atar, o isterse yanar.
ilk haftalar:

-aşkım markete gidiyorum.*
- canım ben duşa giriyorum. *
- bebeğim, aşkım napıyor acaba? *

*

- napıyosun? *
-neden hiç mesaj çekmiyorsun. birşeyler mi karıştırıyorsun?*
kısaca örneklersek, 10dan geriye saymak gibidir. sonu ''0''.
insanların sonradan bu ilk zamanlardaki heyecanı yakalamak için attıkları taklalar traji-komiktir. fakat kabul etmek gerek bu heyecanı, merakı, isteği ilişkinin üçüncü yılında bulmak hiç de kolay değildir. yok üç sene sonra ilk günkü heyecanla sevdiğiniz biri varsa tutun bırakmayın zaten.*
size yaşadığınızı hissettiren, heyecandan uyutmayan, midenizde uçuşan kelebeklerin yemek yemenize izin vermediği, herşeyin toz pembe ve hislerinizin karşılıklı olduğu dönemdir. sürekliliği değişir, bazen çok kısa sürer bazen uzun. ama sonu hep aynı, hüsran.
doğru kişiyi bulduysanız iki üç ay sonrası rutin buluşmalardan görüşmelerden çok bi farkı yoktur. *
savasa henüz girmemis bir ordu gibi donanimli, gösterisli yepisyenidir hersey. kendinizi güçlü, her zorlugun üstesinden gelebilecek kadar cesur hissedersiniz.
her iliski bir savasa benzer aslinda. bu, hem kendinizle, hem birbirinizle, hemde toplumla girilen bir savastir. kendinizledir, çünkü içinizde henüz kendinizin bile bilmedigi derin vadiler, sap zirveler oldugunu ancak bir iliskinin içinde ögrenirsiniz. çünkü sevdiginiz insan içinize bir ayna tutmustur. kendini kesfetmek, ayni zamanda kendini yeniden fethetmektir.
sonra, sevdiginiz insanla, karsilikli mevzi kazanma savaslari yaparsiniz. birinin kalbini kazanmak dedigimiz sey, o kisinin kalbine dikeceginiz zafer bayragi degil midir?
tabi birde iliskinizin toplumsal mesruiyeti için vereceginiz, yine gögüs gögüse yapilacak bir savas vardir ki, belki isin en zor kismi budur. çogu zaman teslim bayraginin çekilmesi, bu cephede yasayacaginiz zorlu çatismalarin sonunda gerçeklesir.
bu karmasik savas süreçlerinin kimi bir cephe savasi gibi uzun ama yipratici, kimi bir nükleer savas gibi çabuk ama tahripkar, kimide bir soguk savas gibi anlamsiz bir biçimde inisli çikisli sürer gider.
tüm bu savaslarin sonunda o ilk günkü satafatli ordudan eser kalmamistir. iki tarafinda onurlu bir baris için masaya oturma vakti gelmistir. bu masadaki müzakerelerden, uzun sürecek bir baris çikar ve taraflar bundan böyle birbirlerini olduklari gibi kabul edip, "savasma sevis" siariyla hayatlarina devam eder. kendinden ödün vermeyip savasta israr eden ise, masayi devirip, baska bir cephede yeni bir savas için yeni bir düsman bulmaya gider.

"acaba doğru mu yaptım sevgili olmakla" dediğim ve sürekli kafamda bu sorunun yankılandığı, peşinden koşmanın ortadan kalkması ve avuca alma/alınma durumuyla birlikte heyecanımın yerle bir olduğu, öncesi hoş sonrası boş, sıkıcı, tatsız günlerdir. "doğru insan değildi" cümlemle de çabucak sona erer bu günler. yanlış kısımda heyecanlanıyorum sanırım.