nazım'a

ceylan ertemden geçmiş zaman olur ki temalı bir ağıt. geçit vermeyen duvarları inançlı kelimelerin nasıl delip geçeceğinden, aşılmaz mesafelerin kelimelere nasıl yenik düşeceğinden, görmek istemeyen gözlerin mavinin hüznünde nasıl aydınlanacağından dem vurmuş. her şey elinden alınsa da, en onulmaz kelepçelere vurulsan da ağzından çıkacak, parmaklarından dökülecek bir kelime özgür olduğunu simgelemeye yetiyor. ve susturulsan da, yasaklansan da, kovulsan da hala dünyaya yeni bir şeyler katabileceğinin bilinciyle bakabilir ve özgürlük kaynaklı bir okyanusu onlara bahşedebilirsin.

nazım hikmet'in kendi sesiyle başlayan, dramatik, hüzünlü ama her şeye rağmen cesur bir şarkı. hem de popüler soslara bulanmamayı başararak.

hava kurşun gibi ağır
bağır bağır bağır
bağırıyorum


düşüyor hüzün
sapsarı yüzün
yürüyoruz taşta
yalın ayak
gözyüzü uzak
özgürlük hasretiyle
yanıyor yürek
tutuşmuş harfler
kelimeler eriyor
mum islerinde

önüne geçilir mi sellerin
mavi gözlü devlerin

asla

asla, bu ormanı yakamazsın
asla, bir korkak olamazsın
asla, kavgaya doyamazsın
asla, olanı yok sayamazsın
asla, suskunsan işime yaramazsın
1 Entry Daha