anadili olan almanca hariç 6 dilde yazıp, konuşup, şarkı söyleyebilen, şiir ve öykü yazan, oyunculuğa hatta modelliğe bile göz kırpan, bob dylan'ı chelsea hotelin önünde yağmur altında titreterek bekleten, andy warhol' u depresyona sürükleyen, ruh kardeşim dediği jim morrison ile çöllere gidip şiirler yazan, lou reed ile bipolar bir ilişkiye sahip bu afet tüm bunların yanı sıra muhteşem bir groupiedir. evinin sokağında karşıdan karşıya geçerken bir süt kamyonunun altında kalıp ölmesi de bir o kadar ironiktir..
sesi kadar sahne performanslarında sigara ve ot tüttürdüğü görselleriyle hafızalara kazınmıştır. alt kültürün de güçlü imgelerinden olan nico, hem warhol superstar'larından biri hem de warhol factory üyesidir.
the velvet underground solistliği yanında, chelsea girls gibi bağımsız warhol filmlerinde de yer almıştır.
onun sesini ilk duyduğumda kontralto ses ne demek o zaman anlamıştım (bkz:all tomorrow's parties). minimalist bir müzik anlayışı vardır. tek kulağının duymaması onu engellemez. albümleri, konser kayıtları ayrı ayrı klasikleşmiştir. indian harmonium onun enstrümanıdır. almanca aksanı onun şarkılarına ayrı bir güzellik katmakla birlikte, kulağa kaba olarak geldiği iddia edilen almanca, onun seslendirdiği eserlerde şiir gibi gelir dinleyiciye.
motor gibi donuk ve kalın sesi ile birleşen karanlık melodiler aslında içlerinde sürekli bir ışık barındırır. goth, post punk hayranları için vazgeçilmezdir. sahnede iken nazik olmasına rağmen ingiltere'deki bir konserinde seyircilere "elimde makinalı tüfek olsa hepinizi öldürürdüm" demiştir. kendisine ithafen marianne faithfull, the cult gibi sanatçılar veya topluluklar şarkılar yazmış, söylemiştir. internette ona ithaf edilen bir sitede bir hayranı onun için şöyle yazmıştır "nico will always hurt you and hunt you and release you".