pazar

haftanın son günü,aksini iddia eden varsa buyursun ama yemez*,2012 yılının ilk günüdür ayrıca.
dünya genelinde ekonomik ve çalışma hayatı başlığında en yaygın dinlenme günü. böyle bir gün müslüman ülkeler için cuma dır.
içimin kararık olduğu bir gündür çocukluktan gelen yarın okul var odev var banya tras vs sonra iş var geceden kalma gün hiç ama hiç sevmem bir an önce bitse diye bakarım .
hıc sevmedıgım, evde olma sansına sahıpsemde temızlık,camasır,utu gıbı ıslerı yaparkende acaba aılemlemı yasamalıydım sorusunu kendıme sordugum ( sevgılım oldugu zamanlar harıc) ıgrenc gun. hele gecesı tam bır kabus.
7 dakika önce girdiğimiz ve tamamını kendi ayırdığım, hiçbir suretle dışarı çıkmadığım tembelliğin dibine vurduğum gündür
meyve, sebze, ıvır-zıvır satan satıcılar tarafından hergün başka bir semtte toplanılıp satış yapılan yerler. ucuz ve taze olması sebebiyle pekçokları tarafından tercih sebebidir. <br>(bkz: semt pazarı)
bekarlar ve aileleriyle yaşayanlar için tembellik günüdür. yataktan çıkılmaz gazete tv keyfi yapılır bol bol. evliler tek yaşayanlar içinse temizlik yemek ütü gibi aktivitelerle geçen gündür asla bir cumartesi değildir ama tatil olması sebebiyle sevilir miakşam 20ye kadar sevilir
tezer özlü'nün pazar günlerine karşı içten içe içe bir kin beslediğini düşünürüm; ona insan hayatının sıradan yanlarını, hep aynıymışcasına yaşanan o tipik sabah, öğle, akşam ritüellerini ve o burjuvazi geleneklerini yıkamayan insanın kırık boşluklarını anımsatırken varoluşsal sorularını çözümlemede bir takım yeni metod yolculukları yapmasına olanak tanıyor gibi belki.

tezer özlü pazar günleri için şunu der;

"pazar günleri... şimdilerde... sokak aralarından geçerken... gözüme pijamalı aile babaları ilişirse, kışın, yağmurlu gri günlerde tüten soba bacalarına ilişirse gözlerim... evlerin pencere camları buharlaşmışsa... odaların içine asılmış çamaşır görürsem... bulutlar ıslak kiremitlere yakınsa, yağmur çiseliyorsa, radyolardan naklen futbol maçları yayımlanıyorsa, tartışan insanların sesleri sokaklara dek yansıyorsa, gitmek, gitmek, gitmek, gitmek, gitmek.......... isterim hep."

tezer özlü - çocukluğun soğuk geceleri
babaların evde olup horladığı bir gün, gereksiz yani.
tüm haftayı yoğun geçiren insanların kutsal saydığı gün.
öğrenci ve çalışanlar için, pazartesi gününün habercisi.
dinlenme günü olarak da ifade edilse de bekar ve tek yaşayanların (şayet eve temizlikçi gelmiyorsa) çamaşır, bulaşık, ütü günü olarak da sayılabilir.
elbette biraz kahve film, biraz gezme-tozma, arkadaşlarla buluşma- sergiler bienaller, sanat galeri vb vs... diye de yaşanan bir gün.
paskalya:
hz. isa'nın dirilişini sembolize eden bu bayram hristiyanlığın en büyük bayramıdır. nisan ayının 15'inden sonraki pazar'a tesadüf etmektedir. bu bayram bir hafta sürerdi. bu süre içinde hz. isa'nın çektiği cefaları dile getiren incil metinleri okunmak­taydı.[574] pazar günü ise kiliselerde törenler düzenlenir, paskalya çörekleri hazırlanır, paskalya yumurtası pişirilir, dualar edilirdi. [575]
pazartesi sendromu, muayyen günler ile belirli gün ve haftalarla bile kıyasıya yarışan gerilim dolu gün.

geçmesi ve bir an önce bitmesi için diş bilenen pazar günlerinin bana göre en ayırt edici özelliği yalnız yaşayanlarda baş gösteren gece uyuyamama hali. evet pazar gecelerinin gündüzünden de beter oluşu, pazarı on kat daha çekilmez hale getirişi; hep çile bülbülüm çile hali bunlar.
çalışmanın en boktan olduğu gündür*. insanların o gün dinlenip uyuduğunu sadece evinizdeki atmosferden değil sokaklardaki, trafikteki, toplu taşımalardaki sakinlikten de hissedersiniz ve daha çok içiniz acır. lanet olası pazar dersiniz.
nazım hikmet şiiridir.

bugün pazar.
bugün beni ilk defa günese çikardilar.
ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün
bu kadar benden uzak
bu kadar mavi
bu kadar genis olduguna sasarak
kimildamadan durdum.
sonra saygiyla topraga oturdum,
dayadim sirtimi duvara.
bu anda ne düsmek dalgalara,
bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karim.
toprak, günes ve ben...
bahtiyarim...
  • /
  • 2