quo vadis

7 Entry Daha
insanoğlu bana göre üç ana yönetim şekli uyguladı geçmişten günümüze.

a) monarşi
b) komünizm
c) demokrasi

elbette daha bir sürü yönetim şekli var. kendi düşüncelerimi ifade etmeye çalışıyorum sadece.
yukarıda saydığım üç yönetim şekli veya sistem/düzen uygulamasının kendilerine göre artıları ve eksileri var.
bugün için revaçta olanı demokrasi. demokrasi ama nasıl bir demokrasi?
gelişmiş demokrasilerde bile karar alma mekanizmaları yetersiz. alttan, üste akışlar tıkalıymış sanki...
toplumun, oy ve vergi verenlerin baskıları her zaman işe yaramıyor.
hoş, bu baskılar işe yarasa bile, kitlelerin doğru kararı mı verdikleri yoksa işlerine geleni mi seçtikleri, kendi rahatlarını mı düşündükleri sorunsalı her daim mevcut.

monarşi, diğer bir deyişle " mutlakiyet" ise en ağır şekliyle, nesilden nesile geçen, bir hanedanın keyfi idaresine kalmış bir yönetim ama doğru insanın başta olduğunu düşünün bir; yönettiği tüm insanların refahı ve iyiliği için çabalayan, didinen birinin... hayır, monarşi yanlısı değilim de, yiğidi öldürürken hakkını da vermek isterim. doğru insanlar, hep gelmeyebilir başa. insan yerine bir yapay zeka* mı koymalı?

komünizm ise totaliter uygulamalarıyla insanları canından bezdirip en sonunda mao'nun ülkesinde, çin'de bile göstermelik olarak kalmış adı var, kendi yok bir sistem. kuzey kore veya abd ile şu an yakınlaşmaya başlamış küba'daki komünist uygulamaları saymazsak, ki bunlar müzelik uygulamalar ne yazık ki, dünya'da an itibariyle pek geçerliliği yok. hele kuzey kore, monarşik bir komünizme evrilmiş rezil bir ülke. evrilmiş sosyalizm'i, isveç sosyalizmi gibi şeyleri komünizm içinde değil, demokrasi içinde değerlendirdiğimi belirteyim. lenin'den sonra stalin yerine troçki gelmiş olaydı, sscb'nin ve dünya'nın kaderi çok farklı olabilirdi ama geçmişte o öyle olaydı, bu böyle olaydı diyerek geleceğe bakamayız.

fakirlikte eşitliği, bu saatten sonra toplumlar istemiyor. geçmişte de istemişler miydi acaba? girişimciliğin olmadığı bir dünya renksiz.

tüm bu sistemleri din faktörü olmadan irdelemek imkansızsa da, şimdilik din konusunu ve/veya teokrasi'yi es geçeceğim.
teknoloji faktörünü devreye sokacağım; insanlığın doğru yöndeki bir gidişatı, distopya'dan ütopya'ya geçiş umudu için.


demokrasi, tüm eksikliklerine karşın, insanoğlu'nın bulabildiği en iyi sistem. laf ola beri gele demokrasilerden, eski "demokratik alman cumhuriyeti" gibi ucube demokrasilerden değil, gerçek demokrasiden bahsediyorum.

demos ve kratos... bu iki sözcükten oluşur demokrasi. krater sözcüğün kökeni de bu kratos ile ilintilidir.
kratein, yönetmek demektir. krater, kase (kap) ve yanardağ* çukuru, bir çarpma sonucu oluşmuş yüzeydeki oyukluk ( ay'ın yüzeyindeki meteor çarpmaları gibi) anlamlarına da gelir. kratos ile ilintisiyse, antik yunan şehir devleti demokrasi'sinde, oyların atıldığı kasenin adıyla olan ilişkisinden gelmektedir.

örneğin aristokrat yönetimine, aristokratlar'ın yani soyluların yönetim şekline de aristokrasi denir. ah şu aristo! başımıza ne işler açtın!
demos, grekçe'de, antik yunanca'da halk demek. fakat aslında halk derken, tüm eski grek şehir devletlerinde yaşayanlar değil, şehre dışarıdan gelen erkekler ile tüm kadınlar ve kölelerin ve diğer tüm yaşayanların söz hakkı olmayan bir demokrasi! oy verenler, vatandaşlar sadece yetişkin ve oranın yerlisi erkeklerden oluşuyordu. oldukça ataerkil bir sistem! köleliğin ve kadını aşağı sınıf bir insan olarak değerlendirmenin olduğu bir yerde başka türlüsü de biraz zordu!

kratos, devlet, hükmeden güç, iktidar, yönetim, otorite, erk, egemenlik anlamlarına gelmekte. mitolojik olaraksa, bir yarı tanrı; pallas ile styx'in oğlu. egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur / hakimiyet-i milliye...
teokrasi'yi es geçeceğimi belirtmiştim. din ve tanrı konusu ve dogmalar bu girinin dışındadır şimdilik.
samimi olarak dindar bir okuyansanız, size saygı duyduğumu belirtir, kendi inanış veya inançsızlığımın belirtisini yazılarımda aramamanızı salık veririm!

çağdaş demokrasilerde, demos kratos'a ve kratos da demos'a yabancılaşmıştır; uygulama sahalarının az veya çok gelişmişlik ölçüsüne göre, skalanın farklı noktalarında az-çok bir yabancılaşma, inkar edilemezdir ve bir şekilde gözlemlenebilir. bir tek demokrasi yok, demokrasi üst kavramında çokça demokrasiler var. hepsinin üst düzeyde ortak, alt düzeydeyse farklı tıkanıklıkları var. bu demokrasi türlerine tarihsel olanlar da dahil, örnekler verecek olursam, atina demokrasisi, klasik demokrasi, doğrudan demokrasi, yarı doğrudan demokrasi, genel oy demokrasisi, yarı oy demokrasisi, sınırlı oy demokrasisi, temsili demokrasi, sosyal demokrasi, marksist demokrasi, çoğunlukçu demokrasi, endüstriyel demokrasi, ekonomik demokrasi, tele demokrasi, korporatist demokrasi, liberal demokrasi, halkçı demokrasi, özgürlükçü demokrasi, anayasal demokrasi, parlamenter demokrasi, katılımcı demokrasi, plebisitarian demokrasi vb. gibi demokrasi türlerini sayabilirim.

peki ama bu girinin başında saydığım üç yönetim şeklinin en iyisi olan demokrasi'nin tıkanıklıkları diğer iki yönetim şeklinin artılarından yararlanıp ve teknolojik olanaklar kullanılarak beslenip, daha iyi ve doğru bir demokrasi elde edilip, tüm insanlığa sunulamaz mı?

düşünüyorum, bu girimi okuyan sayın okuyucu, buraya kadar okuduysan sen de düşün.

tanım: quo vadis, distopya'dan ütopya'ya geçiş için "daha iyi bir demokrasi nasıl olabilir?" sorusunun irdelenmesidir.