kaybetmek

elindekini yitirmek, hedefine ulaşamamak. gayet insani bir durum. insan işini, aşkını, malını-mülkünü, makam koltuğunu hatta ailesini bile kaybedebilir. ama ruhunu kaybederse artık bitmiştir. sonra atsan atılır, satsan satılır.
hiç, birisinin sana sahip olduğunu düşündüğün oluyor mu ya da bir şeyin?-evet evet fark ettim bunu. her fark ettiğimde de gitmek istedim. bazı insanlar aile kurmaya önem verirler, yani buna değer verirler. bazıları ise başka bir takım şeylere, değer verirler.bunlara değer verirken niye değer verdiğini düşünmez bile, toplumun içinde erimiş olan birey. hem toplum koleje girmeyi bir değer olarak sunduğu için, artık o kişiliğini yok sayma halidir. koleje girmek için yarışır, üniversiteye girmek için yarışır, iyi bir işe girmek için yarışır, güzel bir kadınla evlenmek için yarışır. devamlı bir yarış ve kazanma zorunluluğu.*aslında kazanmak nedir ki? en büyük zaferi kazandığında bir antonyus olduğunu düşün. paris’e geldiğini ve otakın altında olduğunu ve bütün insanların senin altında olduğunu düşün. ve gücün en üstünde olduğunu…yalnız kaldığın o anda “ne oldu be, şimdi ne olacak?” diyorsan, kaybedensin sen..hım, kaybetmişsin. yani o anda en büyük zaferin içinde kaybetmişsin. kaybedenler klübü
ders çıkarabilmeyi öğrenmektir....
kaybetmek korkunçtur. bir diğer yanı da kaybetmekten korka korka herşeyi elinin tersiyle bir gün bitecek diye itmek.
bu başlık kaybetmemek için vazgeçtiklerimi aklıma getirdi . yarın bunun şerefine bir kadeh kaldırmalıyım sanırsam .