ayrılıktan sonra, geçeceği yerde bir saatten fazla takılırken yaptığım şey... gözlerim dola dola...

sözlerini yazmayacağım. ona da yazmadım.

diklenmesi gereken yerde diklenmeyip, olmadık yerde insanı strese sokan pipidir. el, kol gibi söz dinleyen bir organ olsaydı halbuki... ne güzel olurdu.

sevdiğininse mistir o...

bazen, bittiğinde anlarsın bunu. onu ne kadar çok sevdiğini ve onun da bir zamanlar ne çok sevdiğini... sonra için kanar durur... öyle mi yapsaydım, böyle mi yapsaydım... acaba acaba acaba...

okan diyorum. ama yakışıklı olmayan mert de görmedim. klasik türk isimlerinden de taş gibi yakışıklılar çıkıyor o ayrı.

güzel ses. seviyoruz seni.

birkaç kez gidip hiç de hoşlanmadığım mekan. uzun süredir gitmedim. hakkında yazılan entryleri görünce bir daha gitmeme kararım kesinleşti.

bir dönem, çantasında prezervatif taşımış biri olarak katıldığım arkadaştır. iş çıkmadı, bıraktım ben de taşımayı.

herkesin istediği... ama herkesin de "yok öyle biri" diye şikayet ettiği şey aynı zamanda.
gay ortamların sexe, tüketmeye odaklanması çok yıpratıcı. sexten başka bir şeyi paylaşamamak... ama sadece erkek vücudundan hoşlanmıyoruz ki biz (ben), erkek kafasından, erkek duruşundan, gülüşünden; tüm o erkeklikten hoşlanıyoruz.
kafadengi, bir ömür birlikte yaşayacak ve ölecek biri. ama ille de kafamızdaki biri... çok zor...