1- takıldığınız insanlar, takıldığınız mekanlar, ya da yaşadığınız ilişkiler ailenize anlatamayacağınız cinstense açılmanın bir anlamı yok.
2- ne yazık ki marjinal kesim ön planda. abartılı hareket ve görünümleriyle ön yargıları körüklemekten başka bir işe yaramıyorlar. o kesimin yarattığı imajla yüzleşeceğinizi unutmayın.
3- kendi taşıdığınız yükü başkalarının üzerine yığmak da bir çeşit bencillik. siz rahat edeceksiniz diye onları başkalarına karşı tedirgin edeceksiniz çünkü.

yine de drama sevenler deneyebilir. iyice ölçüp tartmak lazım.

bu teknikleri uygulayanlar yüzünden homofobinin arttığını düşünüyorum. ayartayım derken taciz etmeyiniz.

ilişkinin başlamasına bile izin vermeyen başka sıkıntılar da söz konusu. pek çok kişiden duyduğum bir durum var. gençler henüz yeni yeni kendileriyle barışıp başka insanlarla tanışmaya başladıklarında ilk denk geldikleri kişiler (muhtemelen yaşça büyük) bir cins predatör oluyor. bu predatörler karşısındaki kişilerin büyüyen saf duygularını görmezden gelip cinsel ihtiyaçlarını tatmin için kullanıyor ve sıkıldığında/karşısındaki arıza çıkardığında arkasına bakmadan gidiyor. geriye posası çıkarılmış bir genç bırakıyor.

böyle bir ilişkiden çıkan genç ömür boyu sırtında taşıdığı bir travmaya sahip oluyor. beslediği güven ve sevgi duyguları için kendisini suçluyor. bu durumda önünde iki yol oluyor:
1- genel güvensizlik: karşısındakinin güvenilirliğinden emin olamama. kendini açamama. etrafına duvar örme. duygularını ifade edememe. reddedilme/terkedilme, özetle incinme korkusu.
2- duyguların reddi: sevgi ve güvene olan inançsızlık. ilişkiyi cinselliğe indirgeme. bu seçenekte ileri seviyede kendisinin de bir predatöre dönüşme olasılığı doğuyor.

eşcinsel ilişkilerin doğası gereği genelde belli bir yaşa kadar duygusal bağ kuramıyorsun. bu da ileri yaşlara kadar duygusal olgunluğa ulaşamamış bireyler yetişmesini sağlıyor. sonrasında yaşanan gizlilik ve uygulamalarda her cinsten (yaş/sosyokültürel taban) insanla iletişim kurmanın kolaylaşması da gençleri bu predatörlerin erişimine açık hale getiriyor.

3 japon kadın mangaka tarafından yaratılıp (bkz:clamp) 1993 yılında manga olarak yayınlanmaya başlandı. 1994 yılında ise anime olarak tv'ye adapte edildi. türkiye'de yayına girişi 1995-96 yıllarında show tv tarafından başlandı. haftaiçi erken saatlerde gösterime girdiği için çok kimse bilmez bunu. show tv'den sonra brt gibi gibi bazı başka kanallarda daha gösterildi.

hikaye bluğ çağındaki 3 genç kızın esir tutulan prensesi kurtarmak için iradeleri dışında başka bir dünyaya ışınlanmasıyla başlar. bu klişe başlangıç ile de sık sık dalga geçer. hikari, umi ve fuu (batıya lucy, marina ve anemone olarak çevrildi) ilk sezon boyunca tıpkı bir rpg oyunundaki gibi elemental büyüler yapabilir, silah kullanabilir çeşitli zorluklar karşısında gösterdikleri başarılarla level atlar.

hikayeyi diğerlerinden ayıran özellik plot twistlerle mutlak iyi ve kötü kavramlarını sorgulatması, karakterlerin motivasyonlarını göstererek aslında her şeyin gri olduğunu fark ettirmesidir. küçük yaşlardaki gençlere gerçek hayattan bir örnek sunar yani. bu yüzdendir ki 20-25 yıl geçmesine rağmen unutulmaz.

tabi sevilesi karakterleri ve olağanüstü görsel tasarımlarının da (hem karakter, hem mecha) buna etkisi büyüktür.

clamp'ın diğer önemli işleri: cardcaptor sakura, tsubasa chronicles ve xxxholic.

yıllarca geliştirilen, doldurulan beyinlerin de solucan yemi olacağı gerçeğiyle yarışır. ayrıca şöyle bir ihtimal de var:

bu teknikleri uygulayanlar yüzünden homofobinin arttığını düşünüyorum. ayartayım derken taciz etmeyiniz.

https://www.medimagazin.com.tr/guncel/ge...

tam metin:
hıv virüsünde tüm dünyada azalma yaşanırken, türkiye ile doğu avrupa ve orta asya ülkelerinde artış yaşandığını, türkiye'de 25 bin civarında vaka olduğunu tahmin ettiklerini söyledi.

atılım üniversitesi tıp fakültesi, 1 aralık dünya aıds günü kapsamında, hıv virüsü ve aıds hastalığına karşı farkındalık toplantısı düzenledi. öğretim görevlileri ve tıp öğrencilerinin katıldığı toplantıda, bulaşma yolları, korunma yöntemleri ve virüsün bulaşmadığı durumlar ile ilgili konular konuşuldu.

aıds nedir, hıv testi ne zaman yapılmalı?
klinik mikrobiyoloji ve enfeksiyon hastalıkları uzmanı ve atılım üniversitesi tıp fakültesi mikrobiyoloji anabilim dalı öğretim üyesi prof. dr. necla tülek, hıv virüsünün dünya genelinde her ülkede yaygın olarak görülen virüsler arasında yer aldığını dile getirdi. toplumun bilgi sahibi olmasını amaçladıklarını kaydeden prof. dr. tülek, şöyle konuştu:

"tüm dünyada hıv virüsünde azalma eğilimi yaşanırken; türkiye ile doğu avrupa ve orta asya ülkelerinde artış var. son 10 yılda dünyada en çok artışın olduğu ülke türkiye'dir. sayımız çok fazla değil; ama artış hızı çok yüksek. türkiye genelinde 25 bin civarında vaka olduğunu tahmin ediyoruz; yıl sonuna kadar bu daha da yükselecek. ankara içinde ise, en az 2 bin kişi tedavi alıyor."

prof. dr. serhat ünal: hıv pozitif bireylerin toplum tarafından dışlanması teşhisi ve tedaviyi engelliyor
'kuşkulanan kişiler mutlaka test yaptırmalı'

prof. dr. tülek, hıv enfeksiyonunun öldürücü değil, korunabilir bir hastalık olduğunu ifade ederek, "farkındalık çok önemlidir. bulaş yolları ile ilgili kişilerin bilgileri ve farkında olması lazım. kuşkulanan kişilerin mutlaka test yaptırması gerekiyor. bir diğer durum ise 'ayrımcılık'. bundan uzaklaşmamız gerekiyor. ayrımcılık, damgalama gibi kişilerin sağlık kuruluşuna başvurmasını engelleyen en önemli durumlardan biridir. bunun diğer hastalıklar gibi aslında kronik bir hastalık olduğunu, kontrol altına alınabileceğini ve korunmanın mümkün olduğunu her platformda dile getirmek gerekiyor. kampüsümüzde de sıkça bu tarz toplantılar düzenleyerek, öğrencileri riskler konusunda bilgilendireceğiz. gerekirse onlara danışmanlık vereceğiz" diye konuştu.

'duyarlılığı arttırabileceğimizi düşünüyoruz'

atılım üniversitesi tıp fakültesi 1’inci sınıf öğrencisi mert elivar da, toplantı sonrası kampüs içerisinde diğer öğrencilere kurdele dağıtarak, farkındalık oluşturmaya çalıştı. elivar "konuyla ilgili onlara da bilgilendirme yapacağız. böylelikle hıv virüsü hakkında daha fazla bilgi sahibi olabilecekler ve duyarlılığı arttırabileceğimizi düşünüyoruz. ilk olarak bu konuda eğitim çok önemlidir. diğer bir konu ise, hıv virüsünde bulaşma yollarına göre korunma yolları var. örneğin, kanla bulaştığı için enjeksiyon sürekli değiştirilmeli, dezenfekte edilmelidir" dedi.

ilişkinin başlamasına bile izin vermeyen başka sıkıntılar da söz konusu. pek çok kişiden duyduğum bir durum var. gençler henüz yeni yeni kendileriyle barışıp başka insanlarla tanışmaya başladıklarında ilk denk geldikleri kişiler (muhtemelen yaşça büyük) bir cins predatör oluyor. bu predatörler karşısındaki kişilerin büyüyen saf duygularını görmezden gelip cinsel ihtiyaçlarını tatmin için kullanıyor ve sıkıldığında/karşısındaki arıza çıkardığında arkasına bakmadan gidiyor. geriye posası çıkarılmış bir genç bırakıyor.

böyle bir ilişkiden çıkan genç ömür boyu sırtında taşıdığı bir travmaya sahip oluyor. beslediği güven ve sevgi duyguları için kendisini suçluyor. bu durumda önünde iki yol oluyor:
1- genel güvensizlik: karşısındakinin güvenilirliğinden emin olamama. kendini açamama. etrafına duvar örme. duygularını ifade edememe. reddedilme/terkedilme, özetle incinme korkusu.
2- duyguların reddi: sevgi ve güvene olan inançsızlık. ilişkiyi cinselliğe indirgeme. bu seçenekte ileri seviyede kendisinin de bir predatöre dönüşme olasılığı doğuyor.

eşcinsel ilişkilerin doğası gereği genelde belli bir yaşa kadar duygusal bağ kuramıyorsun. bu da ileri yaşlara kadar duygusal olgunluğa ulaşamamış bireyler yetişmesini sağlıyor. sonrasında yaşanan gizlilik ve uygulamalarda her cinsten (yaş/sosyokültürel taban) insanla iletişim kurmanın kolaylaşması da gençleri bu predatörlerin erişimine açık hale getiriyor.

140 journos'la ortaklaşa yaptığı ilhan irem dosyası ülkenin occult tarihine fener tutmuştur.

3 japon kadın mangaka tarafından yaratılıp (bkz:clamp) 1993 yılında manga olarak yayınlanmaya başlandı. 1994 yılında ise anime olarak tv'ye adapte edildi. türkiye'de yayına girişi 1995-96 yıllarında show tv tarafından başlandı. haftaiçi erken saatlerde gösterime girdiği için çok kimse bilmez bunu. show tv'den sonra brt gibi gibi bazı başka kanallarda daha gösterildi.

hikaye bluğ çağındaki 3 genç kızın esir tutulan prensesi kurtarmak için iradeleri dışında başka bir dünyaya ışınlanmasıyla başlar. bu klişe başlangıç ile de sık sık dalga geçer. hikari, umi ve fuu (batıya lucy, marina ve anemone olarak çevrildi) ilk sezon boyunca tıpkı bir rpg oyunundaki gibi elemental büyüler yapabilir, silah kullanabilir çeşitli zorluklar karşısında gösterdikleri başarılarla level atlar.

hikayeyi diğerlerinden ayıran özellik plot twistlerle mutlak iyi ve kötü kavramlarını sorgulatması, karakterlerin motivasyonlarını göstererek aslında her şeyin gri olduğunu fark ettirmesidir. küçük yaşlardaki gençlere gerçek hayattan bir örnek sunar yani. bu yüzdendir ki 20-25 yıl geçmesine rağmen unutulmaz.

tabi sevilesi karakterleri ve olağanüstü görsel tasarımlarının da (hem karakter, hem mecha) buna etkisi büyüktür.

clamp'ın diğer önemli işleri: cardcaptor sakura, tsubasa chronicles ve xxxholic.

1- takıldığınız insanlar, takıldığınız mekanlar, ya da yaşadığınız ilişkiler ailenize anlatamayacağınız cinstense açılmanın bir anlamı yok.
2- ne yazık ki marjinal kesim ön planda. abartılı hareket ve görünümleriyle ön yargıları körüklemekten başka bir işe yaramıyorlar. o kesimin yarattığı imajla yüzleşeceğinizi unutmayın.
3- kendi taşıdığınız yükü başkalarının üzerine yığmak da bir çeşit bencillik. siz rahat edeceksiniz diye onları başkalarına karşı tedirgin edeceksiniz çünkü.

yine de drama sevenler deneyebilir. iyice ölçüp tartmak lazım.

gayet normal bir durumdur. gözlemlerime göre kişinin feminenlik derecesi arttıkça feminenlerle denk gelmemeye özellikle dikkat ediyor. "gelmesin! yazmasın! sakın!" diyenler, tanışmadan önce "feminen misin?" diye soranlar bu grupta. aynı kutuplar birbirini iter diyebiliriz.