anayurt oteli

kısa cümleler. uzun paragraflar. gözlerin takip edemeyecek kadar hızlı okumak. çünkü cümleler basit, kısa. ama bir yerden sonra kaldıramayacak kadar vurgun yemek. çünkü cümleler haddini aşacak kadar ağır aslında. kısalığına konduramayacak kadar. tuhaf.
yusuf atılgan ın aşmış eseri. toplumsal cinsiyet rolleri başlığı altında okunduğunda zebercet karakteri daha iyi anlaşılacaktır. ayrıca romanın bir diğer önemli özelliği de, roman süresince önemli olayların olduğu tarihlerin türkiye tarihiyle ilgili önemli tarihlere de atıfta bulunmasıdır. meşrutiyetin ilanı, cumhuriyetin ilanı, atatürk'ün ölüm tarihi gibi bir çok önemli güne atıf vardır romanda. bunların dışında zebercet kanımca modern türk edebiyatının en ilginç karakteridir. yusuf atılgan'ın aylak adam ının aykırılığı bile zebercet'in karşısında sıradandır.
türk edebiyat tarihinin en harikulade antikahramanı zebercet'in mekânı. ne ölenlerin, ne de sağ kalabilenlerin oteli. tam da tren istasyonunun yanında hem. çuf çuf.

ömer kavur baba'nın yönettiği film de aynı kitabı gibidir. tam bir kafka treni. çuf çuf.

saygılar yusuf atılgan. saygılar ömer kavur. saygılar macit koper. saygılar serra yılmaz. saygılar orhan oğuz.
efendim bir de film versiyonu vardır ki yetişkinken izlememe rağmen beni korkudan gerim gerim geren sahneler içermektedir.
defalarca okumuş hatta aylarca yüksek lisans dersinde işlemiş olmama rağmen bir dakika sıkılmadığım ama filmini izlerken buhranlar geçirdiğim kitap. öyle hollywood filmleri sevdalısı bir insan da değilimdir hatta bağımsız sinema, sanat filmi diye insanların burun kıvırdığı birçok filme hayranımdır ama anayurt otelini izlerken kelimenin tam anlamıyla kabız oldum, sevmedim sevemedim. *
türk sinemasına uyarlanmış hali izlenmeye değer romandır.
ah zebercet'im, gizli eşcinselim, nekrofilim, oedipus'um...
asmasaydın kendini bu kadar güzel bitmezdi bu...
c de mi assaydı yoksa kendini, nasıl da melodramik olurdu.
zebercet'im değerli taşım, kesmeseydin bıyığı daha kötü olurdu.
c korkardı bıyıklardan, kaşırdı kulağını bakardı duvardaki çıplak'a
sen de susma derdin duvarındaki zenciye...
astın kendini 10 kasım'da...
siren sesleri, kornalar kaldı arkanda.
içimizdeki "gizli gaylere" ithaf edilir. *
türk edebiyatının unutulmaz bir tipi. kesinlikle öyle. yazıldığı tarihe bakınca gerçekten hayret ettim. hani şu facebook'ta karşılaştığımız, cahil, homofobik, full sikici dayılar var ya işte kitabın baş karakteri onlardan biri, zebercet. nekrofili aynı zamanda. evde çalışan kadını öldürdüğü sırada yanına sırnaşan kediye dahi erekte olmayı başarmış bir sapık. kitabın sonunda kendisini asmasaydı, bir şeyler eksik kalırdı. karakter gerçekçiydi, kitap çok başarılıydı. ince gibi görünüyor ancak okuması bir hayli güç. kısa cümleler. bir süre hızlı hızlı okuyorsun. sonra bu maratona zihniniz dayanamıyor. yoruluyorsunuz. çünkü o kısa cümleler aslında çok ağır bir anlatıma sahip!

--- spoiler ---

ben edebiyatçı değilim. bir edebi eseri okurken alt metnini tam anlayamaya-biliyorum. ancak kitabı okuduktan sonra tuvalete gittim ve kitabı düşündüğüm bir kaç dakika içerisinde aklıma kitaptaki sembolik ifadeler doluştu.
mesela zebercet, ne zaman kadının yanına sokulsa kadının koca, kirli ayaklarını görürdü. kadının kirli ayakları ve zebercet'in her gece mutlaka ayaklarını yıkamak istemesi bastıkları toprağın ne kadar kirli olduğunu anlatıyordu.
biz hep zebercet uyuyan kadına sokulduğunda, kadın bunun farkında ama sesini çıkarmıyor sanıyorduk. zebercet'in kadını öldürdüğü bölümde anlıyoruz ki kadın gerçekten bunun farkında değilmiş. zaten o kadının geçmişinde, gerdek gecesi damat bakire olmadığı gerekçesiyle kadını evine gönderirken, kadın ailesine bekaretinin nasıl kaybolduğunu bilmediğini söylüyordu. kadın gerçekten bilmiyormuş. çünkü kadına uyurken tecavüz ediyorlarmış. kadının uykusu o kadar ağır ki bunu hiç anlamamış. biz bunu ne zaman anlıyoruz? zebercet, bir oğlandan hoşlandığı gece kadınla tekrar birlikte olmak istiyor ancak bu sefer kadını uyandırmak istiyor. neden? çünkü zebercet o zaman kadar, hiçbir kadın tarafından arzulanmamıştı. ama o gün bir oğlan onu arzulamıştı. gecelerce kadını uyurken taciz eden zebercet bu sefer kadının kendisini sevmesini istiyordu. ve kadın karşı koydu. öldürdü. dikkat ederseniz, o gece ilk defa kadının koca, kirli ayakları battaniyenin dışından sarkmamıştı. o gece kadın ayaklarını dünyanın kirinden tamamen çekmişti. o gece ayaklarını bir daha kire basmamak için battaniyenin altına sokmuştu, nitekim öyle oldu.
bir diğeri de zebercet'in oğlana aşık olduğu bölüm. oğlanla horoz güreşi esnasında tanışıyor. dikkat ederseniz, horoz güreşi bir erlik kavgasının temsilidir. yazar burada bence biraz homofobik yaklaşarak bir horozun diğer horoz altında ezilmesiyle, zebercet'in bir oğlana olana hislerini duyumsamasını aynı anda vermiş. tabii oğlan, zebercet'e kitabın başında tutulduğu kadını anımsatıyor. en azından o böyle düşünmek istiyor. çünkü zebercet'in geçmişine baktığımızda eşcinsel hisleri ilk duyumsaması o zaman olmuyor.

--- spoiler ---

bunlar benim şu an için keşfettiğim simgeler. eminim daha fazlası vardır. ara ara bulacağımı düşünüyorum ancak ne yazık ki kitabı hakkını vererek okuyamadım. dediğim gibi cümleler kısa ama çok ağır bir anlatıma sahip. okuyacaksanız bunu göz önünde bulundurun.

--- spoiler ---

zebercet gerçekten full aktif sikici dayılardan bir tanesi. kelimenin tam anlamıyla bir sapık. uyuyan bir kadına defalarca tecavüz ediyor. kadını öldürdükten sonra yanına yaklaşan kedi bile onu orgazm edebiliyor. kediyi okşamaktan zevk alabiliyor!

bundan sonra sanal ortamda karşılaştığım full aktif sikicilere zebercet diyeceğim.

--- spoiler ---
kitabın sonundaki intihar sahnesi mükemmel kurgulanıp anlatılmış. kısa ve çok etkileyici. sanki içindeymişsiniz gibi hissediyorsunuz. şu cümleler olağanüstü özellikle parantez içine dikkat!!:

" ayaklarıyla masayı itip aşağıya yuvarladı; bir boşluğa düşerken durdu. gözleri, ağzı açık, bacakları gerilerek,çırpınarak sallanırken kollarını kaldırıp başının üstünden ipi tutmaya uğraştı. ( ne oldu? yapmayı unuttuğu bir şeyi mi anımsadı birden? ya da yeryüzünde tek gerçek değerin kendisine verilmiş bu olağanüstü yaşam armağanını korumak, her şeye karşın sağ kalmak, direnmek olduğunu mu anladı giderayak? yoksa bilinçsiz canlı etin ölüme kendiliğinden bir tepkisi miydi bu?) başı öne doğru eğiliyordu. kolları iki yanına sarktı. donunun sol paçasından fildişi renginde koyuca bir sıvı aktı uzaya uzaya; dizine yakın bacağındaki kıllara bulaşarak ardarda yatağın üstüne düştü, yayıldı. yukarıdan, sallanırken tahtaya sürtündüğü yerden ip çatırdadı....