azıcık cesaretin olsun arkadaşım dedirten durumdur. asla emin olamaz. "ya bir gün sıkılırsam." "ya annem çatarsa." ya babam evlatlıktan reddederse." ya onbeş yıl sonraki patronum bunu sorun ederse" "ya solarsa" "ya kanser yaparsa"
lan! azıcık cesaretin olsun arkadaşım. bir şeyi yaparken de tüm dünyayı düşünme. beğendiysen yaptır. kafanı kestirmiyorsun sonuç olarak.
insanlar böyle şeylere çok değer yüklüyorlar.
kendilerini çok önemsedikleri gibi.
aynı ritim ile -aynı bpm- ile devam eden aynı sestir. su damlaması, metronom, "karşıya geçmek için düğmeye basınız", elle tutulan bitmek bilmeyen sistematik ses. ilk zamanlar sadece ilgi çekse de bir türlü arka plana atmayı beceremezin. bir süre sonra bırak arka planı, sesi bekler olursun. al da delirme.
herkesin sandığının aksine zenci müziği rap değildir. bluesdur. çünkü blues bilinen müzik kurallarını altüst eden bir müzik olarak doğmuştur. bu da zencilerin seneler boyu belirli kurallara boyun eğmek zorunda kalması, ezilmesi ve alt sınıf yerine konması sonucu bir baş kaldırıyla ortaya çıkmıştır.
bluesda kuralları onlar koydular. onların kuralları, beyazların koyduğu tüm kuralları yok saymalarıydı.
blues, zencilerin sesi ve gücüydü.
1994 get your gunn albümüyle çıktı. aslında tam olarak ne zaman patladı bilmiyorum ancak lunchbox single'ının baya tuttuğunu biliyorum. ilk çıktığında manson, tamamen vahşi diyebileceğimiz bir portre sergiliyordu. giydiği korseler, jartiyerler, uzun siyah saçlar, tüm vücudu yara bere içindeydi. incili yaktı parçaladı, kendini kesti, konserin ortasında masturbasyon yaptı. sloganları genelde "kötü çocuk" imajından çok gerçek bir kötü çocuk olduğunu kanıtlıyordu.
we hate love, we love hate.
porno yıldızı dita von teese ile evlendiğinde de kimse şaşırmamıştı.
ve 2004te lest we forget albümü -bir nevi best of albümüydü- yayınlandıktan sonra bir süre hiçbir şey yapmadı. ardından 2007 de eat me drink me ile geldiğinde manson, eski manson değildi. o anormal hareketleri, farklı düşünce yapısı ve anarşizmi gitmişti. kalbi kırık koca bir oğlan çocuğu olmuştu. kendini ne kadar toparlamaya çalışsa da 90' ların sonu ve 00' lerdeki enerjisini, başarısını ve ilgi odağı olmayı başaramamıştır.
belki de 30 yaş krizi bilmiyorum.
belki de artık zamanı gelmiştir.
edebiyatta popüler kültür = dizüstü edebiyatı. kafan kadar kalın kitabı otobüs seyahatinde, bir haftalık bodrum tatilinde bitirebileceğin kitaplar. sorsan hiçbiri edebiyat, edebi eserler hakkında on cümleden fazla bir şey söyleyemeyen insanlar. ancak ekmek peynir gibi yok satıyor. dostoyevski, oğuz atay, balzac gibi isimleri sollayan satış sayılarına ulaşılıyor. içinden edinebileceğimiz hiçbir şey yok. hiçbir edebi sihri yok. kafede arkadaşlarınızla oturup sevgililerinizi, eski sevgililerinizi çekiştirirken birinin bunları kağıda yazmasından farkı yok.
neden çok satılıyor?
çünkü insanlar düşünmek yerine eski sevgililerini facebooktan takip etmeyi seçiyor. düşünmek yerine, düşünmemeyi ve mutlu birer aptal olmayı seçiyorlar.
hepsi çöp.
herhangi bir kitabını alırsanız kendisnin biyografisinde "sartre'ın öğrencisi" tarzında bir cümle görebilirsiniz. aslında beauvoir ve sartre'ın dillere destan bir aşk hikayesi vardır ancak sartre o zamanlar evli olduğu için biyografisinde "sartre'ın metresiydi" yazmasını beklmemiştim. deli çift.
simone de beauvoir'da da sartre'da olduğu gibi derin bir varoluşçuluk vardır. bunu sartre'dan aldığını düşünüyorum çünkü üslupları birbirine çok benzese de romanındaki kadın dokunuşları gözardı edilecek gibi değildir. ayrıca kendisi derin bir feministtir ancak varoluşcu tarafını her zaman daha çok sevmişimdir.
(bkz: her kadın feminist olabilir ancak her kadın varoluşçu olamaz)
kendisinin "başkalarının kanı" adlı bir romanından bir cümlesi ile noktalıyorum.
"sen yalnızsın o yatakta ve ben yalnızca dudaklarının arasından güçlükle çıkan, senin işitmediğin soluğunu işitebiliyorum."
.t-lenfositlerdeki yardımcı cd4+ hücreleri bağışıklık yanıtında aracı hücrelerdir. aktif olduklarında, hızla çoğalıp sitokinler salarlar. sitokinler ise antijen -kanı çöktürebilecek maddeler- bulaşmış hücreleri yok eden t-lenfosit hücreleridir. sitokinler kanın temiz kalmasını yani antijenlerden arınmasını, antijen sayısını stabilize etmeyi amaçlarlar. hiv enfeksiyonunun hedeflerinden biri olarak tanınırlar cd4+ t hücrelerinindeki azalma aids'e yol açar. bazı yardımcı t hücreleri, bir antijen vücuttan çıkarıldığında, bağışıklık yanıtını kapatan sitokinler salgılarlar.
başlık tecavüz. bir saniyeliğine fantezilerinizi bir kenara bırakın ve kelimenin gerçek anlamını düşünün. bazı şeylerin şakaya gelmediğini ve taşak konusu olmasının pek doğru olmadığını düşünün. sadece bir saniye.
insanı canlıdan ayıran en önemli şey de temel içgüdüler dışında duyguların olmasıdır. özlem, yalnızlık, aşk gibi. duyguların oluşmasıyla tanrı oluşmuştur. çünkü duygusal açıdan tanrı kavramına bağımlıyızdır. duygusuz canlılar olsaydık, tanrı kavramı da olmazdı.
kısa cümleler. uzun paragraflar. gözlerin takip edemeyecek kadar hızlı okumak. çünkü cümleler basit, kısa. ama bir yerden sonra kaldıramayacak kadar vurgun yemek. çünkü cümleler haddini aşacak kadar ağır aslında. kısalığına konduramayacak kadar. tuhaf.
18 yaşında evden ayrılmanın binbir yolunu ararsın. ve ayrılırsın da. ancak öyle bir zaman gelir ki geri dönmek için binbir yolunu ararsın. ancak hiçbir şey eskisi gibi olmaz.
1993 yılından beri korn grubunun vokalistidir. genel olarak alrernatif metal yapmaktadır. 16 yaşında morg asistanı olarak işe başlamıştır. piano ve klarnet çalabilmektedir. büyül bir sepultura ve duran duran hayranıdır.
daddy şarkısı çocukluğunda babasının ona cinsel tacizde bulunması anlattığu söylenir ancak o bunu yalanlar. tacize uğradığını ama babası tarafından olmadığını söyler.
insan da diğer hayvanlar gibi çok eşlidir. çünkü temel güdüsü tüm diğer canlılar - protozoalar dahil protistalar da dahil -üremektir. olabildiğine üremek ve soyunu devam ettirmek. ve çeşitliliği olabildiğince arttırmak ki doğal seleksiyonda başarılı olmak. tür çeşitliliği ise farklı adayların kromozomal birleşimiyle olabilir.
yani çoğu canlı -biz dahil- doğası gereği çok eşlidir.
yeterli tabu kırıcı maddeler alındığında ve ortamlar sağlandığında (bkz: sex&drugs&rocknroll) hayal gücünün ve bastırılmış fantazilerin insana neler yaptıracağına şaşarsın arkadaş.
placebo'nun 2000 yılında yayımlanan black market music albümünde yer alan bir şarkıdır.
sözleri şöyle olmakta:
it's in your reach
concentrate
it's in your reach
concentrate
if you deny this
then it's your fault
that god's in crisis
he's over
it's in your reach
concentrate
it's in your reach
concentrate
if you deny this
then it's your fault
that god's in crisis
he's over
every time i rise i see you falling
can you find me space inside your bleeding heart
every time i rise i see you falling
can you find me space, find me space
it's in your reach
concentrate
it's in your reach
concentrate
if you deny this
then it's your fault
that god's in crisis
he's over
every time i rise i see you falling
can you find me space inside your bleeding heart
every time i rise i see you falling
can you find me space inside your bleeding heart
it falls apart
it falls apart
falls apart
every time i rise i see you falling
can you find me space inside your bleeding heart
every time i rise i see you falling
can you find me space inside your bleeding heart
it falls apart
it falls apart
falls apart
başlık tecavüz. bir saniyeliğine fantezilerinizi bir kenara bırakın ve kelimenin gerçek anlamını düşünün. bazı şeylerin şakaya gelmediğini ve taşak konusu olmasının pek doğru olmadığını düşünün. sadece bir saniye.
placebo'nun 2000 yılında yayımlanan black market music albümünde yer alan bir şarkıdır.
sözleri şöyle olmakta:
it's in your reach
concentrate
it's in your reach
concentrate
if you deny this
then it's your fault
that god's in crisis
he's over
it's in your reach
concentrate
it's in your reach
concentrate
if you deny this
then it's your fault
that god's in crisis
he's over
every time i rise i see you falling
can you find me space inside your bleeding heart
every time i rise i see you falling
can you find me space, find me space
it's in your reach
concentrate
it's in your reach
concentrate
if you deny this
then it's your fault
that god's in crisis
he's over
every time i rise i see you falling
can you find me space inside your bleeding heart
every time i rise i see you falling
can you find me space inside your bleeding heart
it falls apart
it falls apart
falls apart
every time i rise i see you falling
can you find me space inside your bleeding heart
every time i rise i see you falling
can you find me space inside your bleeding heart
it falls apart
it falls apart
falls apart
.t-lenfositlerdeki yardımcı cd4+ hücreleri bağışıklık yanıtında aracı hücrelerdir. aktif olduklarında, hızla çoğalıp sitokinler salarlar. sitokinler ise antijen -kanı çöktürebilecek maddeler- bulaşmış hücreleri yok eden t-lenfosit hücreleridir. sitokinler kanın temiz kalmasını yani antijenlerden arınmasını, antijen sayısını stabilize etmeyi amaçlarlar. hiv enfeksiyonunun hedeflerinden biri olarak tanınırlar cd4+ t hücrelerinindeki azalma aids'e yol açar. bazı yardımcı t hücreleri, bir antijen vücuttan çıkarıldığında, bağışıklık yanıtını kapatan sitokinler salgılarlar.
her şeyi sekse bağlayan insan. ancak beni etkileyen en güzel sözü aslında yaptığımız her şeyin temel nedeni cinsel açıdan bir eş bulabilmek. çünkü canlıların, türünü devam ettirmesi için asıl amacının çiftleşmek olması. insan da olsan bufo bufo kurbağası olsan da içgüdü aynı. ikisi de canlı. aslında her şey bu kadar basit.
yeterli tabu kırıcı maddeler alındığında ve ortamlar sağlandığında (bkz: sex&drugs&rocknroll) hayal gücünün ve bastırılmış fantazilerin insana neler yaptıracağına şaşarsın arkadaş.