ankara direnişlerinde artık evimize gidelim yarın yine geliriz diyen polis

çok şeker polistir, yorulmuştur, belki de eşini çocuklarını özlemiştir. çok güzel konuşmuştur, seviyorum kendisini. umarım bir gün birlikte de aynı eve gidebiliriz.



aynı polisin, antakya'da toma'nın içinden eli tazyikli su tetiğinde hazır beklerken karanfil uzatan modeli var.
cnm yha çok samimiler
'ankara için eylem vakti'...benim kafama yattı gereksiz yoruluyoruz ve cildimizin en çok yenilenmeye dinlenmeye ihtiyacı olduğu saatlerde eylemde biber gazı yiyoruz ve gözeneklerimiz kapanıyor, gözaltı şişmeleri de cabası bence her il için artık diyanet işleri mi olur kesk mi olur disk mi olur eylem vakitleri belirlesin,trt'de eylem programları düzenlenebilir, mesela nihat hatipoğlu sunum yapar falan, devlet şimdiden il il eylem vakitleri fikstürünü basıp çoğaltmalı cami çıkışlarnda ya da marketlerde dağıtmalı üniversitelerde olur, burdan devlete sesleniyorum bu çağrıyı duy, norveçli balıkçılardan, cildi fıstık gibi olan isveçlilerden bizim neyimiz eksik
bizzat kulaklarımla durduğum çağrıyı yapan polistir. akşam 22.00'de soysal pasajının önünde 150, bilemedin 200 kişi kalmış. arkadaşlarım girmek için ısrar edince biz de zaten azlar gidip destek verelim diye yanlarına gittik. arkadaşların ellerinde biralar, kafalar bir ton. polis yorgun ve bezgin. bunlar hala gitmek istemiyor. oysa onların da slogan atacak hali kalmamış. biz alana girdik, polis "arkadaşlar, sabahtan beri demokratik haklarınızı her yerde kullandınız. artık evlerimize gidelim, yarın yine geliriz." dedi. tabi bizimkilerin yuhladı. beş dakika içine gaz bombaları, tomalar faliyete geçti. biz de alanın bir ucundan girip bir ucundan çıkmak suretiyle direniş tarihinin en kısa direnişini yapmış olduk. taksiye doğru koşarken biri "kaçmayalım, neden kaçıyoruz? bir kere de benim dediğim olsun." diye bağırıyordu.