ayı sözlük itiraf

  • /
  • 91
bir heteroya karsi 3 yildir suren askimi, kendisine itiraf ettim. yakin arkadasimin abisiydi ve arkadasimin da haberi yoktu. ama soylemis beni ..
bugün galiba resmi olarak mezun oldum. çıkış işlemleri için gitmeye üşenip saçlarımı kestim kutlama(!) niyetine.
en büyük hobilerimden biri, sürekli vakit geçirdiğim tavla sitesine sahte bir hesapla girip abaza türk erkekleriyle dalga geçmektir.

türklerin ağırlıklı olarak takıldığı sitelerde kadın olmak çok büyük bir sıkıntı, adamların yarısı eli sikinde oturup, mesenede kamera açtırabilecek kız bulma hayaliyle yaşıyor. gerçekten abartmıyorum, tavla sitelerinden forumlara, mmorpg'lerden haber sitelerine her yerde böyle. online olduğunuz anda minimum 10 mesaj geliyor.

bu tavla sitesini arayüzünden dolayı bayağı seviyorum ve bırakmayı da düşünmüyorum, en büyük hatam ilk açtığım hesabı "fidan" olarak açmam oldu, kadın adı olduğu için mütemadiyen rahatsız ediliyordum.

bir yerden sonra canıma tak dedi ve bir karakter yarattım, fidan adlı hesabımda beni rahatsız eden kişilerin nicklerini bir yere not edip, diğer hesapla girdiğimde doğduklarına pişman ediyorum.
haftasonu erkek arkadaşım (mehmet) geldi, birlikte güzel bir 3 gün geçirdik. pazar günü de en yakın arkadaşımın ablası (ayşe) aradı, n'apıyorsunuz buluşalım mı diye, ben de olur dedim. biraz heyecanlı biraz da artık işleri oluruna bırakmış şekilde. mehmet'le beraber ayşe'ye gittik, onu da aldık, kahvaltı yapabileceğimiz bir yere gittik. ayşe ile mehmet birbirlerini sevdiler, yalnız ben baştan itibaren konuşma konularını hep alakasız şeylerden açıp durdum, bilmemne filmi vizyona girmiş gördünüz mü, yok yeni bir diyet türü çıkmış şöyle böyle oluyormuş, işyerinde bilmemkim var onun köpeği vardı, hastalanmış falan fıstık şeklinde ne kadar gereksiz konu varsa hepsini açtım, yeterki konular hassas bir yerlere gelmesin. öte yandan bu ikisinin elektriği o kadar iyi oldu ki, bir noktadan sonra kasmayı bırakıp oluruna bıraktım. kahvaltı sonunda da tuvalate gittim, arkamdan benim dedikodumu yapabilmeleri için onlara vakit de tanıdım. nitekim yapmışlar da...

ortamda tek gergin eleman bendim, ben de gizlemeye çalıştım. mehmet zaten dünden rahat, eşcinselliğiyle zerre sorunu yok çocuğun. eh ayşe de çok rahat biri, bunlar kakara kikiri takıldılar. bi noktadan sonra onların muhabbetini dinlemeye başladım ben, çok bi enteresan oldu, ben de zaten iyice rahatladım. kahvaltıcıdan sonra bir başka mekana, oradan çıktıktan sonra da ormana yürüyüşe gittik, yani 4-5 saat kadar takıldık. o kadar rahat, o kadar rahat geçti ki zaman. yalnız bir noktada ayşe "git sevgiline sarıl" dedi, ben gidip sarılamadım, bir başka yerde de sevgilim bana sarılmak istedi, onu da ittirdim, öyle. aslında yani zaten bütün kartları açmışım, daha neyin tafrasını yapıyorum bilmiyorum ama işte, zamanla alışıcam inşallah.

bu deneyim benim için tarihi oldu zira ilk defa heteroseksüel bir çevrede açık eşcinsel kimliğim ile pozitif bir deneyim yaşayabileceğimi görmüş oldum. bu benim kendimle barışmamı ve başka sevdiklerime açılmamı kolaylaştıracak bir deneyim olacaktır. şimdi en yakın arkadaşıma açılmak da gözümde yapabileceğim birşeymiş gibi gözükmeye başladı. oluyor galiba iyi şeyler bende.

bir önceki yazıya da mesaj atan arkadaşların hepsine içten teşekkürler <3
sözlüğün telegram grubuna katıldım. çok güzel eğlenceli sohbet,muhabbet oluyor. yazarlar çok samimi ve içten. daha önce hiç bu kadar insanın olduğu bir ortamda olmamıştım. ben de bazen sohbete dahil olmak istiyorum ama yazdıklarımın saçma olacağı ve/veya yanlış anlaşılacağı hissi yüzünden çok vazgeçiyorum. bazen bir cesaretle yazıyorum sonradan keşke yazmasa mıydım düşünceleri geliyor aklıma hep. bir yandan da kabuğunu kırmam gerektiğini,sosyalleşip böyle kalmamam gerektiğini düşünüyorum. ama bir yandan da çok çekiniyorum,utanıyorum ne kadar yazmak istesem de. yukarıdaki düşünceler geliyor hep. bir ara hastaneye bile gitmiştim depresyon,öfke kontrolü ve asosyallik tanısı koymuşlardı. ilaç tedavisi gördüm ama bir etki ettiğini düşünmediğim için bırakmıştım. bilemiyorum, böyle sessiz ve silik kalmak istemiyorum artık. bu çelişkimden kurtulmam gerekiyor ama ne yapacağımı bilmiyorum. yaşım çok büyük değil ama artık sıkıldım tek takılmaktan,iletişim kuramamaktan. hep böyle gidecek diye korkuyorum.
orgazm olunca gülüyorum.
lavman yapmadan kendini s*ktirenlerden tiksiniyorum be ayısözlük. nasıl bi saygısızlıktır bu. iki cinsel haz yaşayacağız diye ne çektik be. hadi spontane bi buluşma olur, önceden hazırlanamamışsındır eyvallah. ama evine davet ettiğin misafirde böyle karşılanmaz ki.
bu hayatı ben mahvettim.
sabahtan beri bilgisayar oyunu oynuyorum sözlük. salgıladığım endorfin halıya damlamış, bez getir.
plaza kaşarı olmakta emin adımlarla ilerliyorum. geriden gelenlere selam.
itiraf ediyorum, şuraya bin tane olumsuz özelliğimi yazıp sildim.

bir şey yazmadan kapatmak istemedim sayfayı. o yüzden bunu okuyorsunuz şu an.

bir ara yazacağım tekrar...
dün pek kötü geçti, gece de uyuyamadım, uyumadığım zamanlarda da içimden hep anneme saydırdım. ona yıllardır hep söylemek isteyip bir türlü söyleyemediğim şeyleri düşündüm. sonra da kalktım bunları not ettim. neden sonra uyuyakalmışım. sabah uyandığımda işe geç kalmıştım ve hala kendimi bok gibi hissediyordum. sürüne sürüne hazırlandım. hazırlanırken gece not aldıklarımı açıp anneme söylesem mi dedim. genelde gece aklıma gelen bütün cesur kararları sabah olunca yapmaktan vazgeçiyorum. bundan da vazgeçesim, "aman kadını üzmeyeyim, kaç yaşına gelmiş" falan diyesim vardı gene. hem bu yaşta hala anneme ihtiyaç duyuyor olma hissinden de nefret ediyorum.

sonra evden çıktım, sokakta yürürken gene öfkem yükseldi, aklımda söylemek istediğim tek birşey belirdi, en azından arayıp bunu söyleyeyim dedim.

açtım telefonu. annem hastanede çalışıyor o saatte. merhaba nasılsın iyiyim'den sonra noldu dedi, dedim "dün çok kötüydüm ben, psikolojik olarak, bayağı kötüydüm işte, bugün de işe geç kaldım bu nedenle" dedim. endişeyle "yine mi ilaç (bi ara kullandığım anti depresanlar beni bok gibi yapmıştı, onu kastediyor) kullandın?" diye sordu. "hayır, kullanmadım. ama kötüydüm. ve kötü olunca açıp telefonu derdimi paylaşacağım bir annem bile yok. annem nerede? annem her gün, günde 80 tane hastanın derdini dinliyor. ama beni bir kere bile dinlemedi" dedim bayağı üzgün şekilde.

bunlar benim içimden aylardır, belki yıllardır geçen şeylerdi ama hiç söylemeye cesaret edememiştim. anneme karşı hep ağzımı sıkı tutuyordum çünkü ağzımı bir açsam ağzımdan çıkacak şeyleri kontrol edememekten korkuyordum. bu sefer ağzımdan çıkıverdi ama.

sessizlik oldu telefonda. dedim kapatıyorum ben, hadi hoşçakal, dur kapatma dedi, ama birşey de diyemiyor kaldı. sonra ben madem kapatmıyorum, dün gece söylemeyi planladığım ikinci şeyi de söyleyeyim bari dedim o anda.

"biliyorsun aile grubu ile çalışıyorum. geçen cumartesi açılma toplantısının moderatörlüğünü yaptım. aile grubundan bir anne oğluyla geldi. kendi hikayesini anlattı, hep beraber kakara kikiri güle oynaya dinledik. ama ben orada annesiyle gelen o 21 yaşındaki ahmeti o kadar kıskandım ki. başka anneler çocuklarına kol kanat geriyorlar, onları gördükçe o çocukları o kadar çok kıskanıyorum ki. kendi annem hiç birşey yapmıyor, ben de o annelerin yanında huzur buluyorum, o annelere sıkıntılarımı anlatabiliyorum, o anneler bana annelik yapıyorlar" dedim. gene sessizlik oldu ama ben iyice dolmuştum, "neyse ben kapatıyorum" dedim ve kapattım.

sonra da biraz dolanıp sakinleyip işe gittim. telefonu da sessize aldım.

öğleden sonra bi aramış ama duymamışım. geri aramadım.

akşam dokuz gibi aile grubundan fatma hanım aradı. "annen az önce beni aradı, bir sonraki toplantının tarihini saatini yerini sordu" dedi. annem önceden bir kere gitmişti aile grubu toplantısına ama yerini falan nasıl hatırlamaz bilmiyorum, neyse. "teşekkür ederim fatma hanım haber verdiğiniz için. ben bu sabah anneme bi giriştim de iyice, o nedenle aramıştır sizi. yoksa bir daha toplantıya geleceği yoktu" dedim. noldu diye sorunca anlattım konuştuklarımızı. "ama bu yaşta hala anneme ihtiyaç duymak, ondan birşey istiyor olmak bana güçsüzlükmüş gibi geliyor, ben artık annemden birşey istememeliyim gibi geliyor" diye ekledim. fatma hanım da "ya mimarcım, hissettiklerin çok normal, ben boşandım, 41 yaşında annemin beni onaylamasına, bana şefkat göstermesine ihtiyaç duydum. bunlar çok normal şeyler, o senin annen. bence çok iyi olmuş en sonunda hissettiklerini söyleyebilmen, bu da senin için bir ileri aşama olmuş, bunu da başardın, annene karşı hissettiğin şeyleri ona söyleyebildin, çok önemli bu da" dedi. içimi rahatlattı.

aslında iyi birşey yapabilmiş olduğumun ben de farkındaydım çünkü telefonu kapattıktan sonra çok üzgün olsam bile içimden bir yük hafiflemiş gibi hissetmiştim. bunca yıldır içimde tuttuğum, bir türlü söyleyemediğim şeyleri, bağırmadan, küfretmeden, kontrolümü kaybetmeden, ağlamadan, sakince anneme söylemiş oldum. belki hepsini söyleyemedim ama en azından ne hissettiğimi sakince ifade edebilmiş oldum, ona ne kadar kırgın olduğumu, onu suçlamadan, ben dili ile, bana hissettirdikleri üzerinden ifade edebilmiş oldum. evet bunların hepsi önemli şeyler.

benim annem genelde empati yapmaktan ileri derecede yoksun, kendini rahatsız eden herşeyi unutmaya veya unutmuş gibi davranmaya çok meyilli, benim için önemli olan şeylerle alay edebilen, bana zamanında "senin sorunlarını duymak istemiyorum artık" diyebilmiş biri. hep çok çalıştı, hep hastalarıyla, işiyle meşgüldü ve bana göre işini her zaman başka sorumluluklarını yapmamak için (bunlar duygusal sorumluluklar) kalkan olarak kullandı. neden bilmiyorum ama duygusal işlerden her zaman kaçtı. benimle zaman geçirmek, beni dinlemek, derdimi paylaşmak gibi. aile içi iletişimsizliğin kitabını yazdık biz ailecek. aynı evde yaşayıp birbirlerinin ne hissettiğini hiç bilmeyen bir insan grubu olduk. bana eskiden de bu çok garip geliyordu ve neden böyle olduğunu hiç anlamadım.

şimdi bu noktaya gelmişken herşeyin bir anda değişip "canımmm oğlummm" şeklinde bir türk filmi sonuna bağlayacağını hiç zannetmiyorum. hatta bence bir hafta sonra böyle bir olay hiç olmamış gibi, yine mevsim normallerine dönmemiz pek mümkün, zira önceden de hep böyle oldu. sorunları çözmek yerine sorunları gömmek üzerine kurulu saçma bir aile iletişimimiz var. herşey yüzeysel yaşanıyor bizim ailede. kimse kimseye bulaşmıyor, kimse kimsenin derdine ortak olmuyor, buna da aile deniyor. ama en azından bugünkü olayın hiç bir somut faydası olmayacak olsa bile, en azından benim için bir ilerleme oldu, içimde yıllardır büyüttüğüm bir şeyi daha düzgünce ifade edebildim. belki çok muhteşem bir gelişme olmadı ama benim için önemliydi.

falan filan. aslında ne kadar boş işler şunlar, uğraştığımız şeylere bak. acıyorum aslında şunlara harcamak zorunda kaldığım zamana, mental enerjiye, duygusal yıpranmalara. ama bozuksa uğraşmak gerekiyor maalesef.
merhaba arkadaşlar size bir anımı anlatacağım. olay 2000lerin başında geçiyor. birgün evde otururken içim birden erkek çekti çünkü sitten sene sevişmemiştim. hemen aranmaya başladım. böyle keser sapı gibi bir mal arıyordum. aramalarım cevap vermişti ama adamın malı toplu iğne gibiydi. beni bir türlü doyuramadı. oradan çıkıp sokakta çaresizce yürüyordum. birden köşedeki siyahi saatçiyi gördüm, hemen yanına yaklaştım. konuştuk, anlaştık. adamınki devasaydı :o. saatçi bana bir saat çaktı. kendimi çok geniş hissetim ama şimdi iyiyim.
bu aralar libidom hiç olmadığı kadar gereksiz bir şekilde yüksek. bu durumdan hoşlanmıyorum. umarım bir an önce eski durgun halime geri dönerim.
canım sürekli kavurma istiyor**
bazı insanların sözlük formatını bilmeden burayı blog sayfalarına çeviren kopyala yapıştır türündeki çöp yazılarını görünce kıçımla farklı pozisyonlar alıyorum
bu entry bu sayfadaki en içten duygularla yazılmış olandır belki de.

son birkaç gündür sadece birkaç saatin etkisindeyim ve karmakarışık herşey. çook sevdiğim en yakın arkadaşlarımdan smokebl'in başını şişirdim resmen sırf bu sebepten. altı üstü spor salonunda harika bir vücuda sahip biriydi. kendi çapımda sadece beğeniyorsun ama bişey yapacağından değil kalacaksın yine bakire halinle diyordum. davet ettim yarım yamalak türkçesiyle geldi evime biscolata erkeği mülteci. gidecekmiş kabul olmuş sığınma hakkı. doğumgünüymüş üstüne üstük o gün. bana ayırmış o gününü. ailesini bir daha göremeyeceğini, yaşadığı-yaşayacağı şeylerin zorluğunu falan konuştuk. bilmiyorum kaç mülteciyle muhabbetiniz oldu ama klasik onların yaşadığı şeylerin duygusallığıydı. öyle sanıyordum. sonra ağır basan ülkesini reddetmeye zorlayan inancını kırarak tanrı dedi, tanrı beni seviyor artık ve sanırım bağışladı beni dedi. iyi bir hayat umduğuna yordum ama neden diye sordum gayri ihtiyari. çünkü seni tanıdım sonunda geç de olsa tanıştım seninle ve farklı dillerimiz kültürlerimiz olsa da sen beni anlayabiliyorsun ben de seni dedi şiveli ingilizcesiyle. şaşkın gözlerle ona baktığımda onun gözlerinde şaşkınlık değil yaş vardı. beni de seven birilerinin olacağı hevesi sardı beni o an özgüven eksikliğimi tamamlamıştı belki de. içiyorduk o sırada geç olmuştu gitmek istedi. kalmasını söyledim, ısrar ettim rahatsız etmeyeceğine inandığında kalmayı kabul etti. uzandık ve o garip muhabbet devam etti.
uykumuz gelmişti ve uyuma kararı aldık arkamı döndüm uyumak için derken uzanan kocaman bir kol beni sardı. onun ben, sarmalayan kocaman vücudunda küçücük kalmıştı bedenim. kaslarındaki bütün kıvrımı hissediyordum resmen hafiften batan vücut kıllarıyla. olmasından emin olmamakla beraber ilklerimizi yaşama gel gitindeydik ikimiz de. karar verilmek üzereydi derken bilmediğim bir dille konuşulan bir telefon geldi ve evine hırsız girdiğini söyleyip çook özür dileyerek gitti. kaldım bir başıma yine ondan önceki gibi bütün yalnızlığımla. gerçi kedimi gözardı edemem beni hiç yalnız bırakmadı o. ertesi gün aradım mesajlar falan derken yok ulaşamadım. bir gün sonra gidecekti biliyordum. gittim ve o gülen gözleriyle orada duruyordu. kızdığımı söylemeden geçemezdim tabii ki ama çok geçerli sebepleri vardı ikna etti beni. sarıldık sımsıkı çokça. 20-30 arkadaşı onu beklerken sımsıkı sarılıyordu bana. muavin istanbul yolcusu kalmasın demesine rağmen koca vücuduyla sımsıkı sarılıyordu bana boynumdan defalarca öperek. herneyse bindi gitti ve ben kaldım yine boynu bükük gözü yaşlı teeeğk baaşıma. bu defa gerçekten geçerli sebepleri var mı bilmiyorum ama yine yok cevap aramalara, mesajlara. belki yarın california'ya gideceği için onu unutmamı istiyor, beni unutmak istiyor, belki çok farklı geçerli-geçersiz sebepler.

sabırla okuyun ve bişeyler önerin sözlük bu ne bunun adı ne? doğumgününde bana gelen mülteci beni bu kadar etkiledikten bir gün sonra nasıl gidebilir? gideceğini bile bile beni nasıl bu kadar etkileyebilir? kezbanım tamam da bu da yapılmaz ki. boşuna ayı dememişiz demek ki şu canavar vücutlu nasır kalplilere ayı işte aaaayııı aaaayııı. yardım et sözlüüük yardım idin gomşulaaar..
her şeye karşı motivasyonumu kaybettim.
beni heyecanlandıracak, mutlu edecek bir şey yok. geleceğe dair son derece karamsarım.

haftalardır rahat bir uyku uyuyamıyorum. yatakta nefesim kesiliyor gibi oluyor sanki. her gün..
sabah erken kalkmam lazım ders çalışmak için. kpss illetine son 2 gün zaten ilk sınavım berbat geçti bari alanda iyi yapıyım da atanırım belki diyorum . ama çok umutsuzum. verdiğim emeğe acıyorum

insanlarla görüşmek, konuşmak istemiyorum. hiçbir şeye takatim kalmamış gibi.
hatır gönül şeyiyle, aslında görüşmek bile istemediğim arkadaşlarla bozulmasınlar diye buluşmaktan nefret ediyorum. sık sık kendimden tiksiniyorum

kısacası ne yapacağım hiç bilmiyorum. sadece bitmesini bekliyorum, dayanamayacağım buna daha fazla diyorum sürekli. nolur bitsin, sadece 7-8 saatlik deliksiz bir uykuya bile razıyım.

ben sadece sağlıklı olabilmek istiyorum, normal olmak istiyorum ama her gün kanıyor bir yerlerim.

tam şu an mesela ne ıstiyorum biliyor musunuz? 4 yıldır aşık olduğum kişiye herşeyi anlatmak istiyorum. ama tatil için yurt dışına çıkmış . yüzüne söylemek istediğim o kadar çok şey var ki

bunları da yazabilmek istemiştim en azından. sadece yazmak istedim, elimden sadece bu geldi.
teşekkürler okuduğunuz için.
değişik mutsuzluklar yaşadım ama sevdiğin insanın sana aşk acısı çektiğini söyleyip senden onu rahatlatmanı beklemesinin tadı başkaymış. yeter ki o iyi olsun deyip iyi arkadaşlık yapmaya çalışıyorum.
okulumu bırakmayı düşünüyorum.

1.5 aylık bir depresyonun ardından, o okulda-bölümde okumak istemediğime karar verdim. kabul etmek istemiyordum ama öyle. ben ankara'ya ait bile değilim. istanbul'a aitim. bunu daha ilkokuldayken öğrenmiştim. ankara'yı hiç yazmamalıydım. bölümüme karşı gram ilgi duymuyorum. 22 yaşındayım ve her şeye sıfırdan başlamayı düşünüyorum.
  • /
  • 91