hayat

bir intihar biçimi. kimi ölerek kimi yasayarak intihar eder.

(bkz: bir intihar biçimi olarak yasamak)
bir dönemin fenomen dizisi olan asmalı konak'ın saçmaladıkları sinema filminin ismi.
çatlak bardaktaki su misali içsen de içmesen de biter
mahsun kırmızıgül'ün bence çok saçma olan dizisinin adı... (bkz: hayat devam ediyor )
şu sıralar ''boktan'' diye tabir edebildiğimdir.
hayat; unutulmuş köy yolları gibi.
bi düzlüğü, birde engabeli yolları ver...
her daim düzlükler, pürüssüzlükler ile devam ederiz umarım.

'' hayat'' ben senin ananı...
bir dilencinin yardım için uzanan elini karşılıksız bırakmayacağımızı düşündüğümüz anda sert olmayı,
aldatan sevgiliyi bir daha bağışlamayacağımız inancıyla yaşarken belki aşkımızdan değil ama yalnız kalma ihtimalimizden dolayı affetmeyi,
yıkılmamız gereken anlarda toplum içindeki pek değerli mevkimiz sarsılmasın diye güçlüymüş gibi görünmeyi,
göz yaşlarının anlatacağı acıları kapı arkalarında yaşamayı

şaşırtıcı şekilde öğretir.
bazen içinde ''bir ömürlük'' süremizin olduğu bir bilgisayar oyunundan farksızdır; oyun alanımız dünyayken süremizi tutan kronometre zaman zaman elimizde zaman zamansa başkalarının istemli ya da istemsiz kontrolündedir; ya boynuna bir ip geçirerek sen basarsın durma tuşuna ya da bir balkonun altından geçerken saksısındaki çiçeğiyle ilgilenen birinin ters hareketiyle kendisini kafanda bulan saksının teması basar o tuşa. sürprizlerle doludur ve en büyük kozu da sensindir.
bazen şişelerle özetlenebilecek bir süreçten farkı yoktur:

giriş platformu olarak ağza dayatılan ilk şişe: biberon

gençlik yıllarının ağız alışkanlığı: kola şişesi

olgun zamanların tadına doyum olmayan içeceği: bira şişesi

sonuç bölümünde artık damardan almaya başlamışızdır: serum şişesi
geriye bakınca algılayabiliyorsun; ne çok eskittiğini ne çok yaşadığını, ertelediğini ya da sığdırdığını.
en iyi tanımını bir zamanlar anadolu'da filminde rus bir şairden alıntı yapılarak doktor karakteri yapmıştır.
'iğde beline yağmur yağıyor. yağsın. yüzyıllardır yağıyor. ne farkeder?
fakat bundan sadece yüz yıl sonra bile arap ne sen, ne ben ne savcı, ne komiser...
hani şairin dediği gibi;
yine yıllar geçecek ve benden bir iz kalmayacak
yorgun ruhumu karanlık ve soğuk kuşatacak'


hayat...

gidene kal demeyeceksin. ..
gidene kal demek zavallılara,
kalana git demek terbiyesizlere,
dönmeyene dön demek acizlere,
hak edene git demek asillere yaraşır.
hiç kimseye hak ettiğinden fazla değer verme, yoksa...
değersiz hep sen olursun...
düşün kim üzebilir seni, senden başka?
kim doldurabilir içindeki boşluğu, sen istemezsen?
kim mutlu edebilir seni, sen hazır değilsen?
kim yıkar, yıpratır, sen izin vermezsen?
kim sever seni, sen kendini sevmezsen?
her şey sende başlar, sende biter...
yeter ki yürekli ol, tükenme, tüketme, tükettirme içindeki yaşam sevgisini...
[ya çare sizsiniz, ya da çaresizsiniz. ]
öyle bir hayat yaşadım ki cenneti de gördüm, cehennemi de.
öyle bir aşk yaşadım ki tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de.
bazıları seyrederken hayatı en önden, kendimi bir sahnede buldum
oynadım. öyle bir rol vermişlerdi ki okudum okudum anlamadım.
kendi kendime konuştum bazan evimde, hem kızdım hem güldüm halime
sonra dedim ki söz ver kendine;
denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin,
sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin,
uçmayı biliyorsan, düşmeyi de bileceksin,
korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredeceksin.
öyle hayat yaşadım ki son yolculukları erken tanıdım.
öyle değerliymiş ki zaman, hep acele etmem bundan.
anladım.

f. nietszche
arzu ettiğin şeyler beklemekten vazgeçtiğin anda gerçekleşirmiş.
bu, hayatın "sen bakarken soyunamıyorum" deme şekliymiş...
bazen ciddi anlamda zorlayandır.

başlarım la böyle işe deyip, işi evi aileyi siktiredip çekip gitme hissi verir.

şu aralar o his de bir hayli fazla. hayırlısı.
sakin'in ilk** stüdyo albümüdür. can sertoğlu'nun prodüktörlüğünde, rakun müzik stüdyoları'nda yapılmıştır. albümün kayıtlarını volkan gürkan, mikslerini ise londra'da louis read yapmıştır.

01. kor bir ay
02. ikarus başarsa
03. laleler beyaz
04. bir ses
05. edepsiz komedya
06. bu defa
07. denek hayatım
08. yağmur güncesi
09. kırmızı oda
10. dönsün
11. sentetik sezar
çok hızlı geçen zımbırtı.kısa hemde baya kısa.bu yüzden her saniyeyi dolu dolu geçirmek lazım.ertelemek kadar dehşet veren bir şey yok.aynı saniyeler bir daha tekrarlanmıyor.insanlar durmadan erteliyorlar ve gelecek güzel için umut edip rutinlerine devam ediyorlar.yaş ilerledikçe kıymeti daha da artıyor bu bokun.bencilleşmeye başlıyorsun.sanki elinden kaçacakmış gibi ki kaçıyor zaten de.bize bir kere verilen hakkı sonuna kadar kullanmak gerekir.
tavşanın suyunun suyundan çorba yapmak farz.
  • /
  • 3