hayatı minimize etmek

sevdiğim bir dostumun fikriydi bu. hayatı olabildiğince minimize etmek. nasıl mı? öncelikle cep telefonununuzdaki tüm gereksiz aramayacağınız numaraları silmek, "ya lazım olursa" kuruntusuna düşmeden. mesaj kutuları boş olmalı. evdeki kullanılmayan tüm eşyalar çöplerdeki yerlerini almalı. kullanmıyorsam niye saklıyorum ya da dolabımda tutuyorum ki. cüzdandaki gereksiz kağıtlar, notlar. bilgisayarlardaki harddiskler de temizlenmeli. fotograflar, müzikler, filmler. yıllardır dinlemediğiniz bir çok mp3 dosyası vardır, hiç bakmadığınız ve bakmayacağınız bir sürü fotograf. adını konusunu bile bilmediğiniz bir çok film. bu eleminasyonları çoğaltabilirsiniz. ben yavaş yavaş başladım, gayet keyifli.
artık hayatı minimalize etmek olası değil .. optimize etmek ???belki. az iletişim. az arkadaş. az net.. az tv. az. az. az.
bir salyangoz misali kendi kabuğuna çekilmek. yaşam alanınını daraltmaktır. (bkz: depresyon)
cep telefonumdaki rehberimde bir tur attım ve 59 kişiyi sildim. sanırım bu da bir minimize örneği. şimdi messeger, skype, facebook, twitter olayına giriyorum, görüşürüz, bye.
yaptım ve gayet güzel oldu... yarabandı kullanacağıma güzel bir huzura dönüş daha iyi geldi.
cep telefonu ve bilgisayarı evde bırakıp ve hatta anahtarı da içerde unutup çıkmak... yalandan bir çığlık atıp "hay allah..." dedikten sonra yüzde sinsi bir gülümsemeyle ordan geri dönmemek üzere uzaklaşmak eylemi...
hayatımıza hiç birşey katmayan insanlar yüzünden sıkıntıya girecek kadar uzun bir ömrümüz yok aslında ! gereklidir, yapabilmek güç gerektirir.
ben, yukarıdaki şeyleri yaparak zaten hayatımızı küçülttüğümüzü düşünüyordum. yaşama alanımızı, türlü çeşitli tüketime dayayarak en aza indirgediğimizi. ahh, türkçe (konuşanlar), nelere kadirsiniz.
fakir felsefesi.
asgari ücretle berbat bir işte çalışanların gayet güzel yaptıkları eylem.
ay sonunu zor getirdikleri için harcayacak para yoktur. yeterince eşyaları ve aynı sebeple karmaşık bir sosyal hayatları yoktur.
dolayısıyla anasıgiller, babasıgiller ve akrabasıgiller dışında pek bir dost çevresi de yoktur.
her şey basit ve kontrol edilebilir bir ritimde akıp gitmektedir.
hayat onlara güzeldir.
minimize edilmiş bir hayat candır.
asosyalleşmeye giden ilk yok olsa gerek. aseksüksel olduktan sonra da ne bok yerseniz yiyin artık.
bir süre sonra çığrından çıkıyor bu, istesende minimize edemiyorsun, günden güne maximize olmaya devam ediyor. sarı öküz hikayesi gibi bir durum.
kutu kadar evlerde yaşayıp, tc nolarla barkotlanmak, attığınız her adımınızın mobeselerle izlenmesi, truman show daki kadar özel hayat.. kısaca kapitalizmin kuklaya dönüştürdüğü insana idealize edilerek ehlileştirilme aşamasında cazip gösterilen hayat.
tek kişilik yaşam, prototip robot insan(!), ölüm.

fight club filminden alıntı: "yolculuğun hoş tarafı; gittiğin her yerde hayat miniktir. otele gidersin, minik sabun, minik şampuan, tek kişilik tereyağı, minik gargara ve tek kullanımlık diş fırçası. yanımda oturan tek kullanımlık insanlarla minyatür arkadaşlıklar kurarım."
ayy iki aydır kıyafet almıyorum. çok fena minimize olmuş durumdayım. ne zaman patlarım bilmiyorum. acısı fena çıkmasa bari.