her güne yeni bir paragraf

5 Entry Daha
"" yaşlı, böyle isterdi.
kaval sesinin, kötü cinlerin kulaklarını tırmaladığına ve doğacak olan bebeğe, şu dünyanın yaşanılası bir yer olduğunu fısıldadığına inanırdı.
yaşlı'ya göre, bebeğin kolayca bu aleme gelebilmesi için, annesinin korkularından sıyrılması şarttı.
aksi takdirde, bebek, sımsıkı rahme tutunur, dışarı çıkmamak için olanca gücüyle direnirdi.
hatta, dışarıdan ölesiye korkan ve karanlığın aydınlıktan daha güvenli olabileceğini bilen bebeklerden bazıları, teslim olmaktansa, göbek bağlarını boyunlarına dolayarak oracıkta can vermeyi yeğlerdi!
bu sebepten ötürü, doğum yapan kadın, kanını, mayasını ve canından bir parçasını vermeliydi bebeğe; korkularını değil!
çocuk, korkulardan arınmış olarak doğmalı ve mümkünse eğer, korku nedir bilmeden yaşamalıydı...
bu mümkün olmasa bile, alışılmış karanlıktan bilinmeyen aydınlığa geçmenin korkusundansa, sonradan öğrenilen korkularla başa çıkmak daha kolaydı...

...yaşlı'nın camgöbeği gözlerinde kendini gördü genç kadın.
o camgöbeği aynada, gençliğinin verdiği yarı hodbin yarı hoppa tazeliği, ışıl ışıl parlayan gözlerindeki yüz kızartıcı hevesleri, rüzgarla savrulan uzun-siyah-dalgalı saçlarını, kankırmızı yanaklarını, sevişirken alnında biriken ter damlacıklarını, gecenin karanlığına geçirdiği tırnaklarında kuruyan kanları, şişkin-bembeyaz memelerinde yollar çizen soluk mavi damarları, ceviz kabuğu gibi sert ve pürtüklü meme uçlarından akan sütleri, dalından düşmüş bir elma gibi pörsüyerek içe gömülen karnını, kucağındaki kundakta mışıl mışıl uyuyan bebeğini ve bebeğine bir mucizeye bakar gibi bakan erkeğini gördü. ve gördüğü şeyi çok sevdi...
kavalın yumuşacık sesi, tütsünün dumanını dağıtırken, artık bebeği karşılama vakti gelmişti..."" -- şehrin aynaları- elif şafak
8 Entry Daha