yorgun bir aşk. çok yorgun. iki dudak buraya. yanlarına sigara elzem. oysa "bir demlik çayım var, tütünüm de geçiyor.*" can veren pervaneler var. ateşe, ölümlerine uçan yusufçuklar. "ah, ışıklar içinde kaldım, yandım efendim." arada mesafeler var belli. ırak, çok ırak. sevgi de var, aşk da var, saygı da var. "efendim" diyor. eski bir aşk. bu zamandan değil; belli. "yar ey, yar ey, yar." sonra...
sonra... "bugün günlerden güzellik. sefa geldin, hoş geldin." öyle duru ki. öyle saf, öyle naif, öyle durgun ve dingin ve huzurlu ve de hüzünlü. misler misi.
sanıyorum ki bir sevgiliye söylenebilecek en harikulade iki sözcüktür bunlar: hoş. geldin.
bugün dağların dumanı aralandı hoş geldin ah, ışıklar içinde kaldım yandım efendim
sen bana yangın ol efendim ben sana rüzgâr tutuşsun gün, yansın geceler zamanımız dar
sen bana geç geldin ben sana erken tutuşsun gün, yansın geceler vaktimiz varken
bugün günlerden güzellik sefa geldin, hoş geldin ah, bu yağmur yalnızlığımmış dindim efendim
sen bana yangın ol efendim ben sana rüzgâr tutuşsun gün yansın geceler zamanımız dar
sen bana geç kaldın ben sana erken soyunsun gün sarsın geceler vaktimiz varken