fermuarın açık kalması

fellow

harika cümlelerin yaratıcısı yazar. kıvrak zekasına hayran olduğumun ayısı. * severek takip etmekteyim.

(bkz:#17152) bende.

babaanne

keşke ben doğduğumda yaşıyor olsaydı ve onunla tanışabilseydim dediğim insan. zira kendisine söyleyecek çok şeyim vardı.

ben zayıf değilim kemiklerim ince

veya bunun bir diğer versiyonu ne yediysem olmadı kilo alamıyorum.

neyse

kızların trip ifadelerinden biridir.

1 mayıs 2013

gün sonu itibariyle istanbul semalarını kesif bir gaz ve duman bulutunun kapladığı olayli gün.

olaylar dünyada da geniş yankı uyandırdı.
bm genel sekreteri ban ki moon, yaşanan olaylarda yoğun kimyasal silah kullanıldığı iddialarını araştırmak için güvenlik konseyini acilen toplantıya çağırdı.

abd başkanı obama "kimyasal silah kullanılması kırmızı çizgimizdir. eğer olay doğruysa oyunun kuralları yeniden gözden geçirilir" dedi.

suriye devlet başkanı beşar esad, "türkiye'nin sünni diktatörünün halkına yaptıkları zulümdür ve kabul edilemez. türkiye halkının yanında olmaya ve haklı mücadelesini desteklemeye devam edecegiz. erdoğan'ın diğer tüm diktatörler gibi tarihin çöplüğüne gideceği günler yakındır"dedi.


taksim burger king

içeri girer girmez kötü kokusuylu sizi dışarı iten mekan. o değişik tuvaletlerini araştırmıştım. gittim ama yoktu. sırf o tuvaletleri görebilmek için girmiştim bide

sosyal fobi

sosyal ortamlarda başkaları tarafından inceleme altında tutulduğu endişesi duyulması, performans gösterilmesi gereken durumlarda eleştirilme ya da küçük düşme korkusunun yaşanması gibi belirtiler veren bir anksiyete bozukluk.

şogun

batılılar shogun diye yazıp, bizim gibi okurlar.
japonya'nın feodal döneminde, belli bir bölgenin yönetiminden sorumlu olan asker-yöneticilere verilen isimdir.

(bkz: shogun)

trend ayı

ayı, kafamızda yarattığımız bir şablon olduğuna göre varyasyonlarının olması da doğaldır. feminen tavırları da olur, maskülen bir portre de çizer, gün gelir sakalını keser, gün gelir kıllarını aldırır. hayat hızla ilerliyor, insanın aynı yerde durma zorunluluğu neden?

17 şubat 2016 ankara'daki patlama

hayalet devletler böyledir işte...
silahsız, masum ve muhalif yurttaşlarını avlarken şahin ve iblis kesilir; ama, devlet aygıtının teknik, idari ve hukuksal örgütlülüğünü göstermesi gereken kritik hizmetlerde çuvallar ve nal toplar.
doğal afetlerde yüksek can kaybını önleyemez; can kurtarma hizmetlerinde yetersizdir; hırsızı bulamaz; katili uzun süre içeride tutamaz; faili meçhullerde varlık gösteremez; dış ülkelerin istihbarat örgütleriyle sidik yarıştıramaz;...vb. çünkü, asıl görevlerini verimli gerçekleştirmek gibi bir geleneksel hedefi ve vizyonu yoktur.
türkiye cumhuriyeti de böyledir.
akp döneminde de, askeri hayalet rejiminden, imami-polisiye rejime dönüşmüştür, fakat, özde bir yenilenme olamamıştır.
çünkü, osmanlıdan devralınan devlet adabı aynıdır: "devlet herşeyin üstündedir ve herşeyden daha çok korunmalıdır"
hele bir de, akp gibi bilimsel ve örgütsel temeli olmayan bir dinci-intikamcı anlayışın, ülke içinde 2008'den beri özenle uyguladığı tek parti devleti felsefesi ile dış politikadaki ilkesizlik ve itlik politikaları da birleşince, herşeyin ele yüze bulaşması ve ülkenin bataklığa saplanması son derece doğaldır; temel fizik yasalarına ve toplumsal teorilere de uygundur...

milk

yıldırım şimşek'in kaleminden milk,

http://homojen.ayisozluk.com/milk/

the train to busan

imdb de 7.7 puan alarak beni şaşırtmış bir kore yapımı zombi filmi. zombi filmleri için cidden yüksek bir puan almış ve hak etmiştir bence. kendimi bildim bileli zombi filmlerine bayılırım. her türlü yapımı izlemişliğim vardır. bir the walking dead hayranı olarak güzel not aldı bu film benden. festival için en çok yorum yapılan filmlerden biriydi. kore sineması korku filmlerinde bir adım önde olduğunu bir kez daha göstermiş.

spoiler vermek istemiyorum ancak filmdeki en sevdiğim detaylardan birisi tabiki de zombilerin gerçekçiliği idi. tabiki de bu kişiden kişiye değişen bir kriter. ben şahsen mutant haline gelmiş 3-5 metre zıplayan, binalara tırmanan, duvarları aşan zombileri sevmiyorum. ağır hareket eden en fazla koşan, gerizekalı, kapı kolu açmayı beceremeyen zombiler daha bir inandırıcı geliyor bana. eğer bir gün apocalypse olacaksa öyle olsun lütfen.

filmin bir hızlı tren içinde sınırlandırılması da ayrı bir hoş. sokaklarda falan koşmalı oldu mu belli standartların içine giriyor, heyecan azalıyor çünkü. her zaman olduğu gibi insanların canını kurtarmak için ne kadar gaddar olduğunu gözümüze gözümüze sokmuşlar. ve kore yapımlarının sevdiğim bir diğer özelliği de kesinlikle biz dünyayı kurtardık bir tane kahraman başrol çıkıp bütün zombi salgının köküne kibrit suyu döktü vs triplere girmemeleri. adamlar baş rollerini de paşa paşa salya sümük ağlatabiliyorlar. bir kahramanlaştırma durumu yok. korku filminin içinde bir baba kızın dramını da izledik aynı zamanda.

kısacası açılış için çok iyi oldu bu film bana. bu sene baya korku gerilim üzerine gitmişler festivalde bu çok hoşuma gitti.

esenle kalın.
pierrot.