transseksüel olmak neye benziyor

attığı adımlardan dolayı "cesur" sanılıp, bedenindeki tutukluluğa daha fazla devam edemeyeceğinin "korku"suna sahip olup;
cezasından devletin "şartlı tahliye"si ile kurtulup toplumun "müebbet" hapsine çarptırılmaktır.

ben bir tutuklu mahkumum.
unutulmak istenen anıların izlerini taşıyan bir bedeni diğer mahkumla birlikte paylaşıyorum.
o benden daha güçlü(ydü).
insanlar ona güçlü olmasını söyledikleri için, benden çok yaşadığı için, yaşadığı kayıpları daha fazla olduğu için, erkek(!) olduğu için...
benim doğduğum zamanları hatırlıyor o; bedenine, onun bedenine hapsoluşumu hatırlıyor.
beni sevmiyordu.
varlığımı kabullenmiyordu, ikimizin de tutsak olduğunu, ikimizin de aynı cezaya çarptırıldığını farketmiyordu.
o beden ikimize aitti ama o bencildi, bana nefes alacak yer bırakmıyordu.
sessiz kalmamı, gitmemi, kendisini yalnız bırakmamı, ölmemi istedi.
sonra onun bedeni değişmeye başladı, yok olmama neden olabilecek şeyler oluyordu.
hiç bitmeyecekmişçesine süren acılar içinde çığlıklar attım.
yakarışlarım bitsin diye sadece bitsin diye gardiyanlara sorunlarımı belli etmeye çalışmış.
onun da güçsüz olduğunu o zaman anladım.
gardiyanlar bizden daha güçlüymüş.
onu da susturdular.
ikimiz de sessizlik yemini edip günlerin geçmesini bekledik.
belki bir gün...
tutsaklık devam ettikçe birbirimiz daha iyi tanıdık.
ben onu sevmiş olmama rağmen bana karşı soğuktu.
doğrusu o herkese karşı soğuktu; kendiyle barışık olmadığı için, ben orada olduğum için...
ben de yeterince dayanıklıymışım.
ondan üstün olduğum anlar oldu, istediklerimi yaptırabildiğim.
her defasında ikimize de zarar verdi ne yapacağını bilemediği için.
günün birinde gidiyoruz dedi, gariyanların haberi varmış.
salıverileceğim zaman geliyor heyecanıyla hazırlıklarımı planlıyordum.
o gün ne giyeceğime, nasıl davranacağıma, o olmadan nasıl görüneceğimi, insanların arasında ilk defa nasıl yer alacağımı...
gün çattı, ayrılık sözleri edildi, uğurlandık.
elimde umutlarımla beklerken gittiğim yerdeki gardiyanın da bizden güçlü olduğunu, hatta öncekilerden daha güçlü olduğunu gördük.
ve biz yine sessizlik içinde bekledik.
...
bir gün onun arkadaşı bir şeyleri farkettirdi, aslında bildiğimiz şeyi yüzümüze vurdu.
bu kez olacak derken ikimizin de beklediğini yapmadı, ona uygun olanı değil ona layık görülene karar verdi.
yine de sevindim.
istediklerimin bazıları oluyordu; ilk deneyimleri, ilk heyecanları onunla birlikte ben de yaşadım.
o mutluydu, nelerin eksik olduğunu bilmeden; ben mutluydum eksiklerin de tamamlanacağını bilerek.
artık birbirimize bağlanmıştık. heyecanlandırdığı her insana bağlılık hissettirse de o bana bağlıydı.
kabul etmek istemesem de ben de ona.
o olmadan ben hiç olmayacaktım.
varlığımı parazit gibi düşünürken onun eksiklerini tamamladığımı, onu ilginç kıldığımı farkettikçe kendimi önemli hissettim.
bu mutluluğumuzun üzerinden çok geçmeden ikimizi de yaralayan, belli etmese de onun daha çok zarar gördüğü bir olay yaşadık.
mutluluk bitti...
ikimiz de kabuğun içinde soğuktan ölmeyi bekleyen tırtıl gibi kıvrılıp uyuduk.
...
alkolün etkisiyle kontrolü ele aldığım bir gece, ne olduğunu bilmediğimiz ama o güne kadar beklediğimiz çağrı geldi.
bir davetti.
ikimiz de hemencecik kabullendik.
hazırlıklar, parıltılar, cıvıltılar, geri bırakılan utangaçlık ve ben ordaydım.
gerçek hayata doğmuştum.
ordaydım.
ve o benimle gurur duyuyordu, kendisinin yerine geçmemi istiyordu.
ben olarak kalmak istiyordu.
o heyecanı, o geceyi, o ilk olmayı, ilk doğmayı hiç unutmadık.
eskisi gibi değildik ikimiz de.
kazanmıştık.
gece bitince sessizliğe gömülsek de bağımlı olduğumuzu ve tekrar isteyeceğimizi biliyorduk.
istedik de...
ve yaptık da...
doyasıya, korkuyla, korkusuzlukla.
...
yine bir ayrılık vakti, yine köklü değişiklikler ve yeni bir dünyayı daha yaşamaya başladık.
ilk iş kendimizi göstermek, beğenenler olucak tabi ki.
kendimize güveniyoruz.
sonra bizim gibi olanları gördük, onlarla tanıştık, yaşadıklarını dinledik.
aynı gibi görünsek de biz birbirimizle anlaşmışken onlar hep mücadele halinde olmuş.
kendileriyle, aileleriyle, toplumla.
biz o kadar cesur değildik, sessiz kalmaya devam ettik.
...
tecrübeler oldu mutlu eden, tecrübeler oldu yaralayan, tecrübeler oldu bizi biz yapan.
ben olduğum...
bir yolculuk sırasında kendi yolcuğumu yaptırmaya ikna ettim onu.
artık gizlenmeyeceğimi, buna alışması gerektiğini.
ve başladık.
başladım...
...
ben olmaya başladım.
ama o hasta oldu, ben korktum geri çekildim.
iyileşmesini bekledim, tekrar konuşacağımız zamana kadar.
tekrar ikna edeceğim günü beklerken hiç beklemediği şeyi yaptı.
bana hediyesini verdi.
kendisi de ben olmak istiyordu.
dönüşüm tamamlanana kadar bana bakacağını söyledi.
...
ve tekrar başladık.
geri dönemeyeceğimiz kadar ilerledik.
hem vazgeçmek isteyen kim.
istediğim bedenin izleri oluştukça birlikte mutlu oluyoruz.
biliyoruz ki uzun yolumuz var.
ama mutluyuz.
ne demişler: "ama"dan önce söylenenlerin değeri yoktur diye.
ama mutluyuz...
videodan bağımsız bir şekilde başlığa uygun entry girmek gerekirse, aklıma sokak kedilerini getirdi. kendi güvenli alanı olan evinden sokağa çıktıklarında her türlü tehlikelerle karşı karşıya oldukları gerçeğinden mütevellit olsa gerek*. seni sevmeyen insanların canına kastı, arabalar isterse çarpıp öldürebilir, kötü bakışlar, psikolojik baskılar gibi.. ama evinde istediğin gibi güvenli bir şekilde yaşayabiliyorsun, sadece evinde ama.. kendi dört duvarında!
alaska thunderfuck'ın dediği gibi "it takes a lot of money to look this cheap darling" yani "bu kadar ucuz görünmek büyük bir miktar gerektiriyor tatlım." yani, her şey çok basit görünüyor ama çok fazla bedel ödemek zorunda kalıyorlar maddi ve manevi olarak ve mutlu bir yaşam bile süremiyorlar ülkemizde.
sosyal medya ile arası gayet iyi olan 6 transseksüel, bir video hazırlayıp bu soruya cevap vermeye çalışmışlar.