teri meri isimli sontrack şarkısını bıkmadan usanmadan iki gün boyunca, tekrar tekrar dinlemiş olduğum film. hala da dinliyorum. bir rang de bnsanti ya da taare zamen paar kadar etkilemedi beni nedense ama elbette amiir khan'ın harikalarından biri.
hala değer verdiğiniz, üzülmesini istemediğiniz eski sevgiliniz için katlanabileceğiniz eylem. her an içim acıyor. bazen atlatmış gibi oluyorum ancak ince bir çizgi işte bakmışsın diğer taraftayım. ancak onla da olmuyor onsuz da, belki de zaman... çıkmalıyım buralardan çıkmalıyım. dürtükleyin pilis.
"ne çektiysem onlardan çektim." demek istediğim burç. her şekilde uzak durmaları temennimdir. denge denen bir şey yok. ağzınıza ederler, sakın aşık olmayın. olacaksanız da aşık olduğu ilk insan siz olun.
ilgimi çeken telliçalgılargillerden bir enstrüman. bağıra çağıra şarkı söyleme hissi paha biçilemez ayrıca. o nedenledir ki öğrenmenin yaşı yok diyerekten, çocukluğumdan beridir gerçekleştirmek istediğim hayalimi gerçekleştirecek ve bu enstrümanı çalmayı öğreneceğim. kim bilir yaza kadar bir iki numara öğrenirim de izmir çimlerinde zirve yapar, yeri göğü inletiriz.
film müzikleri muhteşem olmakla birlikte insanda öfke duygusunu kabartan bir filmidir, bana göre. aşkın insanları nasıl birbirine düşürdüğünü de görmek mümkün, en yakından daha yakın insanlar olsanız da.
tim burton filmi. orijinal adı ise corpse bride. her zamanki gibi "aha işte tam da tim burton filmi" diyebileceğimiz bir animasyon. gotiklik ve müzikallik ve de bunların yanında asla vazgeçmediği jhonny depp ve helena bohem carter ile kendini gösterir. güzeldir kanımca.
hilary swank'a oscar kazandıran film. haketmiş mi dersek, haketmiş. brendon teena isimli kişinin biyografisinden oluşan film gerçek yaşamdan esinlenerek yapılmıştır. güzeldir, çarpıcıdır.
"bana öyle bakma" diye hitap edebileceğim tek kadın olabilir. boys don't cry daki bakışlarını unutamıyorum, bir travma etkisi adeta. ayrıca if these walls could talk filminde bakışları biraz geliştirmişti ancak yine de faul bana göre. kendisini en son hit & miss de izledim, bakışlarda gelişme vardı.
çok bakış dedim ancak bana göre kadını itici yapan tek ayrıntı onlar.
az önce kendisini ziyaret ettiğim hint film fabrikası. az önce izlediğim shah rukh khan filmiydi, film ve üç saatti hiç sıkılmadan, tebessümle izledim. aamir khan filmleri de ayrıca güzel elbet. masum aşklar, karşılıksız, ölümsüz aşklar görmek istiyorsak oraya gitmeliyiz.
orijinal adı the shawshank redemption olan, başrollerini tim robbins ve morgan freeman'ın oynadığı 1994 yapımı hatrı sayılır film. yapım yılı eskise de kendisi eskimiyor ve başyapıtlar arasında anılıyor.
ahşap üzerine "brooks was here" ve "so was red" kazımalarıyla da akılda kalmıştır.
not: ukte sahibini tam anımsayamıyor kendisinden özür diliyorum. çömezliğime versin.
insanı her şeyiyle içine alan bir film. ağlanacak yerde güldürmeyi, gülünecek yerde ağlatmayı çok iyi biliyor. filmde geçen müzikler de tekrar tekrar dinlenebilir, öyle güzel. ayrıca aşkı da çingenelerin yaşamını da en doğal hali ile izleyiciye aktarıyor. kısacası çok sevdiklerimden.
3d çıktı çıkalı sanki zorunluluk gibi bir şey oldu sinema severler için. hani sinemaya gitmem ancak gidenler için sanırım alt yazı sorun yaratıyor ve dublaja maruz kalınıyor. en son hobbit mesela türkçe dublajsız izlenemedi ve kötü oldu. sevmiyorum hiçbir şeklini.
mulholland drive ile tanıştık kendisi ile. sonra da lost highway ve elephant man'ini izleme şansına nail oldum. insanın kafasını karıştırmayı çok seviyor ve soyut imgelere bolca yer veriyor filmlerinde. basit bir olayı öylesine bir anlatıyor ki sadece onu anlayabiliyorsunuz. o nedenle "david lynch felsefesi" isimli bir kitap yayınlasa güzel olurdu. nitekim izledikten sonra mal mal ortada dolaşmamak elde değil. e insan olarak da dahasını merak etmekte üzerimize yok.