kitle toplumunda yaşıyor olmamıza rağmen her insanın nevi şahsına münhasır oluşu sebebiyle çok normal bir durum. olmaması için her yeni sevgili kişisiyle çıtayı biraz daha yükseğe taşımak gerekiyor ama bu mümkün değil. hele bir de şiddetli geçimsizlik içermeyen bir ayrılık hikayesi ise, özlenen eski sevgiliden çok eski sevgili ile beraberken mutlu olan kişinin kendini özlemesi.
biri heteroseksüel diğeri homoseksüel olan ancak hetero kişisinin homo kişisinin homo olduğunu bilmediği ev arkadaşlarının arasında feci şekilde vuku bulan bazı anlardır.
türkiye’nin ilk erkek makyaj vloggerı olduğu iddia edilen youtuber kişisi. şöyle bir olayı var bu çocuğun; yaptığı iş çıkış noktası olarak özünde toplumsal cinsiyet normlarına başkaldırı barındırırken, şu an olduğu yere her fırsatta dile getirdiği homofobi sayesinde geldi. homofobiden besleniyor bu çok net. yaptığı iş ile homofobiye eleştirel bir tavır alarak homofobi ile mücadeleyi öncelikli amaçlarından biri haline getirmesi gerekirken, homofobinin varoluşu kendisinin youtube mecrasında daha görünür olmasının bir aracı haline geldi.
çocuklarının din eğitimi almasına karşı olan aileler eğer ki bir kolejin yıllık ücretini ödeyebilecek gelire sahip değilse, ya imam hatip lisesine ya da açık liseye boyun eğmek zorunda kalacak. bu durumda seküler ailelerin yetiştirdiği çocukların bile yakın gelecekte iktidar yanlısı, muhafazakar yetişkinler olma olasılığı işten bile değil. kayıp bir nesil kapıda.
halk arasında kamburluk olan bilinen, tıp literatürüne kifoz olarak geçmiş omurga deformitesine yatkınlık haricinde önemli bir dezavantajı olduğunu düşünmüyorum.
bir ara gullüm vardı izmir’de, cumbalı sokakta. hala duruyor mu bilmiyorum sanırım maddi sebeplerden dolayı tutunamadı. hem görece nezih bir ortamı vardı hem de fiyatlar oldukça makuldü. örneğin diğer clublar o zaman 33 cl biraya 15 lira isterken burada 50 cl bira 15 liraydı. bir de kimsenin isteğini geri çevirmeyen hemen çalan tatlı bir dj vardı. özetle diğer tüm genellemelerin olduğu gibi bu da yanlış bir genelleme.
umuma açık kullanımda olan tuvaletlerde değil ancak kendi evimde ya da eş dost akraba evinde benim bu. erkek fizyolojisi nedeniyle dikkat etsen bile etrafa sıçratma olasılığın hep var. hem daha hijyenik hem de daha rahat yapıyormuşum gibi hissettiriyor. ayakta yaptığımda tamamını yapamamış gibi hissediyorum. ayrıca evet bittikten sonra tuvalet kağıdıyla da siliyorum. ne kadar sallarsan salla dona düşer son damla sözünü söyleyen zat ise net pasaklının biri.
türkiye’nin ilk erkek makyaj vloggerı olduğu iddia edilen youtuber kişisi. şöyle bir olayı var bu çocuğun; yaptığı iş çıkış noktası olarak özünde toplumsal cinsiyet normlarına başkaldırı barındırırken, şu an olduğu yere her fırsatta dile getirdiği homofobi sayesinde geldi. homofobiden besleniyor bu çok net. yaptığı iş ile homofobiye eleştirel bir tavır alarak homofobi ile mücadeleyi öncelikli amaçlarından biri haline getirmesi gerekirken, homofobinin varoluşu kendisinin youtube mecrasında daha görünür olmasının bir aracı haline geldi.
türk kızı stereotipine türk kızından daha çok uyan bir topluluk türk gayi nedeniyledir. hemen hemen hepimizin tinderında eşleştiğimiz ancak haftalardır kenarda bekleyen bir merhaba bile denmemiş birileri vardır muhakkak. burada kendimi de bahsettiğim stereotipe dahil ederek konuşuyorum, neden böyle? karşıdaki adamı beğenmediğimiz için olamaz çünkü sağa atmadan önce görüyoruz zaten şeklini şemalini. o zaman bu eş seçimi sürecinde sığ bir peşimden koşsunculuk var diyebilir miyiz? bence diyebiliriz çünkü türk gayinin çocukluğundan süregelen ezilmişliği ve hor görülmüşlüğü nedeniyle böyle ufak ego pompalarına dahi ihtiyacı var. sen yazmadın, ben yazmadım, o da yazmadı... böylece her iki tarafın bünyesinde de karşısındaki tarafından beğenilmediği hissi vuku bulur. hal böyleyken ve biriyle sıradan bir sohbet edebilmek bile oldukça zorken kendini güzel hissedemeyen erkeklerin ciddi ilişkiye daha meyilli olmasından doğal bir şey yoktur. onu aşağılayan ve kendi gibi olanlar tarafından bile hor görülmesine sebep olan date app çukurundan çıkabilmesinin tek yolu budur çünkü.
bir ara gullüm vardı izmir’de, cumbalı sokakta. hala duruyor mu bilmiyorum sanırım maddi sebeplerden dolayı tutunamadı. hem görece nezih bir ortamı vardı hem de fiyatlar oldukça makuldü. örneğin diğer clublar o zaman 33 cl biraya 15 lira isterken burada 50 cl bira 15 liraydı. bir de kimsenin isteğini geri çevirmeyen hemen çalan tatlı bir dj vardı. özetle diğer tüm genellemelerin olduğu gibi bu da yanlış bir genelleme.
colloportus
