kahpekader

Durum: 118 - 0 - 0 - 0 - 28.09.2015 21:04

Puan: 1856 - Sözlük Kezbanı

12 yıl önce kayıt oldu. 3.Nesil Yazar.

Actually, all of my systems are nervous.
  • /
  • 6

but i'm a cheerleader

brian wayne peterson'ın yazdığı ve jamie babbit'in yönettiği; başrollerinde natasha lyonne, clea duvall, cathy moriarty ve rupaul'un yer aldığı; heteronormativite ve toplumsal cinsiyet algısı ile mükemmel bir şekilde dalga geçen 1999 yapımı film.

filmde lezbiyen olduğu için ailesinin zorla "tedavi kampı"na yolladığı megan'ın * oradaki maceraları anlatılıyor.

but i'm a cheerleader aynı zamanda daha sonra itty bitty titty committee ve the quiet gibi filmleri de yöneten jamie babbit'in ilk uzun metraj filmi.

sözlük yazarlarının evrenden istekleri

şu sınıfı geçmek ve önümüzdeki 1.5 ay boyunca kıçımı yayıp yatmak istiyorum. * * *

bdsm içeren klipler

30 seconds to mars - hurricane

bu kız

son feci bisiklet'in vesaire albümündeki en sevdiğim * parçası.

sözleri aşağıdaki gibidir:

bu kız beni sever
bu kız beni öldürür
bu kız bana güzel hayaller gördürür

bu kız beni tutar ve kendine çeker
bu kızla bana bir oda, bir yatak, bi' kütüphane yeter

belli ki bi' sır vardı onun sesinde,
her düşündüğümde onu beyaz elbisesinde
bela bulur beni ve uyku kaybolur gibi.
bu kız beni görünce gülümser

bu kız beni sever
bu kız beni öldürür
bu kız bana güzel hayaller gördürür

bu kız bana güzel yalanlar söyletir
bu kız bana yeni bi' takım şeyler öğretir,
her gece

yalpalayaraktan giderim kapısına
biliyorum saat çok geç ama yine de beni suçlama bebek
sevişmek ne demek

çizgi filmler mi izlesek?
hiç bir yere de gitmesek
hiç kimseleri görmesek
ama açlıktan da ölmesek iyi

belli ki bi' sır vardı onun sesinde,
her düşündüğümde onu beyaz elbisesinde
bela bulur beni ve uyku kaybolur gibi.
bu kız
bu kız
bu kız

son feci bisiklet

çakmak

kalben'in açık ara en sevdiğim parçasının adı.

sözleri aşağıdaki gibidir:

cebimdeydi onca zamandır çakmak
kendime sorup durdum
nasıl olur yakmak?
yıllardır biriktirdiğim her şeyi.
pof diye.

geçmişe çekildim,
ezildim altında
anıların, acıların
böyle olmasın, böyle olmasın diye,
karar verdim
değişmeye
değişmeye
değişmeye

yürüsek mi? koşsak mı?
senle ben bir olsak mı?
uymaz bize ikilikler,
şehir kirli, şehir nazlı.

şehir bu sabah ayazlı.
yandı içim,
of diye.

kalben

coverları da kendi besteleri kadar başarılı olan; gerek gözlükleri, gerek saç modeli, gerek sesinin tonu olsun üzerinden sevimlilik akan hatun kişi.

besteleri de genellikle türkiye'de son dönemlerde gittikçe popülerleşen " basit gitar ritimleri üzerine ilgi çekici sözler" modasına uyar aynı zamanda.

buna verilebilecek diğer örnekler için (bkz: yüzyüzeyken konuşuruz), (bkz: büyük ev ablukada), (bkz: son feci bisiklet)...

drag king

erkek kılığına girerek performans sergileyen * kadın sanatçılar. transseksüellikle aynı şey kesinlikle değildir, bu sadece bir sahne performansıdır.

sahne gösterileri şarkı söyleme, dans etme, lip synch/ playback yapma gibi aktivitelerden oluşur.
genelde cinsiyet stereotiplerine uygun olarak inşaat işçileri gibi maskülen karakterler portre edilir veya elvis presley gibi ünlü kişilerin taklidi yapılır. kendilerine esprili veya bir yere gönderme yapan isimler seçerler.

görünürlükleri ve popülariteleri, karşı cinsleri olan drag queenlere göre çok daha azdır. bilinen her 50 queen'e 1 king düşüyor desem, bu bile iyimser bir oran olur sanırım.

ülkemizde, bildiğim kadarıyla, henüz bir drag king yok. zaten tek bir tane meşhur drag queen var (bkz: huysuz virjin). drag kültürünün gelişeceği günleri de görürüz umarım.

* * *

sevişme başlatıcı diyaloglar

the l word dizisinden çok hayran olduğum ve hep denemek isteyip bir türlü fırsat bulamadığım diyalog:

+ siktir *
- peki, eğer istiyorsan *

sahneyi izlemek için:


şu an farkettim ki türkçe olunca kulağa o kadar karizmatik gelmiyor. yine de bir gün deneyebilirim.

drag queen

tam tersini yapan kişilere de drag king denir.

bazı sevdiğim queenler;

(bkz: violet chachki)
(bkz: raja)
(bkz: yekaterina petrovna zamolodchikova) * (bkz: katya)
(bkz: bianca del rio)
(bkz: pearl liaison)

ayı sözlük dergisi için isim önerileri

favorilerim: homojen, pardon ve haspa. nakka ve d'ayı' * * * da çok güzel alternatifler.

koza önerisinin sebebini bilsem de popülaritesini bir türlü çözemiyorum ve anlayamıyorum.

lefkoşa

aynı zamanda kıbrıs cumhuriyeti'nin de başkenti.

bir girne olamasa da, adadaki hoş şehirlerden biri.

ziyaret etmenizi tavsiye edeceğim mekanlar: büyük han, ghetto, ara sokak, ışık kitabevi, 1984, cup of joy, cadı kazanı, talkies...

eğer güney'e geçebiliyorsanız: weaving mill, kala kathoumena, zanettos...

*

yekaterina petrovna zamolodchikova

rupaul's drag race'in 7. sezonunda kısaca katya olarak anılan drag queen'in tam adıdır.

violet chachki

jason dardo'nun sahne ismi.

kendini genderqueer olarak tanımlayan ve 19 yaşında atlanta'da sahneye çıkmaya başlayan violet, rupaul's drag race'in 7. sezonuna katılmış, amerikalı bir burlesque dansçısı, şarkıcı ve drag queen'dir.

ilk albümü olan gagged'den çıkardığı ilk single olan bettie'nin klibi michael serrato tarafından çekilmiştir ve * bir sanat eseridir.



--- spoiler---

sezonu hiçbir defa son ikiye kalmadan kazandı ve "america's next drag superstar" ünvanı ile 100,000$'ın sahibi oldu.

--- spoiler ---

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

iron and wine

each coming night parçasıyla beni kendine aşık eden, sakallarıyla herkesi kendine hayran bırakan pek sevgili samuel beam'in sahne adıdır.

kısa tırnaklı kız

hekim veya hekim adayı da olabilir, ruh hastası bir pediatri uzmanı her gün tırnak kontrolü yapıyor olabilir mesela.

ayı sözlük yazarlarının hayat fonunda çalan şarkılar

kahpe kader.

edward sharpe & the magnetic zeros - life is hard

michael jackson - you rock my world

radiohead - idioteque

daniel powter - bad day

hani marjinal bizdik

sinir ve stresle dolu bir gün geçirdim, ruh halimin iğrençliğinin yanı sıra sürekli olarak elektriğin kesilmesi, komşumun hiç susmayan bebeği ve şiddetli fiziksel ağrılar beni kırılma noktama kadar getirdi. özellikle gezi'den beri ecza deposuna dönmüş olan evimde tek bir tane bile ağrı kesici bulamayınca nöbetçi eczaneyi kontrol ettim. uzak değilmiş, ben de hem yürümek iyi gelir kafam dağılır hem de ilaç sayesinde rahat uyurum diyerek evden çıktım.

yürümek iyi geldi gerçekten, hava serin, kulağımda güzel müzikler, peşimde mahalledeki tüm köpeklerle birlikte eczaneye vardım.

içerisi kalabalıktı tabii, ben de kulaklıklarımı çıkarıp sıramı beklemeye başladım. sağ tarafımda bir görevli bilgisayarda bir şeyler yapıyordu, önünde de onu bekleyen 3 adam vardı. sol tarafımda bir kadın eczacıyla konuşuyordu, arkamda da 2-3 tane adam bekliyordu. ben tezgahın önünde tırnaklarımı kemiriyordum.

tam bu sırada *klik* biri fotoğraf çekiyor.

aklımdan ilk geçen "herhalde aldığı ilacın fotoğrafını çekip bekleyen kişiye teyit ettiriyor" oldu.

iyi niyetin dibine vurdum tabii, ama gerçeklere yakın bile değil.

adamın biri eczacıyla konuşan kadının fotoğraflarını çekiyor. bir eli de cebinde... siz anladınız.

emin olmak için biraz çaktırmadan izledim, biraz sonra adam daha da yaklaşıp telefonu alçaltarak çekmeye başladı ve ekranı görünce neyin fotoğrafını çektiğinden emin oldum.

"ne yaptığını zannediyorsun?" diye çıkıştım.

fotoğrafları çektiğini gördüğümü söyledim, vücut dilimin neler söylediğini siz tahmin edebilirsiniz. adam inkar etmeye çalıştı, ben hem kameranın sesini duyduğumu hem de fotoğrafları çekerken gördüğümü söyledim.

vücut dilim bu noktada "kafa atmama 3 kaldı" dediği için sanırım, kadın yanımıza geldi ve beraber olduklarını söyledi.

evet, yanlış okumadınız.

arkadaşların fantazisi bu.

birbirlerini tanımıyormuş gibi bir mekana giriyorlar, kadın bir yerde adam bir yerde, adam kadının fotoğraflarını çekiyor.

anladığım kadarıyla ilaç ihtiyaçları bile yokmuş, diş fırçası falan alıp çıktılar. amaç başka yani.


hani marjinal bizdik?

söylemekten hoşlanılan kelimeler

  • /
  • 6
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 118

lezbiyen filmi izleyen homofobik insan

lezbiyen filmi deyince aklıma imagine me and you, lost and delirious, but i'm a cheerleader, fingersmith gibi güzide filmler geliyor, onları da homofobik insanlar kaldıramaz zaten.

burada kastedilen lezbiyen pornosu sanırım, o ise apayrı bir olay. dial-up modem kullandığımız günlerden beri sürekli olarak porno izleyen bir lezbiyen olarak, lezbiyenler için çekilmiş olan lezbiyen pornosuyla neredeyse hiç karşılaşmadım. aralarına bir erkek almak için yanıp tutuşan, sahte göğüslü ve uzun tırnaklı * * * kadınların, aklı başında lezbiyenlerin denemeyi hayal bile etmeyeceği pozisyonlarda bağıra çağıra birbirine 25cm uzunluğunda dildolar sokan görüntüleri bize pek çekici gelmiyor.

"lezbiyen filmi izleyen homofobik insan" aslında lezbiyen filmi değil, heteroseksüel erkeğin lezbiyen zannettiği kişinin filmini izleyen homofobik insan aslında.

drag king

erkek kılığına girerek performans sergileyen * kadın sanatçılar. transseksüellikle aynı şey kesinlikle değildir, bu sadece bir sahne performansıdır.

sahne gösterileri şarkı söyleme, dans etme, lip synch/ playback yapma gibi aktivitelerden oluşur.
genelde cinsiyet stereotiplerine uygun olarak inşaat işçileri gibi maskülen karakterler portre edilir veya elvis presley gibi ünlü kişilerin taklidi yapılır. kendilerine esprili veya bir yere gönderme yapan isimler seçerler.

görünürlükleri ve popülariteleri, karşı cinsleri olan drag queenlere göre çok daha azdır. bilinen her 50 queen'e 1 king düşüyor desem, bu bile iyimser bir oran olur sanırım.

ülkemizde, bildiğim kadarıyla, henüz bir drag king yok. zaten tek bir tane meşhur drag queen var (bkz: huysuz virjin). drag kültürünün gelişeceği günleri de görürüz umarım.

* * *

but i'm a cheerleader

brian wayne peterson'ın yazdığı ve jamie babbit'in yönettiği; başrollerinde natasha lyonne, clea duvall, cathy moriarty ve rupaul'un yer aldığı; heteronormativite ve toplumsal cinsiyet algısı ile mükemmel bir şekilde dalga geçen 1999 yapımı film.

filmde lezbiyen olduğu için ailesinin zorla "tedavi kampı"na yolladığı megan'ın * oradaki maceraları anlatılıyor.

but i'm a cheerleader aynı zamanda daha sonra itty bitty titty committee ve the quiet gibi filmleri de yöneten jamie babbit'in ilk uzun metraj filmi.

ayı sözlük itiraf

sevgilisi olan birine aşığım. ne onunla olabiliyorum, ne başkalarıyla. böyle sik gibi ortada kaldım. * *

ondan ayrılacağını düşünmüştüm ilk başta, ama öyle bir niyeti yok, benimle görüşmeyi kesmek gibi bir niyeti de yok. ben de malın önde gideni olduğum için bu durumu kabul edip kendimi süründürüyorum. bok var çünkü.

"bana kız mı yok?" demek isterdim kendime, ki biliyorum var, çok şükür gideri olan bir hatunum, ama istemiyorum da başkalarını, yapamıyorum. birkaç kez başkalarıyla sevişebilme durumum oldu ve ortamı terk ettim.

çünkü malım.

ama aşığım.

daha mutlu olamam

ne zaman sabah erken kalkmayı başarıp evden çıksam "güne kahveyle başladım, ağzım kuru zihnim açık" sözleri şarkıma takılan mor ve ötesi parçasıdır.

but i'm a cheerleader

brian wayne peterson'ın yazdığı ve jamie babbit'in yönettiği; başrollerinde natasha lyonne, clea duvall, cathy moriarty ve rupaul'un yer aldığı; heteronormativite ve toplumsal cinsiyet algısı ile mükemmel bir şekilde dalga geçen 1999 yapımı film.

filmde lezbiyen olduğu için ailesinin zorla "tedavi kampı"na yolladığı megan'ın * oradaki maceraları anlatılıyor.

but i'm a cheerleader aynı zamanda daha sonra itty bitty titty committee ve the quiet gibi filmleri de yöneten jamie babbit'in ilk uzun metraj filmi.

drag king

erkek kılığına girerek performans sergileyen * kadın sanatçılar. transseksüellikle aynı şey kesinlikle değildir, bu sadece bir sahne performansıdır.

sahne gösterileri şarkı söyleme, dans etme, lip synch/ playback yapma gibi aktivitelerden oluşur.
genelde cinsiyet stereotiplerine uygun olarak inşaat işçileri gibi maskülen karakterler portre edilir veya elvis presley gibi ünlü kişilerin taklidi yapılır. kendilerine esprili veya bir yere gönderme yapan isimler seçerler.

görünürlükleri ve popülariteleri, karşı cinsleri olan drag queenlere göre çok daha azdır. bilinen her 50 queen'e 1 king düşüyor desem, bu bile iyimser bir oran olur sanırım.

ülkemizde, bildiğim kadarıyla, henüz bir drag king yok. zaten tek bir tane meşhur drag queen var (bkz: huysuz virjin). drag kültürünün gelişeceği günleri de görürüz umarım.

* * *

bdsm

genel olarak çok yanlış yansıtılan; gerek filmlerde, gerek kitaplarda, gerek dizilerde olduğundan çok farklı gösterilen ve önyargılarla yaklaşılan bir yaşam biçimidir.

açılımı bondage discipline sadism masochism şeklindedir. pek çok farklı şekilde yaşanabilse de, temel olarak güç dengeleri üzerine kurulan ilişkilerdir.

bu yaşam tarzındaki en önemli * nokta karşılıklı rıza üzerine kurulmuş olmasıdır. iki taraf da rıza vermediği sürece hiçbir şekilde böyle bir ilişki kurulamaz. ilişkide olan kişilerin birbirine tamamen güvenmeleri gerekir. pek çok kişi burada dominant olan tarafın submissive olan tarafa üstünlük kurduğunu, onun haklarını ihlal ettiğini ve onu kullandığını düşünmektedir, fakat bu gerçekten daha uzak olamaz. kontrol ve sorumluluk dominant tarafta olsa da, en önemli şeyi submissive veriyor... rıza.

bir domme olarak, sub'ıma ceza vermem, ona acı çektirmem, onu yaralamam, kanatmam vb. şekillerde davranmam ona değer vermediğim anlamına gelmiyor. tam tersi, ona inanılmaz değer verdiğim ve davranışlarını düzeltmesini istediğim için cezalandırıyorum. o da bunun farkında olduğu için, cezayı hakettiğini biliyor ve bu sebeple katlanıyor.
bir d/s ilişkide sadece fiziksel cezalandırma ve acı çektirme yok. çok daha farklı bir güç dengesi var. ben sadist değilim, sevgilim de mazoşist değil zaten, bizim için olay otorite. yataktan kalkarken bile benden izin alması gerektiğini bilmesi ve ona göre davranması. filmlerde ve pornolarda görülen tamamen deri kıyafetler içinde birbirini süründüren insanlar bdsm kültürünün büyük bir kısmını yansıtmıyor, öncesi ve sonrası görülmediği için insanlarda yanlış izlenimler oluşuyor.

ben saatlerce domine ederek seviştikten sonra, sevgilimi kucağıma alıp, öperek ve saçlarını okşayarak uyutmak istiyorum mesela. ona duyduğum şefkati kelimelerle ifade etmem mümkün değil. onun kılına zarar gelebileceği herhangi bir durumda adam öldürecek seviyeye gelebiliyorum, birinin ona ters bakması veya tek bir laf etmesi bile kemiklerini kırmam için yeterli bir sebep.

mine adındaki bu video dinamiği güzelce gösteriyor, tavsiye ederim.

m

türkçe alfabenin 16. , ingilizce/almanca/fransızca alfabelerin 13. harfidir.

kalben

coverları da kendi besteleri kadar başarılı olan; gerek gözlükleri, gerek saç modeli, gerek sesinin tonu olsun üzerinden sevimlilik akan hatun kişi.

besteleri de genellikle türkiye'de son dönemlerde gittikçe popülerleşen " basit gitar ritimleri üzerine ilgi çekici sözler" modasına uyar aynı zamanda.

buna verilebilecek diğer örnekler için (bkz: yüzyüzeyken konuşuruz), (bkz: büyük ev ablukada), (bkz: son feci bisiklet)...

muz cumhuriyeti

Henüz takip ettiği biri yok.