varoluşmayış

slow motion: karanlık bir odada oturuyoruz. konuşurken ruhlarımızı görebilelim diye ışık kapalı. karşı ranzada oturmuş, dudakların "m" harfinde neden birbirine değdiği, kongo havzasında yaşayan at sineklerinin cinsel bunalımları, bunun norveç fiyordlarında yetişemeyen patates taban fiyatlarına etkisi gibi muhtelif konulardan bahsediyor. bense yatağa uzanmış, dinlermiş gibi yaparken ve aslında çok sıkılıyorken, parmağımla duvara "m" harfinden martı çiziyorum. çizerken parmaklarımın birbirine değmediğini söylemek isterdim. şayet karşı ranzada birisi gerçekten yaşamış olsaydı.

fast motion: kalkıp ışığı açtım. karşıdaki ranza boş. hay allah, nere gitti bu kadın. ve lütfen dönmesin çünkü niye gittiğini anlamadığımız insanlar geri döndüğünde, neyi yine yapmamamız gerektiğini bilemiyoruz. en inanamadığım da, birgün yanlışlıkla öleceğiz ve bizim için cenaze namazı kılacaklar. sanırım beni en çok da bu düşünce uyuz ediyor. hemen halıya uzanıp sırtımı kaşımaya başladım. başımı yana çevirdiğimde gördüğüm şey parkenin üzerindeki tozdan başkası değildi. uzanıp parmağımla "beni yıka" yazdım. bunu değilse bile bir fatiha okuyan olurdu. şayet karşı ranzada birisi gerçekten ölmüş olsaydı.

stop motion: bir odadaydık. çok da "dık" değil aslında, "dım". ve bir şeyler sürekli varoluşmuyordu.
yan anlamı, kendi varoluşunun farkında olup, aynı zamanda mayışık olma halidir.* varoluşsal mayışma.

(bkz: bitkinlik)