10 ekim 2015 ankara barış mitinginde patlama

ülke olarak ne kadar vicdansızla beraber aynı havayı soluduğumuzu gösteren bir başka olaydır.
diyarbakır patlar, onlar kürt orası doğu derler, suruç patlar ama goministler, bulaşmayalım, ankarada
herkesin beynelminel gelip geçebileceği ankara tren garında bomba patlar ama onlar hdp'li.
değil kardeşim onlar aynı vatanın insanı, hdpli chpli akp li ne farkeder
vatandaşlık bilinci olmadıktan sonra barış gelir mi? inadına gelir mi barış?
"barış" için bir araya gelen insanların bombalandığı ülkenin başkenti "ankaradır". hangi tanrı inancı ya da hangi ideoloji bombalar koyup insanları öldürmeye gerekçe sunuyorsa ona lanet olsun! mutsuzluktan ölüyorum resmen! tekrar hatırladık suruç'u! yetmedi mi bu kadar can, bu kadar insan?! herkes biliyor bu katliamların sorumlularını yeter artık faili meçhul değil, "faili meşhur!"

#barışhemenşimdi
o gün oradaydım ben de. arkadaşlarımızın cesetlerini ararken polis üzerimize biber gazı sıktı. oradan kaçtığımiz sokağın başında ise eli sopalı adamlar bizi bekliyorlardi. nereden haber almışlardı?
o ara didemin dediği gibi içimde çiçeklerden oluşmuş bir silahsız kuvvet ablukaya alındı.
burası bizim değil bizi öldürmek isteyenlerin ülkesi...
hafıza çok ilginç bir şey. hayatıma dair birsürü anıyı şarkılarla kodluyorum ben mesela. "niye?" diye sorsan; cevap veremem ama.


birkaç vakit önce, yağmurlu bir sonbahar gününde kocaeli'den istanbul'a döneceğim. hayatıma garip bir zamanda giren garip bir insanı ziyaret etmişim. haydarpaşa'ya gidecek trene biniyorum tren garından. yağmur hep yağıyor, tren hep gidiyor.
o gün, misal, valg ile kodlanmış.


20 temmuz 2015.
o tarihten birkaç hafta önce ziyaretine gittiğim bir yerden zehir zemberek bir haberle başlıyor gün. işteyim. öyle böyle bir gün değil. ellerim titriyor, bacaklarım güçten düşüyor, beynim duruyor; dün gibi hatırlıyorum.
(hatırlamak, bazen, büyük bir lanet aslında.)

tülay german çalıyor durmadan beynimde. " günlerimiz" diyor "bir kitaba başlar gibi / koşarken yavaşlar gibi / ölen arkadaşlar gibi / sessiz sitemsiz"



şu günden tam bir yıl öncesi.
tam sevinmeye başlamışız. şu sapsarı ovalardan birsürü lavanta kokusu yükseliyor. uzun bir süreden sonra, görüyorum, gülümsemeye başlamış insanlar. "bir umut" diyoruz hani "bir umut". bir umut.
bir umut.
o umut öylece kalıveriyor boğazımda. yutamadığım, koskoca bir yumruya dönüşüveriyor ve duruyor hâlâ orada.

hüsnü arkan çalıyor durmadan kalbimde. "ölenlerin adını unutma" diyor " nereye uçar turnalar? / nereye gider gökyüzü? / alıp kanatlarına umutlarını, geçmişi"


bir zaman sonra azam ali ses veriyor bana. sesine yandığım "çıkıp bozkırlara ulaşamadım" diyor "yalan dünya sana çıkışamadım / eşimle dostumla buluşamadım / var git ölüm bir zaman da yine gel"



hafıza çok ilginç bir şey.
hatırlamak ise korkunç olabiliyor bazen.
içimizdeki, aramızdaki vicdansız yaratıkları faş eden katliam. katliamda ölenlere üzülmeyen, onu geçtim bunu utanmadan, sıkılmadan, pişkince burada yazabilecek kadar aşağılık yaratıklarla her gün bir arada yaşadığımızı bize tekrar tekrar hatırlatan katliam. dünya kimseye kalmaz. devran döner. unutmayın! hiçbir soykırımı, katliamı, işkenceyi unutmayın. bunları yapanları da yapanlara oy verenleri de göz yumanları da zevk alanları da unutmayın. gördüğünüz yerde suratlarına tükürün. eğer bu ülkede birgün hukuk, adalet filan gelirse yaptıkları bu nefret söylemlerini bir bir açığa çıkartın. yargılanmalarını sağlayın. bu yaratıklara hiçbir mecrada prim vermeyin. hayatınızdan çıkarın. çıkarmayanları da çıkarın. ve tekrar tekrar tükürün gördüğünüz yerde. aşağılıksınız. çukursunuz. adiliğin, bayağılığın timsalisiniz. cehennem varsa ateşiniz sönmesin. yoksa da bu dünyada cehennemi yaşayacaksınız bir gün. insan içine çıkamayacağınız günleri de göreceğiz.
içişleri bakanının hala istifa etmemesi, bu ülkedeki ahlak ve vicdan felsefesinin göstergesidir.
güle oynaya, türkülerle, barış için gidenlerin, halay çektiği sırada yapılan katliam. bu ülke de kimin ne zaman ve nasıl ucuzca "öldürüleceği" bilinmiyor. ülke o kadar refah içindedir ki herkes gitmek istemektedir. barışa demirden leblebiler yedirilmiş, insan kanlarıyla kirli oyunlar yıkanmıştır. bu olayın sorumluları şüphesiz aşikardır. sarayında bekleyen islami sistemle "ilk başkan" olma hayaliyle yanıp tutuşan kanlı kraldır.

ayrıca: mit yıkılsın, yerine avm yapılsın.
bazılarının hala iyi ki geberdiler vatan haini dedikleri ve bunlarla aynı ülkeyi paylaştığım için insanlığımdan utandığım türkiye'nin 11 eylül saldırısı. kınıyorum...
bizim eski adamların bir deyişi vardır: dibe vurmadan yukarı çıkılmaz, derlerdi...
toplumların evrimi de böyle galiba, ama, bizim gibi eğitime dayalı devrimi yarım kalmış toplumlarda, aynı hataların ve kısır döngülerin birbirini tekrarlaması trajikomik oluyor...
belki de, daha aşağı ve iğrenç günleri hakediyor bu toplum.
ama, haketmeyenlerin günahı ne? işte bu sorunun yanıtını verebilmek olanaksız...
yine de, tüm faşistlerin ve insan düşmanı yaratıkların inadına, bu ülkede insan haklarının ve demokratik kardeşliğin hakim kılınması için mücadele etmeye devam etmeli herkes, kendi çapında ve yapabildiği kadarıyla, ama asla vazgeçmeden...
şu an için edinilen bilgilere göre; malatya chp il gençlik kolları üyesi 10 ila 15 arası genç yaşamını yitirdi. ölenler hdp'liydi deyip duranlar için yeterli bir sayı mı acaba bilemiyorum... isterseniz birkaç tane hdp'li olmayan daha ölsün, belki yüreğinize su serpilir.

bunu da ölümleri, skor tabelasında skor tutar ya da çetele tutar gibi tutmayın diye yazıyorum.

bu ülkede 95 insan yaşamını pisi pisine kaybetmiştir. ulan ölünün rengi, ırkı, kimliği mi olur! gidin bakalım ölenlerin evlerine, hanelerine nasıl feyat ediyorlar.

milliyetçiliğin babasını yapıyorsunuz şuralı buralı diyerek...
lanet kültürü bu kadar gelişmiş bir halk daha yoktur. şimdi bolca lanetleyelim, nasıl olsa sonra unuturuz. daha öncekileri unuttuğumuz gibi...
400 sınırı nelere kadirmiş. yüzlerce kişi barış için toplandıkları anda parçalanarak ölüyorlar ve bu acıya ortak olmayıp sevinenleri bile görebiliyoruz. insanlık ölmüş evet. bu tiplere hayvan muamelesi yaparsanız hoşlarına gidebilir, direkt istenmeyen mal muamelesi yapılmalıdır.
insanların doğuşuyla beraber içinde taşıması gereken barışı ideolojilerimize alet etmemizin kanlı sonucuyla ülke olarak acı eşiğimizi yükselttiğimiz birgün yine. farklılıklarımızın, dünya görüşlerimizin bize sosyolojik zenginlikler kazandırması gerekirken ellerimizde kalan tek şeyin kan ve gözyaşı olması toplumsal kaosa sürüklüyor, eğer mit daha ülkenin canının attığı başkenti koruyamıyorsa isim kalabalığı yapan bir kurumdan daha öteye gidemiyor ve işlevsiz demektir, daha da korkuncu birilerinin çıkarları amaçlı bir yanlılık güdüyor olabilir. tezer özlünün güzel vurgusunun gerçekliği gibi işte, burası bizim değil bizi öldürmek isteyenlerin ülkesi . hastanelerde ve kan alım merkezlerinde kan ihtiyacı ananonsları duyulurken, sağlık bakanlığının kan alım ihtiyacı bitmiştir açıklaması yapmasına şaşırmadık, sağlık bakanlığının da kimin tekelinde olduğu malum. son olsun dediğimiz olay, yastayız.
sinirlerimi altüst eden olaydır. bir şeyleri değiştirebilme umuduyla birleşen genç insanlar ölmüştür yine. hepimizden cesur insanlar.
ağlamak istiyorum, bağırmak istiyorum ama yutkunamıyorum bile.
değmez ya, gerçekten değmez bu ülkeye.
"umarım ihtiyacı olan birine gidiyordur
bizden çaldıkları umut
dünya adaletsiz çocuk
dünya zorba.."
halay çekilirken gerçekleşmiştir.
patlama sonrası oylarımız arttı diyen ahmet davutoğlu online mı?
ölü sayısı 100'ü aşacak...
ülke tarihinin en korkunç faciaları ve katliamları da bu hükümete nasip oluyor, nedense...
ama hükümetin ve akp'nin hiçbir suçu ve eksikliği yok, çünkü, babam ve anam yönetiyor memleketi gerçekte...
hamdolsun ona oy ve gönül verenlere!
alman basınında akp ve erdoğan bu katliam sonrası çok sert çizimlerle eleştirildi.

http://www.diken.com.tr/alman-medyasi-ak...
konuyla ilgilenen savcılar etkilenmesin diye patlamaya yayın yasağı getirilmiş. insanlar, toplum bu tür olaylarda tepkisizleşsin diye artık ne yapacaklarını şaşırdılar.
  • /
  • 2