aileye açılmak

  • /
  • 10
ilk annem öğrendi. ona söylemek kolaydı bu dünyadan göç etmişlerle sohbet etmek daha kolay.
sonra ablam öğrendi.bir yıl direndi,eleştirdi,küstü sonra panpa olduk sevgilimle küstüğümüzde aramızı düzeltiyor.şimdi yaşadığımız aşkı kıskanmaya başladı.
hala merak ettiği soru ''altta mısın? üstte misin?'' olsun bir 10 yıl daha beklerim medeniyetleşme zaman alıyor.
insanın ailesinden birinin bilmesi ve yanındayım demesi büyük zenginlik.
anneyle hacı hoca gezip ,babayla psikolog,psikiyatri gezindiğim durum . söylemesem daha iyiydi .*
söylediğim andan itibaren üzerime daha çok geldiler. annemle gitmediğimiz hoca kalmadı, 50 çeşit dua astılar boynuma. babam psikologların kapısını aşındırdı. hah şimdi bişey demeselerde bir gün 'düzeleceğim' gözüyle bakıyorlar.
gereksiz bir soylem daha fazla uzmeye hakkimiz yok diye düsünüyorum biz onlarin cinsel hayatini bilmiyorsak onlarinda bizimkinin bilmesine hic gerek yok
geçenlerde ferdi özbeğen'i kaybettiğimizde, tv izlerken cenazesini sadece yeğenlerinin kaldırdığını işitti annem ''ayy yazıık hiç çoluğu çocuğu yok muydu bu adamın'' dedi. ben de boş bulunup, anne o da zeki müren gibiydi dedim. babam da ''iyi ki ölmüş o zaman'' dedi. işte sözlük tam o an açıklayıp, babamın yüzündeki o salak çaresizliği görmek istedim ama götüm yemedi tabii. sonra tartıştık babamla, annem benim tarafımdaydı. bugün açıklasam babam evden kovar, annem de çok üzülür bu duruma, o yüzden asla açıklamayacağım. *
hiçbir zaman söylemeyi düşünmedim ama anlıyorlar sanırım.sürekli psikologa git konuş rahatlarsın hayatın düzene girer gibi vaazlar vermeleri durumun ciddiyetini gösteriyor birde açıklarsam neler yaparlar hiç bilmiyorum.öğrenmesinler daha iyi.
anne babalar bir bakışta bilir, de söylemez, hele hiç karşı cinsten sevgilin olmazsa/olmamışsa bilmemeleri söz konusu olamaz, buna rağmen dile getirilene kadar hep bi umut beklerler, sizin hiçbi şey açıklamanıza gerek yok, onlar biliyorlar zaten, dile getirmiyorlar, gene de huzur bozmamak için dile getirilene kadar söylememek daha doğru.
ben ilk abime sonra da babama açıldım. açılmak zorunda kaldım aslında. çünkü sevgilim tarafından aldatılıp terk edilmiştim ve her gün bağıra bağıra ağlıyordum. mecbur kalarak anlattım ben de. annemeyse hiç açılmadım, o kendi öğrendi. abim ve babam tarafından çok iyi karşılandım bu yüzden hiçbir sorun çıkmadı. ama annemin kabullenmesi ve beni anlamasının zor olacağını biliyordum. annem mesajlarımı okuyarak öğrendi ama bu konu hakkında hiç konuşmadık. ama konuşmamız lazımdı ve ben de aldım annemi benim çocuğum belgeseline götürdüm. 1 ay önceden bileti aldım, ama anneme film hakkında hiçbir şey söylemedim. o gün geldi salona girdik. tıklım tıklım dolu olması beni mutlu etti ve film başladı. korkudan titredim resmen. acaba salondan kaçıp gidecek miydi yoksa sonuna kadar izleyip öyle mi ağzıma sıçacaktı? ama öyle olmadı, film boyunca ikimiz de deli gibi ağladık. filmin sonunda yönetmen ve filmdeki anneler soruları yanıtlamak için çıktılar ve annem de konuştu.

"ben hiçbir zaman eşcinsel, transseksüel olanlara karşı kötü düşünmedim ama insanın başına gelmesi çok daha farklı bir şey. teşekkür ederim yalnız olmadığımızı bize gösterdiğiniz için."

annem bunları söylerken benim tüylerim diken diken oldu. ağlamamak için zor tuttum kendimi. çıkışta listag anneleri ile oturup saatlerce konuştular. ben de yönetmen can candan'a bizzat kendim teşekkür ettim.
ailenizin yanınızda olması gerçekten çok önemli. keşke ilk kabullendiğim zamanlar gidip konuşabilseydim. ama önemli değil çünkü bundan sonra ailem yanımda. herkesin ailesi umarım listag aileleri kadar anlayışlı olur.
söylemek sor, sonra ki yaşanan olaylar daha da zor. hacı, hoca ve doktor üçlemesi hemen karşınıza çıkıveriyor. alternatif tıp ile modern tıbbın profesörleri dualarını ya da ilaçlarını esirgemeyip, beyaz bir kağıda yazılarını yazıyor, sonrasında aileye yapılması gerekeni söylüyorlar. sonrasını siz düşünün işte.
eşcinselliği kimlik olarak gördüğüm için,anama babama maske ardından oynamaktan bıktığım için birgün mutlaka yaşayacağım olaydır.
biraz önce annemin yanına gittim ve söyledim. kötü bir tepki verdiği söylenemez. çünkü uyuyordu ve bende sessizce söylemiştim.
ben eşcinselim diyor o keşke orospu olsaydın daha iyi diyor siz düşünün .
benimki günlüğümü karıştırıp öğrenmişti. uğraşmak zorunda kalmadım.
kazayla öğrenmeleri sebebiyle açıklama ihtimalimi bırakmayan bu mesele, sancılı süreçlere gebe olduysa da neticede tatlıya bağlanmış, şefkat ve sevgi dolu kabullenişleriyle sonuçlanmıştır. süreç içinde gerçek ve sağlıklı bir açılma da tarafımdan yapılmıştır.. bol bol şükür ve açılmayı düşünen diğerleri için de dua ettiğim olaydır..
geçen hafta anneye açılarak gerçekleştirdiğim durum.
babam zaten sağ değil.
oldukça geç kalmıştım.
bir evin bir oğlu olarak üstüme gelen 'damat, gelin, çoluk, çocuk, torun, torba' baskısı çok hissettirilmese de annemden geliyordu.
kalbimin kırık olduğu bir anda annem yanımdaydı, sabahın 6'sında anneme sarılarak ağlamaya başladım. annem uzun zamandır beni ağlarken görmediği için epey sordu, nedenini merak etti. ben de bir çırpıda her şeyi anlattım.
ilk tepkisi, bunun genetik olduğuna inanmadığı yönündeydi, çocukluktan geldiğine inanıyordu, travmatik olabileceğini, reiki gibi şeylerle tedavi olabileceğimi söyledi.
ben de önüne bilimsel makaleleri koydum, arkadaşlarımı tanıştıracağımı söyledim.
daha sonra 'kolon' sağlığıma dikkat etmem yönünde telkinlerde bulundu. (sağlıkçı anne sahibi olmak da böyle işte)
yavaş yavaş alıştı.
olayın sadece seksten ibaret olmadığını, ideallerimizin ve hayallerimizin olduğunu anladı.
'umarım mutlu olursun' dedi.
son aradığında bana fal baktırmış. sevgilim olacakmış yakın zamanda. eğleniyor benimle hatun.
çok muhafazakar bir aileye sahip değilseniz ve özellikle tek erkek çocuğu iseniz, mutlaka açıklayın.
mecbur kalınmadıkça yapılmaması gereken bir açıklamadır.zira alınacak tepkinin ailenin çağdaşlığı okumuşluğu ya da cehaletiyle falan hiç ilgisi yoktur.tepkinin; elalemle,torun ve düğün hayalleriyle ilgisi vardır. konuşma tam bir deprem etkisidir önce büyük patlama ardından bitmek tükenmek bilmeyen artçı sarsıntılar getirebilir.eğer ''yok efendim ben açılacağım,ben daha fazla kasamam,hayat benim beden benim'' triplerine girilecekse dosthane bir tavsiye olarak öncesinde bir süre bankada belli bir miktar para biriktirilmesi( ekonomik bağımlıysanız), ve konuşmanın ardından başını sokabileceğiniz güvenli bir yer ayarlanmalıdır. tavsiyelerim nacizane tecrübe ile sabittir.
size ilham vermesi dileğiyle...

annem yıllarca "oğlum ibne" endişesi ile yaşadı... annemin bu tavrı artık canıma tak etmişti. ben senin evladınım, erkek, kız, gey, lezbiyen, biseksüel, trans ya da interseks olmam ne farkeder? sen beni doğurmuşsun, ama allah kaderimi böyle yazmış. her evlat bir sürprizdir, ben de böyle bi hediyeyim, üstelik değiştirme kartımda yok, rahmine de geri sokamazsın, oğlunu olduğu gibi kabul etmeyi bırak, minnet etmelisin.
yıllardır anneme bunu anlatmaya çalışıyorum: "senin içselleştirdiğin bir evlat var, bi de sahip olduğun bir evlat var. artık bu ikisini ayır. ayarlarımla oynama. dengemi bozma. benim hayatımda her şey yolunda. sırtım dik, anlım pek. mutluyum. işimdeyim, gücümdeyim. işimde, sosyal çevremde güzel anılıyorum. gördüğün gibi yanlış bir şey yok hayatımda.". yıllardır anlatıyorum, bir iki gün dalgalı denizsiz geçiyor, ardından sil baştan. "niye onu giydin, niye bunu yaptın, sen narsistsin, sen bencilsin, sen öylesin, sen böylesin, sen sıfırsın, sen hayal kırıklığısın..."
artık yetmişti. tahammül seviyem artık dayanamıyordu. yalnız kaldığım her an müziği son sese açıp, çığlık çığlığa ağlıyordum. arabayla boğaziçi köprüsünden geçerken, arabayı sağa çekip, atlamayı bile düşündüm. ve zurnanın zırt dediği an, o an oldu benim için. bir sorunum vardı ve üstesinden tek başıma gelemiyordum. ertesi gün, haftalar öncesinden alınmış bir randevum vardı.
annemle aramızı düzeltmek için aile terapisi almaya karar vermiştik. ama o kadar berbat haldeydim ki, annemin suratını bile görmek istemiyordum. yapılacak tek doğru şey vardı, terapiye yalnız gitmek. tek başıma, kendim için!
gece beni yıllardır hayatta sapasağlam durmam için yıllardır destekleyen, en can dostum, hatta can yoldaşım, arkadaşımda kaldım. ertesi gün oldu, ablamda benimle gelmek istedi. beraber gittik. psikoterapistin karşısına tüm gece ağlamaktan mosmor gözlerle çıktım. ve terapist sordu, neden burdasın? ben eşcinselim ama bu sebepten dolayı burada değilim. annemle olan problemlerimden dolayı buradayım dedim ve yarım saat içinde hayatımda olup biten her şeyi özetle anlattım. ardından ablamla yalnız konuştu. terapist ikimizi de karşısına aldı ve "bu adam tamamen normal, aklı başında, zeki, farkındalığı herkesten yüksek, düzgün bir adam. sizin bu adamla ne alıp, veremediğiniz var?" dedi. saygısız ablam, karşısında türkiye?nin en iyi uzmanı olduğunu göz ardı edip, ama?larıyla defalarca adamın sözünü kesip, benim aslında yanlış yaptığımı anlatmaya çalıştı. terapistim artık dayanamayıp ablama, bu çok faşist bir yaklaşım, sen bir faşistsin, yetişkin bir adamın bireylik haklarını elinden alamazsın diye çıkıştı. ayrıca bir anne olduğunu, bu şekilde çocuk büyütemeyeceğini, başka bir zaman kendisiyle başbaşa görüşmek istediğini ekledi. seansımız bittiğinde terapistim "buraya annenle değil, tek başına gelmekle en iyi kararı vermişsin. anneni artık unut. anlattıklarına göre annenle aranın düzelme şansı yok. seni kurtarmaya bakalım." dedi.
ilk terapinin sonunda biraz da olsa rahat nefes alıp verebilmeye başlamıştım.
ama ablam. ah o ablam. terapinin sonunda bir uzmana bok atmaya başlamakla kalmayıp, o kadar affedilmez, ipe sapa gelmez şeyler yaptı ki, başta ben olmak üzere, can dostlarım ve terapistim şok içinde izledik. en yakın kız arkadaşıma, "kardeşim seni seviyor, seninle evlenmek istiyor." demesi üzerine bardak taştı. o gece onu gırtlaklamak istedim. kendime hakim oldum. bunu yapabildiğim için kendimi ayrıca kutluyorum. o günden beri de ne suratını gördüm, ne sesini duydum. bir daha da allah ona benim suratımı görmeyi nasip etmesin, adımı ağzına dahi alamasın inşallah. ona karşı öfkem ve nefretim bu kadar fazla. jedi olsam, çoktan karanlık tarafa geçip, darth vader olmuştum.
ablamla köprüleri böylece atmıştık. yakında iş dolayısıyla yurt dışına çıkacaktım, aylarca dönmeyecektim. yıllardır her yurt dışına çıktığımda koca bir bavul taşımaktan artık sıkılmıştım. dananın kuyruğu ya kopacak, ya da 3. dünya savaşı çıkacaktı.
hakkımdaki gerçekleri, yaşadıklarımı ve özellikle "kendi hatalarını" anneme anlatmam gerekiyordu. üstelik bunları terapistim "annen sağır olmuş, hiçbir şey duymaz. kaç, kendini kurtar o aileden." demesine rağmen yapmalıydım. ben olabileceğim en mükemmel evlat, en dört dörtlük bir adam olmaya çalışırken, onun bunları görmezden gelip, sadece benim götümün derdine düşmesinden dolayı sahip olduğum ama asla anlatmadığım asıl öfkemin nedenini anneme açıklamalıydım. bunu doğru bir şekilde yapabilmemin tek şartı vardı. sakin olmak. hiç sahip olamayacağımı düşündüğüm dinginlik ve sakinlikte olmak.
aslında bu sefer o evden bir daha dönmemek üzere ayrılacaktım. sessiz sedasız. bir yolculuğa çıkacak ve bi yerlerde bir ailemin olduğunu unutacaktım. bavulumu son dakikaya kadar hazırlamamıştım. planlanladığım annem evde yokken, bavulumu hazırlayıp, kimseyle vedalaşmadan havaalanına gitmekti. bavulumu hazırladım. henüz bu evi tamamen terk etmeye hazır olmadığımı hissettim. gözüm arkada kalmamalıydı. bu evde yaşadıklarım bir mutlu sona bağlanmalıydı. yıllarca içimde yanan ateş, bir anda kor haline geldi ve söndü. yüzümde bir tebessüm oluştu, elim telefona uzandı, annemi aradım. "ben gidiyorum, gel."... gitmeme bi kaç saat vardı, annem karşımdaydı, ben ise tamamen hafiflemiş. içim huzur doluydu. birazdan yıllarca konuşmaktan kaçtığım, sonuçlarından korktuğum her şeyi konuşacaktım.
olaylar nerden, nereye, nasıl geldi, çocukluğumdan itibaren olan biten her şeyi anlatmaya başladım. inkar etti, sen şizofren olmuşsun dedi, bunların hiçbiri olmadı, aklın oyun oynuyor sana dedi. eskiden olsa ve bunları duysam hiddetlenirdim. ama o an iç huzurumu koruyabildim. yaşananların hepsinin gerçek olduğunu, şahitlerine ve suçlularına kadar verdim. bana bunu niye yapıyorsun dedi. kalbi yerinden fırlayacak gibi çarpıyordu, terlemeye başladı, bayılmak üzereydi. anne dedim, sana bi şey olduğu yok, olan bana oldu hep, sen kocanın ardından ağlarken, ben çocukluğumda bunlarla uğraşıyordum, şimdi karşımda hiç acıtasyon yapma dedim. neden anlatmadın dedi. evde ablam bazı şeylerden haberdarken ve üstüne üstük beni hizmetçisi gibi kullanmak için bildikleriyle sanki ben suçluymuşum gibi tehdit ederken nasıl anlatabilirdim dedim. beyninden vurulmuşa döndü. yapabileceğim bir şey yoktu. 20 küsür yıldır ben bunlarla uğraştım, tek başıma, al birazda sen uğraş, ben artık yoruldum dedim. gördüğün gibi beni erkek olmakla bi problemim yok, ki olsa da ne olur? ben sadece senin çocuğunum, oyuncağın değil. ve ben sadece bir adamla yaşayacağım bir beraberlikten mutluluk duyan bir adamım dedim. söyleyecek hiçbir sözü yoktu. kartlar açık oynanınca zamanında yerine getiremediği sorumluluklarından dolayı, tüm annelik haklarını kaybetmişti. bundan sonra kararlarım, bedenim, hiçbir şeyin üstünde söz hakkı olmadığını, olamayacağını, tüm bu yaşadıklarına rağmen, bu adamın bu noktaya kendi başına gelmesinden kendine iyi krediler çıkaramayacağını, aslında hiçbir zaman gerçek anlamda yanımda olmadığını farketti. bunu anlıyordu. pişmanlığı gözlerinden okunuyordu.
artık gitme zamanı gelmişti, geriye 4 duvar arasında bir kadını, binlerce düşünceyle bırakıyordum. odama gittim, kitaplıktan "benim çocuğum" belgeselini aldım, çalışma masamın üstüne koydum ve üstüne izlemesi gerektiğini yazan bir not bıraktım ve odamın kapısını kapattım. bunun anneme yardımcı olacağını düşündüm.
hafiflemiş bavulumu aşağı indirdik. annem taksi çağırdı. gözleri yaşlı. vedalaştık. arkamdan su döktü.

-nereye abi?
-atatürk havaalanı.

şimdi her telefonla konuşmamızda "göreceksin, en büyük destekçin ben olacağım. seni döndüğünde çok güzel bi hayat bekliyor. söz veriyorum." diyor, günah çıkarmaya çalışıyor, bazen keşke ile başlayan bir cümle kurmaya yelteniyor, ama hemen ardından "keşke" yok diyor, bundan sonra yapabileceklerimize bakalım diyor. tabi ben lafa değil, icraata bakarım.
57 yaşında bi kadından şimdiye kadar bir anne olarak yapmadığı her şeyi telafi etmesini beklemiyorum tabiki de ama bu yükten kurtulmak var ya, işte bu paha biçilemez. :)
eşcinsel ilişki içerisinde gelecek planı kurulacaksa açıklamak mantıklıdır. ama durup dururken ben erkekleri düdüklüyorum demek oldukça gereksizdir. hatta bencilliktir.
  • /
  • 10