aileye açılmak

aileye karşı yapılmış bencilce bir açıklamadır. kendimizi düşünüp rahat yaşama isteğini açığa çıkartmak için bu durum dile getirilir. fakat gerçek böyle değildir. hayat daha da karışır, saklanması gereken bir eşyaymışçasına sokakta sizinle rahat edemezler, her hareketinizi, her bakışınızı duruşunuzu, sözünüzü yargılar hale gelirler. olası girişimler söyledir:

- anne ben bir denizatı olmak isityorum. yani istemiyorumda farkındayım ben bir denizatıyım.
-aaa! yavrucum o nasıl şey öyle hay allah! senin baya bir aklın karışmış. nazara gelmişsin sen... olmaz öyle şey. feytullah hocaya götüreyim seni bir güzel üfleyiversin sana hiçbirşeyin kalmaz.


-baba ben şerimanla beşik kertmesi olamam. bundan sonra korhan ile aynı evde yaşayacağız?
-ne demek olamam yavrucum. sen onu bunu boşver. dayınlar yeni ev için temel kazıyorlar. benle gel de temeli kaz bende (üstüne) beton dökeyim.

ancak ve ancak sosyal ortam itibarı ve dernekler vasıtasıyla bu durum açıklanmaya çalışılabilir. bu tür yardımlar alınabilir. böylelikle bencillik dediğimiz şey bir nebze birbirinizi anlamaya dönük bir çabaya dönüşebilir. yalnız olmadığınızı ve durumunuzu en iyi şekilde anlatmanıza yardımcı olacak bir topluluk anlaşılmanızı ufak da olsa kolaylaştırabilir.
bence bunu yapmalı veya yapmamalı olduğunuzu şu şekilde anlayabilirsiniz. ailenizle düşüncelerinizin farklı olduğu noktaları düşünün. örneğin onların çok sevip sizin nefret ettiğiniz bir yemek ya da içine konulan bir şey. iki senaryo çıkaralım.

mesela maydanozdan tiksiniyorsunuz ama aileniz o olmadan yemek yiyemiyor. buna anlam veremedikleri gibi sizin bu hassasiyetinize karşı hiç bir şey yapmıyorlar, yiyemediğinizi bildikleri halde bütün yemekler maydanozlu yapılıyor, yok sayılıyorsunuz; onların da bu durum karşısındaki tavrı şu şekilde: maydanozsuz bir yemek düşünülemez, bütün insanlar maydanozlu yemek yer, bu çocuk daha nasıl olsa alışır maydanoza olur öyle. sonuç olarak siz ya o maydanozlu yemeği kusa döke yiyorsunuz ya da aç kalıyorsunuz. maydanoz faşizmi evde etkin.

ikinci senaryo

aileniz duruma anlam veremiyor ama sizin bu durumunuzun gerçekliğini kabullenip ne yapabiliriz diye düşünüyor. sadece 5 dakikalık bir beyin fırtınasıyla yemek pişerken maydanoz eklenmiyor piştikten sonra 1 tabak sizin ayrılıyor akabinde maydanoz ekleniyor geri kalan yemek maydanozlu oluyor. herkes mutlu ailecek yemek yeniyor. herkes doyuyor, herkes istediğini alıyor.

sonuç

birinci senaryoda aile çözümü daha uzun sürmesine daha acılı olmasına rağmen asimilasyonda buluyor, sorunu yok sayıyor.
evrimsel sürecimiz bizi sürü hayvanı olarak yetiştirdi, geçmişimizde bu özelliğimiz sayesinde rakiplerimize üstün geldik ve hayatta kaldık. bunun ispatını bugün bile yaşam tarzı olarak tarım toplumuna veya kolektif hayata geçen toplulukların hala avcı toplayıcı olarak yaşayan topluluklardan farkına bakarak anlayabiliriz. bireysel olarak hayatta kalma ihtimalleri bizden kat kat üstünken grup olarak bakıldığında çok daha başarılı olduğumuz söylenebilir. bize miras kalan bu sürü genetiği ve ahlakı farklılıkları yok etmeye meyletmemize sebeptir. doğuştan getirdiği farklılıklar yüzünden dışlananlar sadece insanlar değildir. bunu kurt, sığır vb. hayvanlar da yapar. bu sadece genetik de değil kültürel de bir mirastır. güçlerini sayıca üstün olmaktan alan toplulukların kültüründe bu farklı olanın öcü olması eylemi daha da şiddetlidir. bizim toplumumuz da gücünü bugün hala sayı üstünlüğüne dayandırmaktadır. gündemden düşmeyen tek adam, tek millet, tek devlet söylemleri tesadüfi değildir. global olarak da en çok tercih edilen sistemin demokrasi olması tesadüf değildir. eşcinsellik olgusu eşlerin bir yavru meydana getirememesi sebebiyle bizleri genetik olarak kusurlu kılar. bizler toplumların baskısıyla ürüyoruz(bisex vb. kişiler hariç.).tarihte bizi üremeye zorlamak yerine kendi halimize bıraksalar belki de bugün hiç birimiz var olmayacaktık. sonuç olarak eğer ailemiz maydanoz faşisti ise bütün genetik mirasımızı kabullenmeli ve ailemize yemeğe maydanozu sonradan eklemeye manipüle etmeliyiz. iletişimin ilk şartı sayılabilecek aynı frekansta olmayı sağlamalıyız. bir radyodan tv sinyallerini aktarmasını beklemek hüsran olacaktır.

ne kadar bilirsen bil söylediklerin karşındakinin anladığı kadardır.
1- takıldığınız insanlar, takıldığınız mekanlar, ya da yaşadığınız ilişkiler ailenize anlatamayacağınız cinstense açılmanın bir anlamı yok.
2- ne yazık ki marjinal kesim ön planda. abartılı hareket ve görünümleriyle ön yargıları körüklemekten başka bir işe yaramıyorlar. o kesimin yarattığı imajla yüzleşeceğinizi unutmayın.
3- kendi taşıdığınız yükü başkalarının üzerine yığmak da bir çeşit bencillik. siz rahat edeceksiniz diye onları başkalarına karşı tedirgin edeceksiniz çünkü.

yine de drama sevenler deneyebilir. iyice ölçüp tartmak lazım.
manasız bir sıkıntıya sokmaktan başka birşey değildir. biz ailemizin sex hayatını bilmiyorsak onlarda bizim sex hayatını bilmeye hakkı yoktur gerek te yoktur. sonuçları tahmin edilemez sıkıntılara kapı açar. bu ülkede yaşayan ailelerin belkide %1 i anlayışla karşılayacaktır. onur meselesi yapmak ta saçmalıktır. yapmayın. etmeyin.
cinsel egilim sadece seksle ilgili degildir. escinsel erkeklerin beyni bile farkli calisir. tamam homo erectus ve homo sapiens gibi degil ama 'oh hepimiz ayniyiz, sadece yataga girince erkek beceriyoruz' fikri kolayci bir yanilgidan baska bir sey degildir. eger ailenizin esit bir bireyi oldugunuzu dusunuyorsaniz bunu onlardan saklamamalisiniz. saklamak bir sure sonra hem onlara hem de kisinin kendisine yeterince saygi gostermedigini gosterir.

ortaya cikabilecek sikintilardan korkuyorsaniz, bu tamamen sizin gucsuzlugunuzdur. eger sen babana acikladiginda baban ferzan ozpetek filmindeki baba gibi kalp krizi geciriyorsa bunun sebebi babanin bu yasa gelip hala yobaz olmasidir. net. aciklayanlara boka atmayin arkadasim.
not: uber acik fikirli bir ailem yok, sizin kendinizi onlara kabul ettieniz icin buna gerek de yok. insan insani anlar. bu sadece sizin kendinizi ne kadar dogru anlattiginizla ilgili. end of story.
boşvermişlik psikolosine batık olduğum zamanlarda yapmayı düşünmüşlüğüm olan eylem. ama iyi ki yapmamışım. tavsiyem de yapmamınız yönünde. hatta sadece aile değil, hiç kimseye açılmayın. hiç kimseye güvenmeyin. açılınca belki kabulenirler, beni ben olduğum için severler falan filan... bu noktada da şunu söyleyebilirim: ne ailenizden, ne hiç kimseden, ne de hayattan bir şey bekleyin. mevcut durumunuzla kabullenin aile ilişkinizi, her şeye rağmen, hayatta yalnız olduğunuzu bilerek mutlu olmaya çalışın.

ha tabii bunlar sadece benim tavsiyelerim. her insanın gerçekliği, yürüdüğü-yürüyeceği yol farklıdır. ben sadece kendi gerçekliğimden bahsettim o kadar.

edit: madem o kadar hiç kimseye güvenmeyin falan dedim, neden kimseye güvenmediğimi de olaylar üzerinden anlatayım. ilki lise son sınıfta aşık olduğum çocuğa açılmam şeklinde oldu. o da beni sevmiyor olsa bile, en azından gidip de bunu millete yaymaz diye düşünmüştüm. sonuçta o ağırbaşlı, iyi mi iyi kalpli, sincap gibi bir insandı. ama ben ona açıldıktan yıllar sonra beni kuzenlerine ifşalayıp, maskara etti. aslında ben de seni seviyordum minvalinde şeyler yazmıştı ki, meğer beni oynatıyormuş. en büyük rüyam gerçekleşti sanırken gerçeği öğrendim. üstüne bir de etmediği hakaret kalmadı. telefonda resmen nefret kustu. "insan arkadaşım dediği insana o gözle bakar mı?" demişti ki, umarım aynısını bir gün bir kız ona söyler. aynı hakaretleri eder, aynı şekilde aşağılar...
ikincisi de çok yakın olduğum bir arkadaşım üzerinden gerçekleşti. kendisi zaman zaman çok samimi davranırdı. hatta samimiyet falan biraz masum kalır, baya baya oynaştığı zamanlar olurdu. sonradan öğrendim ki myjudas bana yavşıyor gibisinden şeyler yayıyormuş ortamlarda. arkamdan tek atıp tuttuğu da bu değil tabii, hemen her konu da arkamdan attırıyormuş. bu söylediğim insan da herkesin çok efendi, dürüst, güvenilir bildiği biri. herkes bir yana ben de yıllarca öyle biri olduğunu sanmıştım. ama hayat işte acı gerçekleri yüzünüze böyle böyle çarpıyor.
ne gerek var ki, anlamayacakları kesin.
neresinin drama olduğunu anlamadığım şey. siz dramatik şekilde açılıyor olabilirsiniz ama ben gayet normal bi şekilde açıldım.
yıllarca oğlum diye size hitap eden babanızın bir anda şoka giriş hali
avustralyalı trans birey henry ailesine, facebook/iş arkadaşlarına, kısacası tanıdığı herkese eğlenceli ve ufaktan da öğretici öğeler içeren bir video ile bu süreci aradan çıkartmış. kendi deyimiyle "eğer gülebiliyorsanız bu çok büyük bir mesele değil.".

http://www.buzzfeed.com/lanesainty/this-...

bir de sir ian mckellen'ın geçmişten günümüze mektuplar konseptinde bir kitapta (kurgusal da olsa) yer alan michael'ın annesine açılma mektubu var ki,

http://www.independent.co.uk/arts-entert...

"ne olduğum için değil ama senin tam şu an nasıl hissettiğin hakkında üzgünüm anne."
twitter'da rastladığım 4 fotoğraflık bir öyküyü, ve siz sevgili sözlükçüler için olduğunca çevirdim. sanırım esasen bir tumblr postu, epey de gülümsetti beni.

bir anne, ev arkadaşıyla beraber yaşayan oğlunun evine yemeğe gider. yemek sırasında, anne oğlunun ev arkadaşının ne kadar yakışıklı olduğunu fark etmiştir. oğlunun cinsel yönelimi hakkında şüpheli olan anne, iyi bir anne olarak doğru zaman gelince oğlunun kendisine açıklayacağını düşündüğünü için sesini çıkartmaz. ancak bu durum kendisini daha da meraklandırır. yemeğin devamında anne, oğlu ve ev arkadaşı arasındaki iletişimi, bakışmalarını izlerken dahası olup-olmadığını düşündü. annesinin bakışlarını hisseden oğlu ''aklından geçenleri biliyorum anne ve içini ferah tut, biz sadece ev arkadaşıyız ve dahası yok.'' der. bir hafta sonra, ev arkadaşı diğerine ''anne buraya geldiğinden beri gümüş servis tabağı/tepsi kayboldu, sence o almış olabilir mi?'' der. bunun üzerine oğul ''onun almadığına eminim ama yine de bi sorayım'' der ve mail atar annesine:

''merhaba anne,

sen aldın demiyorum, sen almadın da diyemiyorum ama durum o ki sen bizim eve yemeğe geldiğinden beri gümüş tepsi kayıp.

sevgiler -oğlun. ''

birkaç gün sonra oğul, annesinden yanıt alır:

''sevgili oğlum,

ev arkadaşınla yatıyorsun demiyorum ama ev arkadaşınla yatmıyorsun da demiyorum. seni sevdiğimi biliyorsun ve durum ne olursa olsun ki seni daha az önemsemem ama eğer ev arkadaşın yatağında yatıyor olsaydı gümüş tepsiyi yastığının altında bulurdu.

ikiniz ne zaman bana yemeğe geliyorsunuz?

sevgiler, annen.''
ikimizden birinin öleceği açıklamadır.ya o kalp krizinden gider ya da ben töre cinayetine kurban giderim.dertsiz başımıza dert almaya gerek yok.bir çoğumuzun babası açık fikirli değil o yüzden kaçınılmaz sonu ne kadar ertelersek o kadar iyi.
-anne ben gay oldum

+nerde oğlum ?

-ingilterede

+ay çok uzak!
anne baba deilde bir kız ardaşına açıklamak kadar zor bir durum yok hele onun ilki olduysanız! bi de onun çok sevgisi dışında erkeğin hiç sevgisi olmaması halinde zorla devam etmesi ve zorla onunla evlenicek olması kadar kötü bir hayat yoktur heralde!
babam yıllar önce tahtalı köyü boyladığı için, bu saatten sonra açılsam da fayda etmez, anneme ise açılsam bile "öfff bu ne ya, bi git doğru dürüst bi iş bul" der. aslında türkçe bilse daha iyi saçmalar ama türkçe bilmiyor.
kesinlikle hiç gereği olmayan açıklamadır. kabullenilse bile ilişkilerin eskisi gibi olmayacağı muhtemeldir. yazık beya o kadar üzüntü çektirmeye ne gerek var ana babaya
bence gereği yoktur böyle bir açıklamayı aileye yapmanın.
rahat ve geniş bakan bir aile ye sahip olan kişiler bu durumu gönül rahatlığı ile söylemektedir,
ama bu tarz yapıya sahip aileler herzaman olacak değil, heleki türk toplumun da bu durumu kaldıracak bir aile, çok nadir.
bırakın herşey olurun da ilerlesin.