ayı sözlük itiraf
etrafımdaki onca insana rağmen, hayatımın en kötü dönemlerinde bile hiç bu kadar yalnız hissetmemiştim. sorun bende ve nasıl düzeltebileceğimle ilgili en ufak bir fikrim yok.
tik-tok izliyorum. normalde bir algoritması var, beğendiğin ve sonuna kadar izlediğin videoları beğenen ve sonuna kadar izleyen insanların beğendiği ve sonuna kadar izlediği videoları gösteriyor.
normalde bir şeylerin yapılış videoları ve yemek videoları ilgimi çekiyor ama bazen bir bakıyorum ki yakışıklı erkekler altlarında gri eşofmanlarla dans ediyor ve takılıyorum.
artık algoritma sapıttı.
bir yemek bir herif gösteriyor. bir kimin kocası buuuuu bir herif. bir çizim videosu bir herif.
sıralar üstümde gereksiz bir cinsel arzu var bilmiyorum aşırı bir şekilde rahatsız oluyorum ama durduramıyorum mastürbasyon falan iş hayatı stres ne bileyim yoruldum iyice
canım sıkılıyor sevgili sözlük.
gaylerden artık tek beklentim cinsel ihtiyaçlarımı karşılamaları, sıfır tölerans çünkü gaylerin çoğunluğu bunu layık görüyor kendilerine. öyle olsun o zaman.
iki akşam önce beklenmedik şekilde birisiyle tanıştım. beraber geçirdiğimiz süre boyunca konuşmasıyla, davranışıyla, bakışıyla ve devamında o kadar güzel bir adamdı ki çok ama çok uzun zamandır hiç kimseden bu kadar etkilenmemiştim.
ama akşamın sonunda yanından ayrılırken, kendimce çok sağlam kanıtlarla onu bir konuda net bir şekilde suçladım. kendimce göstermiş olduğum yakınlığın, ilginin, verdiğim değerin karşılığı bu olmamalıydı diye düşündüm. o kadar kötü hissettim ki evime bile dönemedim. gel gör ki kendi kanıtlarımın doğruluğu benim için hala sağlamken bile onun yaptığı savunmayı da unutamıyorum. konuyu falan geçtim, ilk anda bile umurumda olan sadece bir özürdü fakat acaba mı, sorusunun vicdan muhasebesinin altında eziliyorum. iki gündür uyuyamıyorum, işime odaklanamıyorum, kafam devamlı o kısacık süreyle meşgul ve bir ihtimal bile olsa başka birinin hakkını yemiş, iftira atmış olma fikrinle cebelleşiyorum. ona ulaşmam mümkün olmadığından, dün akşam sırf belki karşılaşırız diye tanıştığımız taraflarda dolaştım. çözümü olmayan bir konu olduğunun farkındayım, karşılaşmamızdan da bir beklentim yok ama ya imkansız olmasına rağmen haklı çıkmayı, unuttum, hiç olmamış sayalım, diyebilmeyi ya da haksız çıkıp affedilemeyeceğimi bile bile defalarca özür dileyebilmeyi istiyorum. hayatımda ilk defa, mantık gerçeğimin sesi bu kadar yüksek bağırırken, yoksa, yoksa diye sorup duran vicdan sesim yüzünden duymakta zorlanıyorum.
babamın ölmesine üzüldüm ağladım ama hemen geçti. üzülmekten o kadar yorulmuşum ki, üzülmeye bile üzülemiyorum.
duygularımı askıya almak, sisle üstüne bir örtü çekmek istiyorum.
nova gibiyim ışıklarım bir şekilde insanlara ulaşıyor ama karadelik gibi yutmaktan alamıyorum kendimi. biliyorum insanlar benim gibi değil yani benim gibi düşünmüyor. işin komik tarafı diğer insanlar da benim gibi düşünmüyor kimse diye hayiflaniyor.
peki bu muğlaklıklar arasından nasıl çıkıcağım, mutlak olana nasıl ulaşacağım?
herkesin bir ipi var herkes kendisinin kuklası olmuş. artık neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilmiyorum. kendimi anlamamak değil derdim artık kendimi tanımlayamıyorum.
hep bir yerde çıkmazlarımı buluyorum hep bir yerde duvarları kaşıkla oyuk açar halde buluyorum kendimi.
ne kendimim, ne başkasının istediği. ipler eğer inanmadığım bir yaratıcının elindeyse soruyorum şimdi neden tanrı benim iplerim diğerlerinden daha gergin?
kaktüs çorbası çiçeği. yıldırım yıldız kayması elektriği gazete küpürü. kupon tabak oyunu, sessiz ağaç çiçek böcek.
yalnız kalmaktan korkuyorum, bu hetero dünyasında gördüğüm tüm kalıplar asla yıkılamayacakmış gibi. kendime yer edinemediğimi ve asla bu kalıpları yıkacak güçte olduğumu düşünmüyorum. bu halde, gay bir erkek olarak bir biseksüel veya hetero kızdan çok daha dezavantajlıyım. kimse o kıza yapabildiği kadar rahat önüme güller sermeyecek veya sevdiğini ifade edemeyecek. bir hetero erkek kadar da uyumsuz ve gerginim. uzun zamandan beri ayrımcılığa zorbalığa uğraşmıyorum ama bu sistem sessiz bi şekilde izlerken dış kapıdan izlemek zoruma gidiyor. illa aşk yaşamak için gay sosyal ağlarına mı muhtacım yani ben? içim sıkılıyor ölmek istiyorum.
hii bitchezz. bugün 3 buçuk yıllık işimden ayrılmak istediğimi patrona söyleyeceğim. hali hazırda perfomans anksiyeti olan biri olduğum için zaten gergin olacak bu konuşma inanılmaz geriyor. inanır mısınız provasını yaparken boğazım düğümleniyor. anksiyetesi olanlar bilir bok gibi bir şeydir. konuşmak istersin konuşamazsın nefes alamazsın gözlerin yaşarır vs. bu konuda bana verecek tavsiyeniz varsa çok makbule geçer.
beraber oldugum gayi 1 ay sonra televizyonda program sunarken gorunce ünlü oldugunu o an anladim
az önce günlerdir beklediğim sinir krizini yaşayıp beni mutsuz eden kişiliklerin büyük bir çoğunluğunu sosyal medya hesaplarımdan çıkardım -bir ergen gibi-
bundan sonra bencil olmaya karar verdim, elimdeki iğneyi kime batırmamaya çalışsam kendimi o iğneyi kendime batırırken buluyorum ama kesin bencil de olamam ben
bu arada son bir yılda hayatıma yeni girmiş herkesten nefret ediyorum, bazılarının da suratına tükürmek istiyorum
bu hırsla saçlarımı yolarım ben 2-3 güne
bakirim sözlük ama benim canımı sıkan biriyle cinsel ilişki yaşamadığımdan değil yalnızlık hissi verdiği için
oturup ağlasam dinlenebilicem. kasılıp kaldım. devam etmek zorunda olmak, zorunluluklar içinde yaşamak. hay amk yaa
hayatıma almak istemediğim biri uzun süre uğraştı en sonunda hayatıma girdi. ilk başta benimde hoşuma gitti ama sonrada tavırları sinirimi bozmaya başladı. anladım ki egolu biri sürekli bir caba icinde. hayatıma girdigi andan itibarende bana baglandı. aslında bende ona baglandım ama tavırlarıyla beni soguttu. napıcam bilmiyorum. sogudugumu belli ettim ancak anlamamazlıktan geliyor. iyi hos iyi kalpli bir adam ama kompleksli, zamana bıraktım bakalım ne olacak...
son gittiğim spor salonunda en fazla 35 yaşlarında bir adam çok dikkatimi çekiyor ama kendisi hakkında pek bilgim yok şu aralar giydiği o dar pijama farlarımı ona döndürüyor yani bu adam gibi birisiyle ilk ve uzun süreli ilişki başlatmayı çok isterdim çok yakışıklı sayılmaz ben beğeniyorum gözümü çok yakışıklılardan uzak tutmaya çalışıyorum hepsini tenzih ederim ama yakışıklı sayılan kimselerde "kimin ne yaptığı umrumda değil istersem ohooho "kafası ağır bastığı için böyle kimselere sempatiden ziyade antipati gelişiyor bende. ama kendimi daha yakın hissettiğim ve bu mütevazı görünümlerinden dolayı daha bir ilişkiyi ihtimal dahilinde görmeyi en azından hayal edebilmek böylelerini bana daha cazip hale getiriyor
edit: tahmiminimde yanılmışım adam 23 yaşındaymış
içten içe seni ele geçirmiş kibirini, saklamaya çalıştığın samimiyetsiz gülüşlerin kapatmaya yetmiyor pek sevgili iş arkadaşım e.. ve evet seni sevmiyorum 5 yıldır aynı ofiste çalışıyor olmamıza şaşırıyor ikimizi aynı ofiste tutan kör talihin çarkına da zıçıyorım. bietttııı
6 senedir biriyle beraberim 4 senedir o kişiyle evliyim ama hala "we found love" rihanna duyunca kalbim hafiften başka biri için sancıyo. tam 8 sene oldu hala umrumda değil diyemedim adam için.
dark bear beni kovduktan sonra uzun süredir siteye girmiyordum. bugün canım giri yazmak istedi. annemin geçici bir sağlık sorunu nedeni ile kırıkkale'ye gitmek zorunda kaldım. çok sıkıcıydı. ben zaten yaşadığım kötü şeyler nedeniyle inanılmaz bunalımdaydım ve kendimi öldürme yolları arıyordum. yüksekten korktuğum için antalya'daki falezlerden atlamak istemedim. kırıkkale'deyken, bir filmde kadının boğazına kırık cam sapladığını gördüm ve içimde büyük bir sevinç oluştu. herkes uyuyunca mutfağa gittim ve bıçaklardan bıçak beğendim. boğazıma yakınlaştırdım ve bıçağın sivri tarafını hissettim. bıçağı boğazımdan çekmek istedim ancak kolayca çekemedim. derken, uzun süredir aramayan sormayan growlr arkadaşım mesaj attı ve buluşalım dedi. iyi değilim ben dedim ve "aaa yüksek lisansa başvursana" dedi. ben de antalya'ya gidince öğretim görevlisi ile konuştum ve güler yüzlülüğüne şaşırdım. çok tatlı bi adam. ama derken, iş arayıp bulamazken, son anda abim bana bir iş buldu. kararsızım, işi mi seçsem, yüksek lisansa mı girsem? aliexpress'ten karpuzlu şeyler seçmeye bayılıyorum.