başrol oyuncusunun ölememesi

bunun en kallavisi yıkılmayan adam'da görülebilir.

görün:
filmlerin en can alıcı detaylarından biridir. ölümsüzlük iksirini içtiğine inanılan, gördüğü her şiddetten, başına gelen her felaketten yüzünün akıyla çıkacak esas adamımızın ölmemesi gerektiğine olan inanç o denli güçlüdür ki, izleyiciler arasında resmen bir savunma mekanizmasına dönüşür. siz tam ellerinizi yüzünüze kapatıp bu kez öldü derken yanınızda oturan koyun postundaki kurt devreye girer ve olaylar gelişir...

- ah hayır ölüyo...
- o ölmez!
- neden ya baksana her tarafından kan fışkırıyor.
- o esas adam, reklam arasında bakımı yapılır! hadi sen mısırını ye kolanı iç ve zıbar, senaryoya müdahale etme!
ne kurşun ne entrika işler bu tiplere. ıssız denizin ortasında bile boğulup ölecek diye sevindiğim esas oğlan vardı, evet... bildiğiniz gemi gelip kurtardı... (bkz: yok artık )
birkaç sene önce bu konuda izlediğim kısa bir progrmada "olur da ilk film tutarsa ikinciye açık kapı bırakalım" mantığı ile yapılırmış birçok hollywood filminde. keza öyle de örnekleri epey mevcuttur: i know what you did last summer, scream, final destination gibi. oysa ki ben bütün malca hareketlerine rağmen orta güzellikteki kızımızın filmin sonundaki o survivor halini pek bi severim.