eşcinseller aşkı anlatıyor

radikal gazetesinin 2006 yazında yayınladığı, şule çizmeci imzalı yazı dizisi. bu dizinin yayınlandığı zamanlarda dikkatimi çekmişti ve hepsini okumuştum gizli gizli. gayet sağlam ve güzel bir yazı dizisidir, aynı zamanda sema yakar'ın listag'ın tohumlarını attığı oğlum benim öğretmenim yazısı da bu dizinin son yazısı olarak yayınlanmıştır, bu bakımdan da önemlidir.

merak eden olursa, hala radikal'in arşivinden bulunabiliyor, bence bir göz atın, röportajlar oldukça ilginç.

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=196281
baba ben eşcinselim

17'sindeyken 'ben eşcinselim' diyen tolga'yı ailesi dışlamadı. annesiyle birlikte terapiye gittiler. albay baba oğlunun ilk sevgilisine 'ona zarar vermeyeceksin' diye tembih etti. tolga, rahat ve mutlu bir genç (not: bu röportaj sanırım boysan yakar ve aykut atasoy ile yapılmış).

21/08/2006

şule çizmeci

tolga ve aslan iki yıla yakındır birlikteler. ikisi de üniversitede sanat eğitimi görüyor. tolga, eşcinsel olduğunu 17 yaşındayken ailesine söylemiş. aslan ise henüz ailesine açılamamış. tolga'yla ailesinin yaklaşımını ve birlikte neler yaşadıklarını konuştuk.

nasıl geçti okul yıllarınız?

çok alay ediliyordum. ilk mastürbasyonumu 14'ümde yaptım ki bu bir erkek çocuk için geç sayılabilecek bir yaş. seksüel dürtülerimle yüzleşmeyi olabildiğince geciktirdim. hep erkeklerle ilgili fanteziler kuruyordum. orta 2'de benimle ilgili bir tahtaya bir tekerleme yazmışlardı, sınıfa girince erkek çocuklar hep bir ağızdan bunu söyleyip bana güldüler. bunu yapan çocuğun üzerine yürüdüm, yumruklaştık. eşcinsel olduğunu hissettiğim bir arkadaşımla birbirimizi korur kollardık. başka sınıflardan sırf beni görmek için gelenler olurdu, 'top tolga burada mı?' diye...

ne zaman 'eşcinselim' dediniz?

internetle birlikte hayatım değişti, erkek bedenlerine bakıyor ve etkileniyorum. ama suçluluk duygusuyla hemen kapatıyorum. interneti babam da kullanır korkusuyla... çok çelişiyordum kendimle, acaba benim duygularım mı hatalıydı, yoksa toplumun dayattığı ve meşru saydığı sadece karşı cinsle birlikte olunma zorunluluğu mu? bir partiye gittim, orada bir kızla el ele tutuştum. aslında 'heteroseksüel olmak istiyorum' diye diretiyorum. ama okulda çocuklar yanında mastürbasyon yapıyor, penis görüyor ve haz alıyorsun. o gece partideki o kızla öpüştüm ama hiçbir şey hissetmedim. bir hafta sonra annem bana gelip 'bir kızla öpüşmüşsün, niye bana söylemedin?' diyor. tüm seks olaylarını annemle konuşurum, çünkü babamın benimle bu tür konuları konuşacak cesareti hiç olmadı. bir gün annemin yanında eşcinselliği savunan bir konuşma yaptım. ertesi gün eve gelince 'tolga konuşmamız lazım' dedi babam. 'bize anlatacağın bir şey var mı?' diye başladılar, soru üstüne soru. beş saatlik sorgunun sonunda 'eşcinselim' dedim. katıla katıla ağlıyorum.

babanızın tepkisi ne oldu?

babam albay!.. 'ne yapacağız şimdi?' dedi. 'birinden yardım almalıyız' dedi annem. psikolağa hep birlikte gittik. acayip bir yabancılaşma var evde. hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çalışıyorlar, ama karmakarışık kafaları. daha ilk görüşmede psikolog bana ailemin önünde mastürbasyon yapıp yapmadığımı sordu. yaptığımı söyleyince 'mastürbasyon yaparken erkekleri mi düşünüyorsun, kadınları mı?' diye sordu. 'erkekleri' deyince odadan çıkmamı istedi. daha sonra beni çağırdı ve 'annen ve babanla konuştum. sana hiçbir şekilde karışmayacaklar' dedi. sadece ben değil, annem de terapiye başladı.

evde neler değişti?

beni aşırı derecede kontrol etmeye başladılar. sürekli koruma ve kollama hali. terapiye iki yıla yakın devam ettim. o sırada üniversite sınavlarına hazırlanıyorum. sınavı kazandım, şimdi resim eğitimi görüyorum. annem, hayalinde kurguladığı oğlunu bir müddet geri istedi. aslında annemin istediği, her erkek annesine toplum tarafından dayatılan anneliğe dair arzulardı; askerlik, evlilik, çocuk sahibi olma... annem çok zorlandı kendi içinde, kişisel gelişimle ilgili kitaplar okumaya başladı. bir gün psikoloğumun önerisiyle babamla ben bira içmeye gittik. 15 dakikanın sonunda babam 'sakın anal ilişki yapma, ben buna dayanamam' dedi. şu an bildiği halde kendini rahatlatmaya çalışıyor. sonra maskeler düştü. annem ne kadar kontrolcü olduğunu anladı ve bana 'artık seni bugüne kadar kafamda kurduğum oğlum tolga olarak değil, seni bir birey olarak kabul ediyorum. sen benim hayal ettiğim oğlum değilsin' dedi. beni yeniden keşfetti. babam ise 'sen beni bu düşünceyle öldüreceksin' dedi. babamın bu tepkisini şimdi anlayabiliyorum. çünkü eşcinsel bir çocuğu olması onun erkekliğini zedeliyordu. aslında kendinde, kendi erkekliğinde arıyordu hatayı. babam annemi beni koruduğu için çok suçladı. annem babama 'oğlunun eşcinsel olduğunu kabullenemiyorsun' dedi.

ilk cinsel deneyimi kiminle yaşadınız?

2000'de internette biriyle tanıştım. ozan, benden 10 yaş büyüktü. taksim'de buluştuk. erkeksi birini arıyordum. görüntüsü iyiydi. deneyimli olduğu için onunla rahat edebileceğimi düşündüm. tanışmamızın haftasında bizim eve geldi. bir şirkette ihracat müdürü, iyi bir ailesi var. babam onunla yalnız konuşmak istedi. 'kesinlikle tolga'nın kılına zarar gelmesini istemiyorum' diye öğütler vermiş. şu an ona hem acıyorum, hem çok kötü oluyorum. ona çok haksızlıklar yaptım. bir ara intihara kalkıştım. artık babama hiç tepki vermiyorum, çünkü kalp hastası. ozan'la bir buçuk ay bir şey yaşamadık. çünkü vücudumu paylaşmaktan, çıplak kalmaktan korktum. ilk gecemiz çok güzeldi, her yer mumlarla doluydu. ona teşekkür borçluyum o gece için. ama ilişkimiz giderek zorlaştı. homofobikti. suçluluk duyuyordu eşcinsel olduğu için.

eşcinsel olduğunu gizlemiş mi?

eşcinsel olduğu anlaşılmasın diye kızlarla çıkmış. maskülen bir tip. her erkeksi gördüğünüzü heteroseksüel zannetmeyin. zaten iki adı vardı. birinci adı dışardaki hayatı kontrol ediyordu, ozan'ı eşcinseller arasında kullanıyordu. ancak benimle yan yana yürümekten hoşlanmıyordu. çünkü insanların feminen hareketlerimden dolayı beni, dolayısıyla onu da eşcinsel olarak nitelendirmelerinden korkuyordu. kendini kadınsı bulmayan birçok eşcinselin homofobik olmasının nedeni de budur zaten. ülkemizde sokakta eşcinsel yok, yatakta eşcinsel var. ozan, bana 'elini kolunu düzelt' dedi, 'sesini kalınlaştır' dedi. ancak ailem benim hareketlerime hiç karışmamıştır. ilişkimiz tükenmeye başladı. kavgalar kıyametler. üç yılın sonunda eften püften bir nedenden dolayı ayrıldık. aslan'la tanışana kadar önemsiz ilişiklerim oldu.

aslan'la ilişkiniz nasıl başladı?

tolga: aslan'ı ilk kez bir gaybarda gördüm. çok hoşlandım. yakışıklı. tam bana uyan biri, hem feminen hem de maskülen olabilen, ikisinin ortası da olabilen, rengârenk yani... onunla erkeksi sevgili arama düşlerimden de vazgeçtim. kafamdaki duvarlar artık yıkılıyordu. hem kendimi yeniden keşfediyor, hem de deneyimlediğim her şeyi eleştiriyor, neyi neden yaptığımın hesabını kendime veriyordum. amacımız günlük hayatta gördüğümüz kadın-erkek rollerini ilişkimize sokmamaktı. eşcinselliğini kendine itiraf edeli daha yeniydi değil mi aslan?

aslan: tolga'dan 11 ay önce ilk kez beraber olduğum gencin annesi bizi yatakta yakaladı. çocuk benden hemen ayrıldı. ben çok kötü üç ay geçirdim. daha sonra bir başkasıyla oldum ve yine tokat yedim. tolga bana güven verdi, dünya görüşümüz uyuşuyordu.

'artık bana top diye laf atıldığında üzülmüyorum'

ailenizin aslan'a yaklaşımı nasıl?

tolga: babam bugüne kadar eve giren arkadaşlarımın hepsinin eşcinsel olduğunu biliyor, hepsini çok seviyor. ama aslan'ı çok daha fazla seviyor. babam belki bir kızla beraber olurum ihtimalini yaşıyor. ama o onun ihtimali. annem ise bana 'sen bana bir hediyesin' der. 'sen olmasan transfobimi, homofobimi yenemeyecektim' der. annemin sadece düşüncelerinin değil, cinsel hayatının değiştiğinden eminim.

aslan: haftada iki üç gün onlarda kalırım.

tolga: aynı odada kalıyoruz. annem aslan'ın evinde bu ilişkiyi yaşayamayacağımızı biliyor. 'keşke babama söylemeseydim' dediğim zamanlarda annem 'iyi ki söyledin, iyi ki kafasını karıştırdın. sakın sen üzülme' der. eskiden biri bana 'top' diye laf attığında üzülüyordum. oysa aslan 'üzülmeyeceksin' dedi. çünkü o hakaretler aynı zamanda cinsel kimliğinizi kabul etmenizde, 'evet ben eşcinselim' demenizde size mani olan toplumsal ikazlar...

aslan: bir baba için erkekliğine saldırıdır çocuğunun eşcinsel olması... 'ben ne hata yaptım?' diye düşünüyorlar. eğer eşcinsellik bir tercih olsaydı, onların hataları yüzünden eşcinsel olmuş olabilirdik, ama eşcinsellik bir yönelim. iki yüzlü kurallar uygulanıyor.

bursa'da olan olaylarda bize küfreden insanlar iki yüzlü. travestilere sorun yattığınız birlikte olduğunuz insanlar kimler diye... 'ülkücüler, dinciler'. bu adamlar sokakta eşcinsele tahammül edemiyorlar. iki yüzlülüğümüz, bizim baskıcı, totaliter, demokratik olmayan ahlaki değerlerimizden kaynaklanıyor bence. kimse kimsenin eşcinsel olabileceğini düşünmüyor.
o yüzden en yakınınızdaki oğlunuz 'eşcinselim' dediğinde inanılmaz bir travma yaşıyorsunuz.
transseksüel lezbiyen

eşcinsel olduğu anlaşılınca hastaneye yatırıyorlar altan'ı. 'eşcinsel' olduğu gerekçesiyle askerde tokat üstüne tokat yiyor. zonguldak belediyesi de işine son veriyor. istanbul'a gelince ameliyatla kadın olup otostoplu gecelere adım atıyor, ama bir gazetede çıkan resimli bir haber yüzünden ailesince dışlanıyor. iki yıl önce mesleğine veda eden altan, 45'inden sonra ilk kez bir kadına, film yönetmeni maria'ya âşık...

25/08/2006

şule çizmeci

eşcinsel sivil toplum girişimi lambdaistanbulun başkanı ebru tek kelimeyle nev'i şahsına münhasır biri. önce gay'miş, sonra travesti, derken transseksüel. şimdi de lezbiyen transseksüel... bu çarpıcı değişimin nedenini "insanız, değişebiliriz" diye yanıtladı. onunla transfobinizle yüzleşmeye var mısınız?

aileniz ebru adına alıştı mı?

annem hâlâ 'oğlum altan nasılsın?' diyor.

aileniz istanbul'da mı?

annem zonguldak'ta.

ne zaman ameliyat oldunuz?

15 yıl önce. bir anda, delice bir karar. o zamanlar pürtelaş sokağı'nda çalışıyorduk. zengin bir müşterim bir gelişinde epey bir para verdi. kafama esti, "gidip ameliyat oluyorum" dedim. kolumdaki altın bilezikleri bozdurdum. mecidiyeköy'de 'kasap tuncer' denilen bir doktor vardı, çok sağlıksız koşullarda ameliyat oldum. çünkü param ancak ona yetiyordu.
ameliyat sonrası 'ben kadınım' dedim. sadece nüfus cüzdanında adın değişiyor, ama toplumun gözünde nah kadınsın, ibnesin' ayol.

dana önce ne iş yapıyordunuz?

1985 öncesi, zonguldak belediyesi'nde çalışıyordum. zonguldak ufak yer, bunalımlara giriyordum. intihara kalkıştım. kendime bir sevgili arıyordum. en azgın zamanlarım. ailemin yanındayım. zonguldak endüstri meslek lisesi torna-tesfiye bölümü'nden mezunum.üniversite imtihanını kazanamadım. aslında türk solundan geliyorum, thkp-c mlsp-b'den yargılandım. askerdeyken gözaltına alındım. mahkemeye çıktım, beraat ettim. aslen erzincan tercanlıyız. ablam ve abim mühendis. babam ve annem almanya'da çalıştıkları için bize babaannem baktı. babam ölünce annem zonguldak'a döndü. kadın geldiğine pişman oldu, ben çıktım karşısına bir eşcinsel olarak.

dışladı mı, benimsedi mi?

bir yandan annem baskı yaptı, bir yandan abim. beni hacettepe üniversitesi hastanesi'ne yatırdılar, eşcinsellik tedavisi gördüm.

ne menem bir tedaviymiş bu?

ne bileyim. bir buçuk ayın sonunda doktor 'senin düzeleceğin yok' dedi. zonguldak'a dönünce sorunlar bitmedi tabii... derken askere gittim. bölükte çaycıydım. bir çaycı daha vardı, adam erzurumlu. bana 'dadaşım dadaşım' deyip duruyor. adam sarkıntılık etmeye başladı. karşılık vermediğim için beni bölük komutanına 'o homoseksüel' diye şikâyet etmiş. komutan gelip bir tokat patlattı suratıma. eşcinselim diye beni hakkâri'ye sürgüne gönderdiler. orada başıma gelmedik kalmadı.

o saate kadar sevgiliniz oldu mu?

çookkk. ne aşklar yaşıyordum, hepsi de karşılıklı.
gencim, gençlerle çıkıyordum. meyhanelere gidiyordum. erkek kılığındaydım. saçlarım bülent ersoy'un o zamanki saçları gibi yandan küt kesimliydi. zonguldak yetmedi bana, kabıma sığamıyordum. sonra istanbul'a geldim. burada travestilerle tanıştım. tavestilerle birlikte harbiye'de otostop'a çıktım. adamlar rağbet ettiler bana.

hiç korkmadınız mı?

yok be korkmadım. ilk çıktığım gece yakalandım. karaköy karakolu'na, oradan da gayrette'ye götürüp fişlediler bizi. gazeteciler resmimizi çektiler. sonra da zührevi hastalıklar hastanesi'ne götürüldüm. hiç unutmam, hürriyet gazetesini bir açtım ki en arka sayfada benim resmim var. 'zonguldaklı kız altan istanbul'da yakalandı'. gazeteyi annem okumuş, dayım okumuş... tüm çevreye rezil oldular. çok ağladım o gün. anneme telefon edip yalvardım beni affetsin diye. çok ketumdur, affetmedi. yedi sene önce beşiktaş'taki evime geldi, 10 dakika oturdu. sonra hiç görmedim. abim çocuklarına 'amcanız öldü' demiş. yıllar sonra ablamın oğlu gelip beni buldu, birlikte rakı içtik. 'altan dayı, altan dayı' diyordu. bu haberden sonra zonguldak yüzüme kapandı böylece. 20 yıl sonra arabamla zonguldak'a gittim, ablamın evinde bir bardak çay içtik döndüm. neyse, baktım otelde olmuyor, para biriktirip kazancı yokuşu'nda ev tuttum. sonra da kendime genç bir sevgili buldum. 20 yıldır arkadaşım, hâlâ görüşürüz. 15 yıl pürtelaş'ta yaşadım.

yani polisin şiddetine maruz kaldınız!

aynen öyle. o zamanlar ibrahim eren vardı. biz ilk açlık grevlerini yapanlarız. taksim parkı'na kırmızı karanfiller bırakmıştık. inan üniversite imtihanını kazansaydım şu an transseksüel değil, gay'dim. transseksüel olduğuma pişman değilim, ama gay olarak kalsaydım daha iyiydi. istanbul'da mecburdum transeseksüel olmaya. o zamanlar eşcinsel, lezbiyen, biseksüel ya da travesti olmak çok zordu. ya öyle ya böyle, yani ya heteroseksüel ya da transseksüel olacaksın: çünkü insanlar diğer yönelimleri arada kalmışlık, sapkınlık gibi algılıyor. kim iş verecekti bana? zaten kanunlarda eşcinsellik 'yüz kızartıcı suç' olarak geçiyor. zonguldak belediyesi'nde eşcinsel olduğum için işime son verdiler. türkiye'de travesti olmak kadar zor bir şey yok. yaşıtım travestilerin çoğu öldürüldü. ya otobanlarda araba çarptı ya da müşterileri öldürdüler. ben de bir soru soracağım: bize dair önyargılarınız var mıydı?

hiçbir zaman önyargım olmadı, ama halinize üzülürüm.

neyimize üzülüyorsunuz?

tehlikeli bir hayat, sizlere ucubeymişsiniz gibi davranılıyor.

yani toplumu ikiyüzlü buluyorsunuz. adam gece sana en fazla parayı veriyor, ama gündüz karısı kolundayken 'bak ibne geliyor' diyor. biz hiç yüzlerine vurmayız, efendilik bizde kalsın. bir de o iğrenç kokuları yok mu? ağızları içki kokar. bacak araları leş gibi...

o adamlarla öpüşmem.yüzünüzü ekşitmeyin. mecburiyet nedir bilir misiniz?

evet! gelelim iş-güç durumuna.

iki yıl öncesine kadar otostop'a çıkıyordum. adamları kandırıyordum '.... var' diye. eve getiriyordum, adam durumu anlarsa iş bozuluyor. beni de iri yarı görünce, bunda ne şey vardır diye düşünüyor. oysa benim kadın olduğumu hayal bile edemiyor. iki kez adamlar çok kızdı, beni kilyos yolundan kaçırmaya kalktılar. allahtan polisler çevirdi, kurtuldum. sonra korkumdan bir hafta işe çıkamadım. günlük yaşıyorum. iki yıldır fuhuş yapmıyorum. artık korkuyorum. dedim ya çok arkadaşım öldürüldü. şimdi emekli olmaya çalışıyorum. akşamları küçük bir şişe rakı açıp demleniyorum.

yalnız mı yaşıyorsunuz?

sevgilim var ayol. almanya'da. adı maria. film yönetmeni. birkaç yıl önce film çekimi için istanbul'a gelmişti. polisler tarafından copla tecavüze uğrayan kadınların belgeselini çekti. aramızda bir elektriklenme oldu. hoş hatun (gülüyor). geçen yıl beni almanya'ya çağırdı, 10 gün orada kaldık, oradan avusturya'ya geçtik. 45 yaşından sonra âşık oldum. o da bana
âşık olduğunu itiraf etti. iki kez buraya geldi. geçen yılbaşını burada beraber geçirdik. sonra mayısta tekrar geldi, ölüdeniz'e gittik. eylülde yine gelecek. erkeklerle yatmak artık içimden gelmiyor. ne bileyim, kullandılar beni. ama bu kız almanya'ya dönerken benim için hüngür hüngür ağlıyordu. doğrusu bir kadının benim için ağlaması çok hoşuma gitti. halbuki eve gelince ben de ağladım. maria'yla romantik bir ilişkimiz var. hiç evlenmemiş, erkeklerle hiç cinsel ilişkiye girmemiş. almanya'da beraber olduğu bir kadın var. ama ona benimle beraber olduğunu söylemiş, ama yine de kıskanıyorum. 'istersen aradan çıkabilirim' dediğimde 'hayır. sen, sen, sen' dedi. hoşuma gitti.

siyasete ilginiz devam etti mi?

bir arkadaşım benimle 'hadep'e bir transseksüeli üye yapmazlar' diye iddiaya girmişti. oysa beni hemen üye yaptılar. ama şu var: 'devrimciyim' diye geçinen adamlar bile bize burun kıvırıyor. belki biz onlardan bin kat daha devrimciyiz. onlar ancak teorisyen olurlar. aleviyim, ailem de demokrat. abim dev- yol'cuydu. geçmişte 141-142'nci maddeler için yürüdük. hadep'in yürüyüşlerine katıldım. daha sonra lambdaistanbula üye oldum. politik bir duruş sergileyemezsen yok olursun.

bursa'da 1. türkiye eşcinseller buluşması'nda az kalsın linç ediliyordunuz. orada bir faciayı önlemişsiniz.

o pisliği ben ve deneyimli arkadaşlarım engelledik. bursa'da en doğal olan yürüyüş hakkımızı polis engelledi. otobüsümüzü taşladılar. yöneticilik apayrı bir olay. ben eşcinsellerin örgütlenmesini seviyorum. biz pürtelaş sokak'ta neler çektik, ne dayaklar yedik. travestilerin genelde kültür seviyesi düşük. çoğu erken yaşta cinsel yöneliminden dolayı ailesi ve çevresi tarafından dışlanıyor. bu yüzden çoğu eğitimine devam edemiyor ve hayatlarını sürdürebilmek için tek çare olan seks işçiliğine yöneliyor. çünkü ne kamuda, ne de özel sektorde travesti kimliğine sahip birine iş veriliyor. bu, bir ayrımcılık. kesinlike türkiye'de gay, travesti ve transseksüeller için koruma kapsamlı bir kanun çıkması lazım.

yedinci ve son yazı oğlum benim öğretmenim başlığında.