gay bara gitmek

gay aleminin dışında kalmakla övünen ve haliyle hiç gay bara gitmeyen çoğunluk için dejenerasyonun fitilinin ateşleyicisidir. eğlenmenin, kendini rahat hissetmenin ve belki de maskelenen eşcinselliğin hakkını vermenin açık adresidir gay barlar. belki seks partneri aramak, belki dans etmek, belki eski sevgilisiyle karşılaşmak; nedeni ne olursa olsun bir renktir gay barlar. burada her şey belki fazla yaşanır ama gitmeyenlerin izleme zorunluluğu yoktur. tıpkı eşcinsellik gibi oralar da rahatsız etmeme adına gözlerden uzak tutulur. kısacası gay bara gitmek bir gay için ahlaki çıkarım yapmamızı sağlamaz.*
gitmeyi hep istemişimdir. ama hiç gitmemişimdir. ömründe istanbulu bir kez gören ben taksimde gökkuşağı bayraklı cafe görünce yüreği pırpır atarken bir yerleri de yusuf yusuf olmuştur.
gay bara gitmek bir nevi arz talep meselesidir. kısacası siz neyi isterseniz onu yaşarsınız. talep edilmek isterseniz hiçbir özel çabaya gerek yoktur. aksi durumlarda ise karmaşık sinyaller vermediğiniz sürece kontrol sizdedir. fakat başka bir gerçek de şu ki; gay barlarda nice insan görülür ama üzerinde kıyafet yoktur; hatta nice kıyafetler görünür ki içinde insan yoktur.

(bkz: nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok. nice elbiseler gördüm, içinde insan yok)
cesaret edip de gidemediğim, hem cesaret etsem de kimle gideceğimi bilemediğim merakımı tetikleyip duran mekan. denemek lazım tabii.
aktivist gay eğlencelerinden birisi.
arkadaşlarla gitmek dünyanın en eğlenceli işlerinden biri. sevgilinle gitmek, umursamadan dans edebileceğin için inanılmaz tatlı. eski sevgili hiç gitmediği için, ricası üzerine onu götürmek, hele de bu esnada başka "tanıdıklara" ve hatta "ortak tanıdıklara"* rastlamak ise tam bir cehennem azabı. bir saatten sonra kimle giderseniz gidin bünyede bol alkol olmadan çekilmiyor.
bir ara kıçımı kaldırıp gitmeyi düşündüğüm yer.. olmalı... diye düşünüyorum.
ama...
ne adam akıllı içmek var,
ne tadına doyulmaz sohbet yeteneği,
ne hoppidi oynak kıvırma yeteneği.

"i, zombie"