hoşlanılan insanın hoşlananın hakkını veremeyişi

en net şekilde "sırf ona göre kendimi değiştirdim, yaşam minimallerimi bile ona göre ayarladım ne var ki, farkındalık yaratabilmiş değil" şeklide ortaya çıkan kayıp.

insanın normalde yapmadığı çoğu şeyi, sırf hoşlandığı biri için yapıyor oluşu ancak karşılığı göremiyor ya da görse bile yetmiyor oluşudur bu bir anlamda. toplum içinde "ben ona binlerce ışık yılı hızı gittim de o bana bir adım gelemedi." "davranışlarda eşitsizlik var, gelmek istediğim noktaya sırf karşımdakinin ilgisizliği yüzünden gelemedik be abi." şeklinde sık sık zuhur eder. bunca saçmalık ve değer atfedilmeyişe rağmen işin garip yanı, hoşlanırken insan ağzına ne şekil sıçılacağını bilir yine de vazgeçemez, bırakamaz. kapatamadığı bir sayfa olarak yazılır da yazılır; kendisine kendisinden olur.
platonik aşktan farkı yoktur benim gözümde. ya da ruhunu kaybetmiş, zaten olmayacak bir ilişkinin süresi dolmuş hali de olabilir. sırf bu hissiz herifler yüzünden aşık olmaktan korkar oldu insanlar. o yüzden bir karşılık, bir ışık, bir hoşlantı hissedilmiyorsa bırakılması elzem olandır.
boş yere kurulan hayaller ve sonrasında kaçınılmaz son; sükût-u hayal *
temel anlamda konuyu aşk olarak ele alırsak aşkın zorunlu anlaşmalar toplamı değil bir savaş olduğunu hatırlatan durum. hoşlananın hakkı sadece çabadan ötürü verilirse arta kalanın '' aşk uğruna kullanılmış beden pişmanlığı '' yla isimlendirilmesi kaçınılmaz olur. ne diyelim; aşk acımaz, acıtır.