hrant dink

güzel adam.

"türkiyeliyim... ermeniyim... iliklerime kadar da anadoluluyum. bir gün dahi olsa, ülkemi terk edip geleceğimi batı denilen o hazır özgürlükler cennetinde kurmayı, başkalarının bedeller ödeyerek yarattıkları demokrasilere sülük gibi yamanmayı düşünmedim. kendi ülkemi de o türden özgürlükler cennetine dönüştürmek ise temel kaygım oldu.
şu anda yaşayabildiğim ya da yaşayamadığım haklara da bedavadan konmadım, bedelini ödedim, hâlâ ödüyorum." demiş vakt-i zamanında.

sonra, 19 ocak 2007de kalleşçe öldürüldü; bir nefret cinayetine kurban gitti bu güzel insan.
avrupanın en büyük adalet sarayına sahibiz; 5 yılda bu sonuca ulaşan "hukuk", bir 5 yıl sonra hrant dinki suçlu bulmayı başaracaktır. <br>karar üzerine "hakaret" içermeyen cümleler kurabilecek halde olmadığımdan başkalarının sözlerine sığınıyorum; <br> <br>"bir bebekten katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz " <br> rakel dink <br> <br>"kendimi beyhude hissettim, daha ne diyebilirim?","derin devlet yeni siyasi yapı ile uzlaştı." <br> fethiye çetin <br> <br>"uçan kuşu terörist ilan eden akp yargısı, dink suikastinde terör ve örgüt bulamadı." <br> <br>"soykırım bir ırka ait çok sayıda kişiyi öldürmek değildir.bir ırktan diye bir kişiyi bile öldürülebilir görmek yeterince soykırımdır."* <br> <br>"baklava çalmak 6 sene, ekmek arası köfte çalmak 5 sene, ermeni öldürmek paha biçilemez. 5 senedir paha biçilemedi."* <br> <br>"devlet adaletin temelidir." <br> <br>(bkz: derin devlet)
sonra hrant,
hiçbişey olmadı,
gazeteler senden daha çok bahsetti,
adına bikaç şiir şarkı köşe yazısı yazıldı falan,
hepimiz ermeni olduk bir süre,
agos meşhur oldu,
rakel çok güzel konuştu,
delik ayakkabın olay oldu,
sonradan kimin rüyasına girdin bilmem,
kim senin için ağladı, bi daha kimin aklına düştün de uzaklara daldı bilmem,
susmadık ama susmadılar,
bangır bangır bağırdılar bizimkiler,
görsen ne kalabalıktık,
oralar nasıl bilmem ama,
buralarda barışla hrant aynı oldu,
biz sana hoşçakal dedik,
bakalım sen bize ne zaman hoşgeldin diyeceksin,
ben daha buralardayım,
aklında bulunsun hrant,
sende burdasın,
em hemu hrantin,


her 19 ocak günü bir utançla uyanıyoruz. göz göre göre kurşuna dizilen bir gazeteci, arkasından ağlayan aşık bir kadın ve utançla sarsılan bizler. insan ne söyleyeceğini bile bilmiyor bunca zaman sonra. dava deseniz kilitlenmiş, olaya karışanlar terfi etmiş. katilin arkasında türk bayrağıyla fotoğraf çektiren polisler falan... kabul edelim iğrenç bir ülkede yaşıyoruz. bu ve bunun gibi devlet eliyle işlenmiş cinayetler sadece hükümetlerin değil bizim de alnımıza sürülmüş kara lekelerdir. hepimiz hrantız diye bağırsakta hepimiz katiliz aslında...

çok yanıldın hrant! bu ülkede çok uzun süredir güvercinleri de vuruyorlar...umarım gittiğin yerde huzur bulmuşsundur...
tüba çandar'ın yazdığı hrant kitabı hrant dink'in tüm hayatını, doğumundan, gençliğine yaşadığı bir ömrü dile getiren güzel bir otobiyografik romandır. ben bu kitabı okurken çok düşündüm, ağladım zaman zaman; gerçekten zor bir hayatı yaşamış cesur bir adamın, kendine türkiyeye adayan türkiye için adalet çabası içinde olan bu cesur adamın neler yaşadığını ailesinin, sevdiklerinin ağzından duymak gerçekten insanın boğazındaki o düğümü tıkayıp bırakabiliyor. onu anlamak için bu kitap okunmalı, tüm önyargılı davrananlara rağmen okunmalı..

kitaptan birkaç bölüm hafızamda yer etti şöyle ki;
-"eğer tercih etmek durumunda kalırsanız hangisini tercih ederdiniz? türkiye'nin 'ermeni soykırımı'nı kabul etmesini mi, yoksa türkiye'nin demokratikleşmesini mi?
-"ne yazık ki türkiye'nin demokratikleşmesini hiç önemsemiyorlardı. oysa demokratikleşmemiş bir türkiye "soykırımı" tanısa ne olur tanımasa ne olur." * syf:513

eşine şiir yazmış hrant dink o kadar da duygulu ve hisli biriymiş dedim;

ey sevgilim
ey sevgilim, ey birtanem, ey 'ben’tanem!
aç gözlerimi hadi...
ve anımsa.
günlük ezberimizin bozulduğu, sıradan söylemlerimizin kekeleştiği ilk göz sevişmelerimizi anımsa.
sınırlanmış yaşantımızı ilk yırtışımızı...
dayatılanlara, sunulanlara yenik düşmüş bakışlarımızın ilk dirilişini, direnişini...
tarih yaratıyordu artık o gözler... anımsa.
yüklüydük, gayrı insani yüklerin en ağırıyla...
aşk bu, kolay mı öyle kapıp da kaçmak? kolay mı öyle tarih yaratıp da zamanın insafına terketmek?
sırtlayıp taşınması gerekirdi geleceğe... beslenmesi gerekirdi.
azalmanın değil çoğalmanın hücresiydi sırtladığımız... bütün hallerimizin çekirdeğiydi.
artık silahımız da oydu... atom bombamız da.
nice acılı ve zalim çalkantıların arasından hep onun sayesinde sıyrılacaktık.
onu kaybetmemeliydik. o bizim tarihte ilk kurtarılacak ve hep kurtarılacak üretim aracımızdı.
zamanla hesaplaşmamızda, didişmemizde, cebelleşmemizde tek kalemizdi. “büyük dünya”ya karşı verdiğimiz mücadelede “küçük dünyamız”dı, savunma alanımızdı, sığınağımızdı.
ey sevgilim, ey aşkım!
sen var ya sen, hep uğruna mücadele ettiğim barıştın, huzurdun.
farklı olma hakkımın, eşit yaşama arzumun ve özgürlük sevdamın köküydün.
sen benim sonradan kazandığım sosyal bir hak değil, insan olma temelimdin. ta kendimdin, halimdin.
sakındığımdın. ödediğim bedellerin nimetiydin.
hep yaşadığım ama hiç erişemediğimdin.
sevgilim!
inan ben seni onursuz hiçbir sevdayla aldatmadım.
bedelin pahalıydı, ödedim... ödeyeceğim.
ve günün birinde sevgilim, gözlerim yorulanda...
çağır çocukları yanına.
aç gözlerimi son bir kez.
onlara bebeklerimi göster ve de ki:
“sizin babanız beni işte bunlarla sevdi.” * syf:643

http://www.ntvmsnbc.com/id/25134022/ *

''..deniz hep özgürlüğü çağrıştırır bende... ısınan havalar ve denizin kışkırtan çağrısı her seferinde çocukluğumun o nefis muzırlığını anımsatır...kızıl güneş, karşı adaların arkasına doğru usul usul sıvışırken, hızlı kulaçlarla ona yüzerdik. kaçardı biz kulaçladıkça. epey açıklarda kıçımızdaki son bez parçasını da çıkarır, suya salardık. soyunduğumuz, son tutsaklığımızdı sanki.

gayrı cıbıl cıbıl oynaşır, suyun özgürlüğünü tokatlardık yorulana dek.

balıklar da hiç pipimizi yemezdi.."

(hrant dink/atlantis uygarlığı)
güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler.
evet biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce.
sistemin yarattığı katilleri sistem elbetteki koruyacaktır.
19 ocakta saat 13:30'da şişli'de, saat 15:00 te agos'un önünde, seni vurdukları yerde, buradayız ahparig.

www.buradayizahparig.net

not: ben anmaya gideceğim. sözlükten başka katılan arkadaş varsa mesaj atabilir.
anma töreninin hemen sonrasında, polisler tarafından atılan biber gazı canım ülkemin nasıl da güzel bir yer olduğunu gözler önüne sermiştir.
bu kadar ülkeni sevip; bi çocuk tarafından öldürülmen en büyük üzüntümüzdü sanırım.. hrant dink öldürülmeden çok değil bikaç yıl önce konferans vermek için trabzona gitmişti. ne gariptirki onu öldüren ogün samast istanbulu tam olarak bilmeden ( ki bu adam taşı toprağı altın diye gelmedi..) gelip seni genel yayın yönetmenliği yaptığın agosun önünde vurdu.. piyonlarla işimiz yok arkasındaki güçler 6 yıldır aydınlatılmayı bekliyo umarız bian önce sonuçlanır.. bugün saat 3 te bizde ordaydık sevdiğin şarkılara eşlik ettik.. faşizme inat kardeşimsin hrant..
2 yıl, okulda olduğum için, bu sene de yüzlerce kilometre uzakta olduğumdan anmasına katılamadığım ve içimde inanılmaz vicdan azabı yaşadığım, öldürülmesinin ve hiç bir şey yapamayışımızın utancını ise nasıl taşıyacağımı bilemediğim güzel insan. hemşehrim. neyseki birgün aynı toprakların dibinde buluşacağız onunla.
ölüm haberini ermenistan sınırında öğrenmiştim.aradan dokuz yıl geçmiş.acın hala taze.senden sonra sayısız ölüm oldu bu topraklarda.binlerce yıldır kan içen toprak hala doymadı.
bu dünyanın adaleti suçlunu cezalandırmayacak.kalsın senin davan mahşere kalsın.toprağın bol olsun yetim hemşerim.
hrant, adı ''vicdan'' olan heryerd(ed)ir
hrant dink, hepimizin kardeşi... başımız sağ olsun. o bu ülkenin aydınlık çocuğuydu. faşist katliamın bir an önce aydınlatılmasını diliyoruz.
10. yıl anmasında bile polis müdahalesi yaşanmıştır. eşi'nin konuşması yürekleri daraltıyor, kadın doğruları söylüyor.

“10 yıldır neler neler oldu. ah sevgilim. malatya katliamı, iskenderun, sevag balıkçı, roboski, gezi olayları, suruç, diyarbakır, sur, mardin, nusaybin, cizre, şırnak, tahir elçi, ankara, 15 temmuz, maçka, izmir, gaziantep, ortaköy, havaalanı ve ortadoğu’daki savaş. operasyonlar, terör, daha neler neler… ülke kan gölüne döndü. kimileri insan kanıyla duş yapmayı arzuladı. kutsal olan devlet değil, insandır. kutsal olan yaşamdır. gelin önce birbirimizi anlayalım… gelin önce birbirimizin acılarına saygı gösterelim… gelin önce birbirimizi yaşatalım."

(bkz: rakel dink)

http://asdilgbti.ayisozluk.com/2017/01/2...
faşist ve ırkçıların genelde ermenilere küfrederken kullandıkları ' ama türkiyedeki ermeniler kardeşimdir' konseptinin son zamanlarda öncülüğünü üstlenen, gazeteci kimlikli bir aydındı. ermeni derken bile sinirlenen insanlar'ı bayağı bir sevindirmiştir ölümü.

anadolu'da son 1 asırdır devam eden 'farklı halkları' yok etme ve kaçırma çabalarının detay halkalarından biridir bu adamın ölümü.
bu ülkedeki kendi gibi olmayanları/düşünmeyenlerin ortadan kaldırılması gerektiğini düşünen faşist ve yobaz beyinlerce ortadan kaldırılmış aydınlık insan. bir kere öldürülerek ortadan kaldırılır sandılar ama bir sembol oldu o artık hiç unutulmayacak ters tepti planları faşistlerin...
bugün ölümünün 6. yıldönümüdür. katillerinin medyaya yansıyan tebessümlü fotogafları beni çok rahatsız ediyor.
bugün doğum günü farklı etkinliklerle kutlanan gazeteci ve fikir adamı.

bugünün akşamında 5. uluslararası hrant dink ödülleri dağıtılacak. katli, yargı süreci; faillerin durumu ve sanık yargılama yöntemleri ile tam bir yargı dalaveresine dönüşen hrant dink davası da böylece; siyasilerin yeniden gözüne gözüne sokulmuş olacak.
  • /
  • 2