ilk aşkınızla buluştuğunuz ilk yer

içi boş başlık ve başlık üstüme kaldı haliyle.

ilk aşkımı ve nerde buluştuğumu hatırlamıyorum. çünkü yaşadığım aşk mıydı ondan hiç emin olamadım.
ataşehir merkez , (mmm) migros marketin önünde buluşmuştuk. arabasının içerisinde bekliyordu. insan gelmeme yakın dışarı çıkar, bir selamlaşırız diye düşünürdü. neyse, şimdi güzel anılar ile geride bıraktık maziyi.
okulun arka bahcesi ( high school ) ( of ne atesli opmustu beni, o zamanlar hic erkek figürüm olmadığı için onun basket takiminda olmasi , kendince kaslari , benden iki sinif üstte olmasi ne kadar da tahrik ediciydi universiteden sonra evlenmis aglasam mi ki kizimiz olacakti diye ahahahaha )
taksim, istiklal caddesini boylu boyu gezmiştik.
öğrenci evi. kadıköy'ün belki de en eski evlerinden biriydi. bu eski tahta ev 4 katlıydı ve bizimkisi 4. katta evini en yakın arkadaşıyla paylaşıyordu. soğuk bir kış günü kalın patikleriyle ağırlamıştı beni.
klişe ama starbucks. ben daha erken gelmiş, koltukta oturmuş bekliyordum. ilk kez onu görüşümü, o tintintin yürüyüşünü hatırladım. kalbim çok tatlı atmıştı. aradan geçen bir zamandan sonra oturduğumuz koltuğun yan tarafındaki masada karşılaştık, bu kez görmezden geldi, beni görmemek için sırtını döndü. yine tin tin tin yürüdü. bir kez daha merhaba demeyi istemiştim. oysa hoşçakal bile diyememiştim.
2012 yılının ocak sonu veya şubat başı gibiydi. facebookta siyasi bir sayfada tanışıp uzunca bir süre konuştuktan sonra açıldık birbirimize. ben liseli bir ergen o da üniversiteye yeni başlamış, kendini ankara’ya atar atmaz zor da olsa birilerine açılma kararı almış hevesli bir çocuktu. hiçbir zaman hissedemeyeceğimi düşündüğüm büyük hisler beslemeye başladım zaman geçtikçe. birgün atladım gittim birkaç günlüğüne. hızlı tren yeni yapılmıştı ve bu kadar yakınken neden gitmeyim diye düşündüm. heyecandan 2 saate yakın olan yol günler sürmüş gibi güç bela indim ankara’ya.
bindim taksiye kızılay’a doğru gidiyorum. yol hala bitmiyor. izmir caddesinin girişinde attım kendimi dışarı. ankara’ya ilk defa bu kadar anlam yükleyerek gelmiştim.
kızılay avm’ye doğru yürüdüm. ziya gökalp tarafına geçeceğim. o kocaman yaya yolu da bitmedi yürürken. tam trafik lambasının altında bekliyordu. kolları birkaç santim uzun, yeşil parkası ile ankara’nın nüfusunu 1’e düşürdü oracıkta. sanki senelerdir tanışıyormuşuz gibi içten kucakladık birbirimizi.
sonra 3 sene boyunca hep sarıldık ankara’nın birçok yerinde, birçok trafik lambasının altında.
konak ykm önü. allah belasını versin.
kadıköy iskelesi

dershane çıkışını beklemiştim. yeni bir iskele daha yapmıştım o sıra. daha sonra yıktılar.
kadıköy- emrah büfeydi.
onun satıcı, benim müşteri olduğum bir alışverişte tanışmıştık.
iki gün sonra tatlı yemek için sirkeci'de bir pastaneye oradan da sinemaya gittik.
mahallede nehir kenarında bir park vardı. orada bozuk bir lambanın altında buluşmuştuk. walkmaninden müzik dinlemiştik falan işte. sonra ayrılacağımız zaman sarılınca ikimiz de erekte olmuştuk jdfskl
hep; sen ilkimsin, ilk sana aşık oldum gibi bir sürü yalanlarla dolu bir durum bence
ilk aşkım kuzenimdi ahırda buluştuk biz karsın susuz ilçesinde bi köyde doğduk büyüdük
baba amca yedi sülale hayvancı öyle oluncada kuzenle yakınlaştık
ahıra çağırmıştı yanına orada oldu ilk
valla benim için enteresan olan durum.
cuma namazına giderken, sigara aldığım tekeldeki elemanla bir hikayem var. tabii eleman olmaktan çıktı sonra, her şeyimi oradan aldım bira cips çerez su diş macunu neyse. gide gele açıldık birbirimize. sonra 2 yıl beraber yaşadık. double penetration denemek istediğim için ayrıldık.