salçalı ekmek

çocukluk besini.
akşama kadar tozlu topraklı sokaklarda koşturur çocuk. sonra anne kapıdan seslenir o güzelim sesiyle... bir koşu gider, tontiş elleriyle hazırladığı mis gibi salçalı ekmeği indirirsin mideye.
afiyetle.

huzur ve biraz da hüzündür hatırlaması.
çocukluğumu hatırlatandır. yanında bir de taze soğan oldu mu ohhh miss. en az benim kadar seven birini daha biliyorum (bkz: nohut kafa fırat) * * *
bazı insanlar çocukken yalnız yerler, bazı insanlarda benim gibi her parasız kaldığında.
tuzlanmadan tadı çıkmayan meret.
bu salça eğer biber salçası ve cevizliyse dumanı üstünde ekmeğe tereyağınla birlikte sürülürse orgazmik bir yiyecek oluverir.
laboratuar raporunu evde unuttuğum bigün, koşa koşa eve gelmişim, vakit yok diye ekmek arası salça yapmışım, fakirlikten değil yani vakit yok diye, yoksa arasına salatalık da koydum, yiye yiye kampüse gelmişim, fakültenin girişinde arkadaş önümü kesip 'kanka sen ne yedin öyle ağzın hep salça' demese hiç farketmeyecem, bende millet beni niye süzüyor diye havaya giriyorum