- ellerinize temas etme şerefine nail olmak isterdim.
- belki tüm iyi niyetinizle dile getirdiniz ama kafamda yanlış bir algıya yol açmasından korkuyorum.
- sevişsek mi?
- vallahi seviyeli olacağız diye diye libido seviyemi düşürdüm, kalsın.
üzümün çöpü, armudun sapı modunda gezen ve aynı modda birilerinin kendi karşısına gelmeyecek şekilde düşünen ama bununla yüzleştiklerinde dünyaları başlarına yıkılan drama queen pıtırcıklarıdır
(bkz: ne ekersen, onu biçersin)
1. karşılaşma
2. selamlaşma, hal hatır
3. ayaküstü geyik "hiç aramıyon sormuyon, şurdan ayrıldım artık şurdayım" vs...
4. vedalaşma
5. buluşma için sözleşme
6. tutulamayan sözler, buruk kalpler
6'dan sonra ne olduğunu merak ediyorsanız 1'dn 6'ya kadar tekrar okuyunuz. işte bu helezoniyi bize yaşatan ve bu helezoniyi yaşattığımız insanlar.
bide şunu düşündüm tam giriyi entere basıp yollayacam aklıma geldi. mesela bu insanı kaybetsek ve bu izanami bozulsa acaba ne hissederiz? keşke daha çok konuşsaydık, o randevulara katılsaydık falan. ama artık hiç bir anlamı kalmadı de mi?
büyük bir heyecanla 2.sezonunu bekleyip daha ilk bölümden sonra o ağaca sarılmalar bilmemneler ile beni epey korkuttu. itiraf etmeye utansam da az biraz değil bayağı bi patrick olmuşum haberim yok (bi daha kötüsü böyle insanların iş bir karakterle özdeşleştirmeye geldi mi hep ana karakter sanmalarına da sinir olurdum). jonathan groff'un o boyuna, posuna; hele de inanılmaz sesi ve okyanus mavisi gözlerine rağmen bu durumda olması/yalnız kalması ile dedim bu bile bu durumdaysa ben öleyim, en azından bu arkadaş taş falan hani. baksana hayal dünyasında, kurgu da bile olmamış. iyice umutsuz romantiğe bağlatmışlar, kezbanlık sınırlarını zorluyor falan ki bu beni daha da korkutuyor, ha bi de o ağaca sarılmalar falan ne oluyoruz dedirtti. zaten ilk sezonda blue jasmine'e selam çaktığı "if you can't fall in love in san francisco, you can't fall in love anywhere." ile beni bir kez daha ''neden buradayız?'' diye sorgulatıp, gülümsetmişti, aklıma kazınmıştı. bölüm ortasında doris geldi de bi oh çektirdi, az bi kendime getirdi. bu gidişle bu sezonla son bulup bir doris spin off'u yapılsa fena olmaz gibi.
enerjim kalmadı. insanlar için kendimi değiştirmeye de çalıştım, insanların dedikleri umrumda değilmiş gibi davranmaya da çalıştım, çok kavga da ettim (bundan altı ay öncesine kadar herkesle her an kavga ediyordum), şimdi sadece yorgunum. beni sevmediğini bildiğim insanların yanında olmaktan çekindiğim için dışarı çıkmadığım zamanlar oluyor, çünkü ortamdaki gerginliği ya da o gerginlik ihtimalini taşımaktan yoruldum. birkaç senelik bir reset atmak istiyorum hayatıma.