cinnamon

Durum: 133 - 0 - 0 - 0 - 23.12.2016 00:57

Puan: 2590 - Sözlük Kezbanı

13 yıl önce kayıt oldu. 1.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 7

hayal kırıklığı

hayattır aslında...
en basit, en yalın ve yakın haliyle hayattır.

hayallerim kırıldı demeli insan. her kırıklık daha güzel bir hayale el sallar aslında.

birini sevdiğini nasıl anlarsın

birini sevdiğini anlayamazsın. birini sevip sevmediğini anlamak için çırpınıyorsun yanıtını söyleyeyim sana.. sevmiyorsun...
acımasızsa ve sana zarar veriyorsa fakat tüm bunlara rağmen yanında kalıyorsan bil ki seviyorsun..
en çok kızdıkların onda en sevdiklerin oluyorsa bil ki seviyorsun..
birine dokunmanın ne kadar acıtabileceğini fark ediyorsan bil ki seviyorsun..

aşk hiçbir zaman gelmez.. en istediğin zamanda gelmez.. yalvarırsın yine gelmez.. tam bitmişken sevme hevesin o zaman çıkagelir.
emin ol geldiği zaman kendini belli eder.. yerle bir eder seni.

anne

özür dilerim anne.

senin benim için yaptıklarının karşılığını veremedim...

sen "ben ne yapıyorsam mutluluğun için" demiştin ya. ben kendi mutluluğum için hiçbir şey yapmadım. yapmaya çalıştıklarım hep mutsuzluk oldu anne..

gelenin verdiği acıyı daha büyükleri ile kapatmaya çalıştım.. olmadı...

hayal kırıklığı

sahici olur hayal kırıklığı.

sözlük anlamı olarak bakarsak ne hayaller ne de bu hayallerin kırıklığı elle tutulmaz. dünyada herhangi bir yer kaplamaz.

gözle görülür ama..

üç yaşındaki bir çocuk sabahları mutlu uyanır. o yüzden o güneşin yeni doğduğu zaman diliminde gülücükler saçarak bağırabilir. sen bağıramazsın. sen o kadar erken uyandığın için,
uyandırıldığın için mutsuz olursun. öyle ya hayal kırıklıkların var senin.

kırıklarını tamir edebilir misin? belli olur mu yapıştırıldığı?

hayal kırıklıkları mutlulukla orantılanır belki de. paradoks hesabı ha?

ne kadar mutlu olmaya çalışırsan o kadar kırılır hayallerin..

hayallerini ne kadar korursan mutluluğu o kadar küstürürsün kendine...

hayal kırıklığı

çocukların hayal kırıklığı olmaz. onların içi tertemiz.
sadece kahramanları olur. babası mesela. belki de ağabeyi. bilinmez. çocuk kendi kahramanını kendi belirler.

büyüyünce kahramanını sen belirlemezsin. o gelir ve ayırdığın tahta oturur. sen dur desen bile eğer yazıyorsa kaderinde oturacaktır oraya.
git dersin, istemiyorum dersin. olmaz. gitmez. temelli kalmaya geldiğini söyler. inanmazsın.
inanırsın.
inandığın an hayal kırıklığına açarsın avuçlarını. bir kıyıdan ya da çocukluğundaki çeşmelerden akan su gibi hayal kırıklığı akar ellerine.

aşık olmak

adamına göre değişir.
hayatta her zaman zaman sıralaması yapmak iyi olduğundan bu duruma da öyle bakalım.
eğlenceli bir hayatın vardır. az şeyi ve az kimseyi umursayarak hayatına devam edersin. az üzülürsün bu sayede. güvenli limanlarda yüzer, istediğin zaman tehlikeye atılırsın. onun da tadı başkadır. her gün bir başkasıyla flört eder ve gününü gün edersin. istediklerinle yatıp zevkini de aldıktan sonra, sana dokunan eden olmadıktan sonra hayat sana güzeldir.

derken bir gece.. hatta gece yarısı o çıkar karşına.. önemsemezsin.. nasıl olsa senin için sadece 1 gün sürecek bir hikayedir.. en fazla iki gün o da çok iyiyse..

bundan sonrası klasik gider. mesajlar ve flörtleşmeler..

sonra görüşürsün.. hayatın boyunca dalga geçtiğin o duygu çarpar seni.. insanları aptallıkla suçladığın o anı sen yaşarsın.. zamanın durduğunu ve dünyanın onun etrafında döndüğünü görürsün. içkiden zanneder ve bir adım geri gidersin ama o geri gitmez. aksine yaklaşır sana. ellerini tutar. ellerini kenetler sana.. gitsin istemezsin.. günler geçer.. nefesini ezberlersin.. uykunda sana sarılmıyorsa bozulursun gecenin bir yarısı.. uyanırsın ki uyurken onu izlemeye vaktin kalsın..

bu sefer sen kaybedersin.. hızlı başlayan hızlı biter.. onun için kolay olduğunu düşünürsün.. bu daha da üzer seni..

paramparça olursun.. her bir parçan bir yana dağılır. toparlamak istesen de toparlayamazsın.. gecenin bir yarısı uykundan mutsuzlukla uyanmak ne demek öğrenirsin.. en güvenli yer evin sana dar gelir.. yatağında uyumak işkence olur.. tek mutluluk onun yanında olmaktır.. sabahları uyandığında burnuna kahve dayamasını özlemektedir. artık kahve içmezsin sabahları.

dayanmak zorundasın.. ellerini unutmak zorundasın.. elini kestiğinde yaranı öptüğünü unutmak zorundasın.. zorundasın..

mutluluk veren küçük şeyler

klişenin dibidir.

diş fırçalarınızın yanyana duruyor olması.

babanın ölmesi

ben normal bir çocuk değildim.. "anneni mi daha çok seviyorsun babanı mı?" diye sorduklarında hep annemi derdim.. hep annemi daha çok sevdim çünkü.. annem benim kahramanım, kurtarıcım ve her şeyimdi. çocukluğumun şekeri annemin yanaklarıydı..

sen de beni çok severdin biliyorum baba. kucağında geçti çocukluğum.. her gece elinde sevdiğimi bildiğin için kinder yumurta çikolata ile gelirdin.. aynı pijamaları giyerdik ama ben hep annemi daha çok severdim baba..

büyüdüm ben.. kocaman bir adam oldum.. boyum uzadıkça seninle aramızdaki mesafe büyüdü.. sen uzaklaştın benden ben zaten kendimle meşguldum hep.. varsa yoksa hayatımdı.. seni anlamadım, anlamak istemedim.. sonra sen gittin.. hiç unutmayacağım şekilde terk ettin bizi.. annem yerine bir başkasına baktın..

korktum..

annemin saçlarını okşamayacaktın artık.. bir başkası "baba" diyecekti belki sana.. madem sen gitmiştin benim için de babam olmayacaktı.. gittin ya sen ben çok korktum baba.. savunmasız kaldım hayatta.. bu yüzdendir böyle soğuk oluşum.. kendimi korumaya çalıştım baba.. baba yazamıyorum ben.. alışkın değil parmaklarım..

parmaklarım..

biliyor musun herkes aynı şeyi söylüyor.. ellerim aynı sen.. seninkiler kadar güzel.. gözlerimiz de aynı.. ben sana benzedim..

aradan yıllar geçti.. hep özledim seni.. itiraf etmedim kendime ama özledim..

sonra bir gün.. bir pazar sabahı.. telefonum çaldı.. abim.. her zamanki gibi açtım.. gülerek.. yine ne yumurtlayacak diye.. merhaba demedi.. durdu sadece.. sustu.. nefesini duyuyordum..

aklımda sen hiç yoktun baba..

"babam ölmüş.."

ben bu cümleleri hiç duymayacaktım baba.. benim babam yoktu çünkü.. umurumda değildin sen.. ben, biz sensiz hayatımızda çok mutluyduk..

yıkıldım.. çok kızdım kendime.. üzüldüm diye..

dudaklarımda kan tadı vardı.. tıpkı senin gibi.. kızdığın, üzüldüğün her an burnun kanardı senin de.. oğlunum ben senin çünkü.. benziyorum sana..

ellerim.. senin elin..

bundan sonrası tatsız.. bir yerdeymişsin.. bilmiyorum.. duyamıyordum.. kulaklarım çınlıyordu.. sensiz kalmanın ne demek olduğunu biliyordum ama artık aynı dünyada nefes almayacak olmamızı anlamıyordum.. mümkün müydü bu? belki yanlış anlama?

sonrası daha da tatsız.. anlayamıyordum.. emin olamıyordum.. sonra seni gördüm.. öyle uyuyordun.. nefes almıyordun sadece..

benim babam öldü.. benim babam öldü.. babam öldü benim.. babam..

canım yandı, parçalandım.. artık daha çok korkuyorum hayattan.. zarar, ziyan kalmış bana sanki.. senin gittiğin o günden sonra yine çocuğum şimdi.. yeni baştan, sil baştan başlamak zorundayım.. belki daha zor.. bu defa dizlerimdeki yaraları saracak kimse yok.. benim babam öldü..

baba.. babası ölen çocukların evinde çikolata olmaz zannederdim ben..

sevgiliye sözler

mutlu şeyler yazmak isterdim sana ama yazamıyorum. elim gitmiyor. beceremiyorum belki de.
sadece birkaç dakika önce gittiğimi söyledim sana. tezgahında hala kilo ile kolonya satan bakkalın önünde yürüyorum şimdi. elimde umutlarım. basit bir çöp poşetinde. ihtiyacım yok.
yokuş yukarı çıkıyorum. oysa senin yanından ayrılışım yokuş aşağı frene basmadan inmek gibi. bir yerde duracağım belli fakat ne kadar canım yanacak bilmiyorum. çok olacak, acıtacak ama öldürür mü sence?
işte kalabalık şehir ve ben şehrin içindeki en üzgün adam. az önce kendimi öldürdüm çünkü. seninle var olan kendimin bileklerini kestim. kan revan her yerim ama bir tek ben görebiliyorum. avuç içlerim kanım dolu.
sendeki ben öldüğümde geriye kalan bir şey yok. inan bana bir kıl tanesi bile kalmıyor.
kalabalığa karışıyorum. her adımımda kan damlaları. kimse görmüyor. şaşırıyorum. ben ölüyorum görmüyor musunuz! yardım istemek gelmiyor aklıma. sanki ölüm benim kaderim.
ölüm sanki senden ayrılmak.
senden ayrılmak sanki ölüm.
sanki senin olduğun yerde benim adım okunmuyor. ben seninle var oluyorum. gözündeki bakış oluyorum ansızın. vicdan azabın oluyorum bir anda. bardağındaki dudak izi oluyorum. masanın üzerindeki bitmiş sigara paketleri kadar değersizim aslında. bir telefon konuşması anında parçalanıp gideceğim. sonum yine yok olmak.

kurtulamıyorum sevgilim. nolur yardım et.

huzur

aranıp bulunamayandır. hep bir huzursuzluk vardır içinizde.

son defa

bazen kokusuna, nefesine, tenine alıştığınız adamın aslında sizin teninizden sıkıldığını, bir başkasının teninde anlık arzularını doyurduğunu fark edersiniz. eğer çok aşıksanız ne bağırabilirsiniz ne de kırıp dökebilirsiniz. sadece durursunuz. durur düşünürsünüz. o zamana dek bu adamın sizin için neler ifade ettiğini düşünürsünüz. <br> <br>gideceksiniz ya canınız yanacak. hayatta bir adamı seviyorsanız eğer hep canınız yanacak. adamlar değişecek belki ama canınızın yanması hiç geçmeyecek. bu yüzden adamı ezberlemek istersiniz. o yüzden bağırıp kaçamazsınız. <br> <br>son defa sarılarak uyumak istersiniz. ağlarsınız ama yine de sarılırsınız. <br>son defa su içerken bardağı tutuşuna bakarsınız. <br>son defa kitabı nasıl tutuyor bakarsınız. her çevirdiği sayfa sizin gitme vaktinizi çağırmaktadır. <br>son defa okuduğundan başını kaldırıp size gülümsemesini istersiniz. <br>son defa gözlüklerini bir kenara koymasını izlersiniz. <br> <br>her birini izlersiniz. okulda sözlüye kalkacak bir çocuk gibi ezberlersiniz. öğrenirsiniz.

bankacibear

tatlıdır bu adam. hep bir gülümseme yaratıyor bende.

tek yön

aylar sonra bu gece uğrasam mı dediğim mekandır.

caner alper

zenne filminin senaryosu gözönüne alındığında çok da başarılı olmadığını düşündüğüm kişidir kendisi. senaryoda ciddi kaymalar vardı ancak sonradan öğrendiğime göre bir hayli değişiklik yapmak zorunda kalmışlar. iyi niyetli olmaya çalışarak değişikliklere atıyorum suçu.

erkan avcı

zenne filminin başarılı oyuncularından. yeteneği ile hemen fark ediliyor ve diğerlerinden ayırıyor kendini.

kerem can

duyduğum kadarıyla bir hayli donanımlı bir oyuncuymuş kendisi. fakat zenne filminde oyunculuğu ile sınıfta kalmış vasat oyuncu.

penisilin

her yıl boğazım şiştiğinde hiçbir şey etki etmediğinden doktorumun özenle yaptığı ve çok pis canımı acıtan ilaçtır. ayrıca yaptıktan sonra 3 saat doktorun yanında beklemek zorundasınız zira alerji yaparsa ölümcüldür.

kendine iyi bak

gidenin unutamadığını, hala önemsediğini gösterir. fakat bazen öylesine söylendiği de olur..

pisuvardaki siyah kil 2

gülüyorum ben bu adama.

sakallı bebek

bir sevgilimin bana sakallı bebek diye seslenmesi ile kendimden tiksindiğim durum.
  • /
  • 7
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 133

hoşlanılan erkeğin ter kokusu

değişken hal.

eğer ter kokan sevgili ise hoşa bile gidebilir bu koku. kötü kokmaz o anda sana. sonrasında da özlersin. özlediğin için kendine inanamasan da özlersin işte. sana yanındaki adamın erkek olduğunu kanıtlar. uyandığında elinin içindeki teri öpersin mesela. aşkım ter kokuyor muyum diye sorduğunda burnunu koltukaltına sokarsın.

bunun bir değişik versiyonu sevişirken terler adamın. ama adam senin ya alnından dudağına damlayan terini seversin o anda.

crossdresser

genç bir gay iken * sohbet ettiğim birinin "ben cdyim" demesi ile ne güzel tepkisini vermiş ancak aklımdan bir insan neden müzik cdsi olduğunu söyler ki düşünceleri geçmişti. sonra gerçeği hiç beklemediğim bir şekilde öğrenmiştim.

ayvalık tostu

istanbulda yapılanlara amerikan/rus salatası falan koyarlar ki çok yanlıştır. gerçek ayvalık tostunda domates, ketçap, mayonez ve turşu olur. onlarda tost, kaşar ve diğer malzemelerle piştikten sonra arası açılarak servis edilmeden hemen önce konulur. çok lezzetli, çok doyurucudur.

(bkz: avşar büfe)

bir şehirle sevişmek

şehir istanbul ise kendisi orospu olduğundan özel hissetmeme halidir.

babanın ölmesi

ben normal bir çocuk değildim.. "anneni mi daha çok seviyorsun babanı mı?" diye sorduklarında hep annemi derdim.. hep annemi daha çok sevdim çünkü.. annem benim kahramanım, kurtarıcım ve her şeyimdi. çocukluğumun şekeri annemin yanaklarıydı..

sen de beni çok severdin biliyorum baba. kucağında geçti çocukluğum.. her gece elinde sevdiğimi bildiğin için kinder yumurta çikolata ile gelirdin.. aynı pijamaları giyerdik ama ben hep annemi daha çok severdim baba..

büyüdüm ben.. kocaman bir adam oldum.. boyum uzadıkça seninle aramızdaki mesafe büyüdü.. sen uzaklaştın benden ben zaten kendimle meşguldum hep.. varsa yoksa hayatımdı.. seni anlamadım, anlamak istemedim.. sonra sen gittin.. hiç unutmayacağım şekilde terk ettin bizi.. annem yerine bir başkasına baktın..

korktum..

annemin saçlarını okşamayacaktın artık.. bir başkası "baba" diyecekti belki sana.. madem sen gitmiştin benim için de babam olmayacaktı.. gittin ya sen ben çok korktum baba.. savunmasız kaldım hayatta.. bu yüzdendir böyle soğuk oluşum.. kendimi korumaya çalıştım baba.. baba yazamıyorum ben.. alışkın değil parmaklarım..

parmaklarım..

biliyor musun herkes aynı şeyi söylüyor.. ellerim aynı sen.. seninkiler kadar güzel.. gözlerimiz de aynı.. ben sana benzedim..

aradan yıllar geçti.. hep özledim seni.. itiraf etmedim kendime ama özledim..

sonra bir gün.. bir pazar sabahı.. telefonum çaldı.. abim.. her zamanki gibi açtım.. gülerek.. yine ne yumurtlayacak diye.. merhaba demedi.. durdu sadece.. sustu.. nefesini duyuyordum..

aklımda sen hiç yoktun baba..

"babam ölmüş.."

ben bu cümleleri hiç duymayacaktım baba.. benim babam yoktu çünkü.. umurumda değildin sen.. ben, biz sensiz hayatımızda çok mutluyduk..

yıkıldım.. çok kızdım kendime.. üzüldüm diye..

dudaklarımda kan tadı vardı.. tıpkı senin gibi.. kızdığın, üzüldüğün her an burnun kanardı senin de.. oğlunum ben senin çünkü.. benziyorum sana..

ellerim.. senin elin..

bundan sonrası tatsız.. bir yerdeymişsin.. bilmiyorum.. duyamıyordum.. kulaklarım çınlıyordu.. sensiz kalmanın ne demek olduğunu biliyordum ama artık aynı dünyada nefes almayacak olmamızı anlamıyordum.. mümkün müydü bu? belki yanlış anlama?

sonrası daha da tatsız.. anlayamıyordum.. emin olamıyordum.. sonra seni gördüm.. öyle uyuyordun.. nefes almıyordun sadece..

benim babam öldü.. benim babam öldü.. babam öldü benim.. babam..

canım yandı, parçalandım.. artık daha çok korkuyorum hayattan.. zarar, ziyan kalmış bana sanki.. senin gittiğin o günden sonra yine çocuğum şimdi.. yeni baştan, sil baştan başlamak zorundayım.. belki daha zor.. bu defa dizlerimdeki yaraları saracak kimse yok.. benim babam öldü..

baba.. babası ölen çocukların evinde çikolata olmaz zannederdim ben..

cigara sonrası tripler

digiturk balıklarına trigonometri anlatmışlığım vardır.

yılda 200 film çeken porno yıldızının göt deliği

babanın ölmesi

ben normal bir çocuk değildim.. "anneni mi daha çok seviyorsun babanı mı?" diye sorduklarında hep annemi derdim.. hep annemi daha çok sevdim çünkü.. annem benim kahramanım, kurtarıcım ve her şeyimdi. çocukluğumun şekeri annemin yanaklarıydı..

sen de beni çok severdin biliyorum baba. kucağında geçti çocukluğum.. her gece elinde sevdiğimi bildiğin için kinder yumurta çikolata ile gelirdin.. aynı pijamaları giyerdik ama ben hep annemi daha çok severdim baba..

büyüdüm ben.. kocaman bir adam oldum.. boyum uzadıkça seninle aramızdaki mesafe büyüdü.. sen uzaklaştın benden ben zaten kendimle meşguldum hep.. varsa yoksa hayatımdı.. seni anlamadım, anlamak istemedim.. sonra sen gittin.. hiç unutmayacağım şekilde terk ettin bizi.. annem yerine bir başkasına baktın..

korktum..

annemin saçlarını okşamayacaktın artık.. bir başkası "baba" diyecekti belki sana.. madem sen gitmiştin benim için de babam olmayacaktı.. gittin ya sen ben çok korktum baba.. savunmasız kaldım hayatta.. bu yüzdendir böyle soğuk oluşum.. kendimi korumaya çalıştım baba.. baba yazamıyorum ben.. alışkın değil parmaklarım..

parmaklarım..

biliyor musun herkes aynı şeyi söylüyor.. ellerim aynı sen.. seninkiler kadar güzel.. gözlerimiz de aynı.. ben sana benzedim..

aradan yıllar geçti.. hep özledim seni.. itiraf etmedim kendime ama özledim..

sonra bir gün.. bir pazar sabahı.. telefonum çaldı.. abim.. her zamanki gibi açtım.. gülerek.. yine ne yumurtlayacak diye.. merhaba demedi.. durdu sadece.. sustu.. nefesini duyuyordum..

aklımda sen hiç yoktun baba..

"babam ölmüş.."

ben bu cümleleri hiç duymayacaktım baba.. benim babam yoktu çünkü.. umurumda değildin sen.. ben, biz sensiz hayatımızda çok mutluyduk..

yıkıldım.. çok kızdım kendime.. üzüldüm diye..

dudaklarımda kan tadı vardı.. tıpkı senin gibi.. kızdığın, üzüldüğün her an burnun kanardı senin de.. oğlunum ben senin çünkü.. benziyorum sana..

ellerim.. senin elin..

bundan sonrası tatsız.. bir yerdeymişsin.. bilmiyorum.. duyamıyordum.. kulaklarım çınlıyordu.. sensiz kalmanın ne demek olduğunu biliyordum ama artık aynı dünyada nefes almayacak olmamızı anlamıyordum.. mümkün müydü bu? belki yanlış anlama?

sonrası daha da tatsız.. anlayamıyordum.. emin olamıyordum.. sonra seni gördüm.. öyle uyuyordun.. nefes almıyordun sadece..

benim babam öldü.. benim babam öldü.. babam öldü benim.. babam..

canım yandı, parçalandım.. artık daha çok korkuyorum hayattan.. zarar, ziyan kalmış bana sanki.. senin gittiğin o günden sonra yine çocuğum şimdi.. yeni baştan, sil baştan başlamak zorundayım.. belki daha zor.. bu defa dizlerimdeki yaraları saracak kimse yok.. benim babam öldü..

baba.. babası ölen çocukların evinde çikolata olmaz zannederdim ben..

zenne

uzun zamandır vizyona girmesini beklediğim zenneye vizyona girdiği ilk gün gittim. filme büyük bir beklenti ile gittiğimi itiraf etmek durumundayım ama izlemeye başladıktan büyük hayal kırıklığına uğradım. oyunculuklar bir hayli amatördü. oyuncular rollerine hazırlanmamış. üstlerine oturmamıştı. <br> <br>hikaye aksında büyük problemler vardı. filmin ilk 50 dakikasında ne izlediğinizi bilmiyorsunuz. birbirinden bağımsız bir kaç aks ard arda ilerliyor ve yakalamak için çabalamak zorunda kalıyorsunuz. uğraşılmış belli ama yine ilk bölümde zenne
in dansları oldukça başarısız bir şekilde yansıtılıyordu. ne yazık ki oldukça ciddi bir şekilde estetik yoksunluğu vardı. görüntü yönetmeni çok da başarılı olmayan bir iş çıkarmış. zenne
in dansının amacı sizi alıp götürmesi ama ne yazık ki etkiyi yakalayamıyor. aksine bazı sahnelerde komik görünüyor. izlemeyenleriniz olduğu için daha fazla detay veremiyorum ama ne yazık ki istediğimi alamadım. <br> <br>ilk bölüm bittiğinde arkadaşlarıma hayal kırıklığına uğradığımı, beklentimin yüksek olduğunu söyledim. kimse kusura bakmasın ama karşımda tamamen amatör bir iş duruyordu. üstelik hikayenin odak noktası ahmet olması gerekirken odak kaymış ve pek de ilgi çekici olmayan cana gitmişti. ben oraya ahmetin hikayesini izlemek için gitmiştim. <br> <br>itiraf etmek zorundayım. ikinci yarı bir hayli etkilendim. yine görüntü kalitesi kötüydü. beni hiçbir şekilde tatmin etmedi ama konunun hepimizin hayatlarına yakın olması bir yerden mutlaka yakalıyor. ben aynı durumda olmadığım ve olmayacağımı bildiğim için bir çeşit iç rahatlaması yaşadım ama filmde sadece drama yaratmak için kullanılmış sahneler vardı. en önemlisi de o kadar klişe sahneler vardı ki bir ara klişeler bütününü izlediğimi zannettim. <br> <br>genel olarak bakacak olursak izlenir mi? izlenir. ağlar mısınız? evet ağlarsınız. fakat ben daha başarılı bir film izlemeyi bekliyordum. <br> <br>*

unutamamak

unutamamak tek başına olmaz. öncesinde mutlaka bir hikayesi olmak zorundadır. hikaye dediğim de hep başkadır. herkesin yaşadığı aşk imkansızdır ya o bakımdan yani. kendi içimize bakacak olursak (ki bakarsak daha yerinde olur) öncesinde internette tanışılır. her şey olması gerekenden ya da olduğundan daha kusursuz gösterilir. sevdiklerin ya da seveceklerinden bahsedersin, birlikte yapılacaklardan bahsedersin. daha öncesinde hiç olmamış şeylerden bahsedersin. bir gay için en önemli şey yaşayamadıklarını yaşamaktır. öyle ya sokakta elele yürümemiştir mesela. yürüse bile korkmuştur ya da çekinmiştir. ya birisi görürse ya tanıyan birisi çıkarsa diye bastırmış istediklerini.

eğer kahramanlarımız eros ile yakın arkadaşsa buluştukları zaman okların hedefi olurlar. birbirlerinin gözlerine bakarlar özlemle. ya dokunmak istiyordur ya öpmek. bundan sonra yaşanması gereken her şey teker teker sıraya konulur. örnekleyecek olursak:

1. sokakta elele yürümek ya da bir başka ülkede özgürce dolaşmak belki birkaç gün.
2. arkadaşlarla çıkılan gecenin sonunda kuytu bir sokakta öpüşmek.
3. bir kitabı birlikte okumak. kucak kucağa ve her cümlenin onu anlatmasını severek.
4. uyandığında yanında horlayan adamın ellerini sevmek. ezberlemek.
5. uyurken sana değil, yastığa sarıldığı için kavga etmek.
6. en sevdiğin filmi izletip senin kadar sevmesini istemek.
7. soğuktan eve döndüğünde sıcacık karşılaması seni. eve girdiğinde çayını hazırlaması. sevdiğin gibi şekersiz ama açık.
8. sadece o sevdiği için yağmurdan nefret etmesine rağmen yürüyüşe çıkmak.
9. gecenin bir yarısı kapına gelmesi. sadece seni koklamak için o kadar yolu gelmiş olması. sadece üç dakika için.
10. bir tek gözyaşın için dünyayı yakacağını bilmek.

bu ve bunlar gibi onlarca neden sayabiliriz tabi. bunları yaşarken dünya çok güzeldir. tüm mutluluk şarkıları size yazılmıştır. çiçekler daha güzeldir. renkler daha canlıdır. hayat aslında çok ciddiye alınmasa da mutlu olunacak bir yerdir falan. sonra adam gider ya da sen gitmek istersin. eğer hala seviyorsan ve ayrı olmak zorundaysanız işte tam o noktada unutamamak başlar. şöyle ki:

1. sokakta elele dolaşanları gördüğünde için acır.
2. arkadaşlarınla çıktığın her gecenin sonunda yalnız girdiğin evde için acır.
3. birlikte okuduğunuz kitap sana acı vermek için kitaplığında öylece durur. atsan atamazsın. her gördüğünde için acır.
4. gecenin bir yarısı uyandığında terlisindir. gözlerin ıslaktır. yanında kimse yoktur. onu istersin için acır.
5. yastık senin katilin gibi durur yanında. sarılmak istersin ama ihanet edemezsin ona. için acır.
6. en sevdiğin film artık favorin değildir. yine de izlersin. bu defa mutlu olmazsın için acır.
7. soğuktan eve girdiğinde karanlıktır. kombiyi açmayı unuttuğun için buz gibidir içerisi. kimse karşılamaz seni. için acır.
8. yağmurda tek başına yürüyüşe çıkarsın. bilirsin ki o da ıslanıyor bu yağmurun altında. fakat yanında değildir. için acır.
9. gecenin bir yarısı asla kapın çalmaz. kilitlemezsin bile uyurken gelirse girsin diye. gelen olmaz. için acır.
10. bir tek gözyaşın için dünyayı yakacak adam gözyaşlarının tek sebebidir. ağladığını bilsin istemezsin. kendine kızmasın diye düşünürsün. için acır.

işin özü unutamamak içini acıtır. bitirir seni. tek tek söker içindekileri.

scruff

grindrın bear versiyonu. android ve blackberryde çalışır mı bilmiyorum ama iphoneda çalışıyor. app storedan indirebilir ve grindrdaki 65 kg lik sevimli arkadaşlarımızdan bir nebze olsun uzaklaşabilirsiniz.
Henüz takip ettiği biri yok.
Henüz takip eden biri yok.