hayal kırıklığı
hayattır aslında...
en basit, en yalın ve yakın haliyle hayattır.
hayallerim kırıldı demeli insan. her kırıklık daha güzel bir hayale el sallar aslında.
birini sevdiğini nasıl anlarsın
birini sevdiğini anlayamazsın. birini sevip sevmediğini anlamak için çırpınıyorsun yanıtını söyleyeyim sana.. sevmiyorsun...
acımasızsa ve sana zarar veriyorsa fakat tüm bunlara rağmen yanında kalıyorsan bil ki seviyorsun..
en çok kızdıkların onda en sevdiklerin oluyorsa bil ki seviyorsun..
birine dokunmanın ne kadar acıtabileceğini fark ediyorsan bil ki seviyorsun..
aşk hiçbir zaman gelmez.. en istediğin zamanda gelmez.. yalvarırsın yine gelmez.. tam bitmişken sevme hevesin o zaman çıkagelir.
emin ol geldiği zaman kendini belli eder.. yerle bir eder seni.
anne
özür dilerim anne.
senin benim için yaptıklarının karşılığını veremedim...
sen "ben ne yapıyorsam mutluluğun için" demiştin ya. ben kendi mutluluğum için hiçbir şey yapmadım. yapmaya çalıştıklarım hep mutsuzluk oldu anne..
gelenin verdiği acıyı daha büyükleri ile kapatmaya çalıştım.. olmadı...
hayal kırıklığı
sahici olur hayal kırıklığı.
sözlük anlamı olarak bakarsak ne hayaller ne de bu hayallerin kırıklığı elle tutulmaz. dünyada herhangi bir yer kaplamaz.
gözle görülür ama..
üç yaşındaki bir çocuk sabahları mutlu uyanır. o yüzden o güneşin yeni doğduğu zaman diliminde gülücükler saçarak bağırabilir. sen bağıramazsın. sen o kadar erken uyandığın için,
uyandırıldığın için mutsuz olursun. öyle ya hayal kırıklıkların var senin.
kırıklarını tamir edebilir misin? belli olur mu yapıştırıldığı?
hayal kırıklıkları mutlulukla orantılanır belki de. paradoks hesabı ha?
ne kadar mutlu olmaya çalışırsan o kadar kırılır hayallerin..
hayallerini ne kadar korursan mutluluğu o kadar küstürürsün kendine...
hayal kırıklığı
çocukların hayal kırıklığı olmaz. onların içi tertemiz.
sadece kahramanları olur. babası mesela. belki de ağabeyi. bilinmez. çocuk kendi kahramanını kendi belirler.
büyüyünce kahramanını sen belirlemezsin. o gelir ve ayırdığın tahta oturur. sen dur desen bile eğer yazıyorsa kaderinde oturacaktır oraya.
git dersin, istemiyorum dersin. olmaz. gitmez. temelli kalmaya geldiğini söyler. inanmazsın.
inanırsın.
inandığın an hayal kırıklığına açarsın avuçlarını. bir kıyıdan ya da çocukluğundaki çeşmelerden akan su gibi hayal kırıklığı akar ellerine.
aşık olmak
adamına göre değişir.
hayatta her zaman zaman sıralaması yapmak iyi olduğundan bu duruma da öyle bakalım.
eğlenceli bir hayatın vardır. az şeyi ve az kimseyi umursayarak hayatına devam edersin. az üzülürsün bu sayede. güvenli limanlarda yüzer, istediğin zaman tehlikeye atılırsın. onun da tadı başkadır. her gün bir başkasıyla flört eder ve gününü gün edersin. istediklerinle yatıp zevkini de aldıktan sonra, sana dokunan eden olmadıktan sonra hayat sana güzeldir.
derken bir gece.. hatta gece yarısı o çıkar karşına.. önemsemezsin.. nasıl olsa senin için sadece 1 gün sürecek bir hikayedir.. en fazla iki gün o da çok iyiyse..
bundan sonrası klasik gider. mesajlar ve flörtleşmeler..
sonra görüşürsün.. hayatın boyunca dalga geçtiğin o duygu çarpar seni.. insanları aptallıkla suçladığın o anı sen yaşarsın.. zamanın durduğunu ve dünyanın onun etrafında döndüğünü görürsün. içkiden zanneder ve bir adım geri gidersin ama o geri gitmez. aksine yaklaşır sana. ellerini tutar. ellerini kenetler sana.. gitsin istemezsin.. günler geçer.. nefesini ezberlersin.. uykunda sana sarılmıyorsa bozulursun gecenin bir yarısı.. uyanırsın ki uyurken onu izlemeye vaktin kalsın..
bu sefer sen kaybedersin.. hızlı başlayan hızlı biter.. onun için kolay olduğunu düşünürsün.. bu daha da üzer seni..
paramparça olursun.. her bir parçan bir yana dağılır. toparlamak istesen de toparlayamazsın.. gecenin bir yarısı uykundan mutsuzlukla uyanmak ne demek öğrenirsin.. en güvenli yer evin sana dar gelir.. yatağında uyumak işkence olur.. tek mutluluk onun yanında olmaktır.. sabahları uyandığında burnuna kahve dayamasını özlemektedir. artık kahve içmezsin sabahları.
dayanmak zorundasın.. ellerini unutmak zorundasın.. elini kestiğinde yaranı öptüğünü unutmak zorundasın.. zorundasın..
mutluluk veren küçük şeyler
klişenin dibidir.
diş fırçalarınızın yanyana duruyor olması.
babanın ölmesi
ben normal bir çocuk değildim.. "anneni mi daha çok seviyorsun babanı mı?" diye sorduklarında hep annemi derdim.. hep annemi daha çok sevdim çünkü.. annem benim kahramanım, kurtarıcım ve her şeyimdi. çocukluğumun şekeri annemin yanaklarıydı..
sen de beni çok severdin biliyorum baba. kucağında geçti çocukluğum.. her gece elinde sevdiğimi bildiğin için kinder yumurta çikolata ile gelirdin.. aynı pijamaları giyerdik ama ben hep annemi daha çok severdim baba..
büyüdüm ben.. kocaman bir adam oldum.. boyum uzadıkça seninle aramızdaki mesafe büyüdü.. sen uzaklaştın benden ben zaten kendimle meşguldum hep.. varsa yoksa hayatımdı.. seni anlamadım, anlamak istemedim.. sonra sen gittin.. hiç unutmayacağım şekilde terk ettin bizi.. annem yerine bir başkasına baktın..
korktum..
annemin saçlarını okşamayacaktın artık.. bir başkası "baba" diyecekti belki sana.. madem sen gitmiştin benim için de babam olmayacaktı.. gittin ya sen ben çok korktum baba.. savunmasız kaldım hayatta.. bu yüzdendir böyle soğuk oluşum.. kendimi korumaya çalıştım baba.. baba yazamıyorum ben.. alışkın değil parmaklarım..
parmaklarım..
biliyor musun herkes aynı şeyi söylüyor.. ellerim aynı sen.. seninkiler kadar güzel.. gözlerimiz de aynı.. ben sana benzedim..
aradan yıllar geçti.. hep özledim seni.. itiraf etmedim kendime ama özledim..
sonra bir gün.. bir pazar sabahı.. telefonum çaldı.. abim.. her zamanki gibi açtım.. gülerek.. yine ne yumurtlayacak diye.. merhaba demedi.. durdu sadece.. sustu.. nefesini duyuyordum..
aklımda sen hiç yoktun baba..
"babam ölmüş.."
ben bu cümleleri hiç duymayacaktım baba.. benim babam yoktu çünkü.. umurumda değildin sen.. ben, biz sensiz hayatımızda çok mutluyduk..
yıkıldım.. çok kızdım kendime.. üzüldüm diye..
dudaklarımda kan tadı vardı.. tıpkı senin gibi.. kızdığın, üzüldüğün her an burnun kanardı senin de.. oğlunum ben senin çünkü.. benziyorum sana..
ellerim.. senin elin..
bundan sonrası tatsız.. bir yerdeymişsin.. bilmiyorum.. duyamıyordum.. kulaklarım çınlıyordu.. sensiz kalmanın ne demek olduğunu biliyordum ama artık aynı dünyada nefes almayacak olmamızı anlamıyordum.. mümkün müydü bu? belki yanlış anlama?
sonrası daha da tatsız.. anlayamıyordum.. emin olamıyordum.. sonra seni gördüm.. öyle uyuyordun.. nefes almıyordun sadece..
benim babam öldü.. benim babam öldü.. babam öldü benim.. babam..
canım yandı, parçalandım.. artık daha çok korkuyorum hayattan.. zarar, ziyan kalmış bana sanki.. senin gittiğin o günden sonra yine çocuğum şimdi.. yeni baştan, sil baştan başlamak zorundayım.. belki daha zor.. bu defa dizlerimdeki yaraları saracak kimse yok.. benim babam öldü..
baba.. babası ölen çocukların evinde çikolata olmaz zannederdim ben..
sevgiliye sözler
mutlu şeyler yazmak isterdim sana ama yazamıyorum. elim gitmiyor. beceremiyorum belki de.
sadece birkaç dakika önce gittiğimi söyledim sana. tezgahında hala kilo ile kolonya satan bakkalın önünde yürüyorum şimdi. elimde umutlarım. basit bir çöp poşetinde. ihtiyacım yok.
yokuş yukarı çıkıyorum. oysa senin yanından ayrılışım yokuş aşağı frene basmadan inmek gibi. bir yerde duracağım belli fakat ne kadar canım yanacak bilmiyorum. çok olacak, acıtacak ama öldürür mü sence?
işte kalabalık şehir ve ben şehrin içindeki en üzgün adam. az önce kendimi öldürdüm çünkü. seninle var olan kendimin bileklerini kestim. kan revan her yerim ama bir tek ben görebiliyorum. avuç içlerim kanım dolu.
sendeki ben öldüğümde geriye kalan bir şey yok. inan bana bir kıl tanesi bile kalmıyor.
kalabalığa karışıyorum. her adımımda kan damlaları. kimse görmüyor. şaşırıyorum. ben ölüyorum görmüyor musunuz! yardım istemek gelmiyor aklıma. sanki ölüm benim kaderim.
ölüm sanki senden ayrılmak.
senden ayrılmak sanki ölüm.
sanki senin olduğun yerde benim adım okunmuyor. ben seninle var oluyorum. gözündeki bakış oluyorum ansızın. vicdan azabın oluyorum bir anda. bardağındaki dudak izi oluyorum. masanın üzerindeki bitmiş sigara paketleri kadar değersizim aslında. bir telefon konuşması anında parçalanıp gideceğim. sonum yine yok olmak.
kurtulamıyorum sevgilim. nolur yardım et.
huzur
aranıp bulunamayandır. hep bir
huzursuzluk vardır içinizde.
son defa
bazen kokusuna, nefesine, tenine alıştığınız adamın aslında sizin teninizden sıkıldığını, bir başkasının teninde anlık arzularını doyurduğunu fark edersiniz. eğer çok aşıksanız ne bağırabilirsiniz ne de kırıp dökebilirsiniz. sadece durursunuz. durur düşünürsünüz. o zamana dek bu adamın sizin için neler ifade ettiğini düşünürsünüz. <br> <br>gideceksiniz ya canınız yanacak. hayatta bir adamı seviyorsanız eğer hep canınız yanacak. adamlar değişecek belki ama canınızın yanması hiç geçmeyecek. bu yüzden adamı ezberlemek istersiniz. o yüzden bağırıp kaçamazsınız. <br> <br>son defa sarılarak uyumak istersiniz. ağlarsınız ama yine de sarılırsınız. <br>son defa su içerken bardağı tutuşuna bakarsınız. <br>son defa kitabı nasıl tutuyor bakarsınız. her çevirdiği sayfa sizin gitme vaktinizi çağırmaktadır. <br>son defa okuduğundan başını kaldırıp size gülümsemesini istersiniz. <br>son defa gözlüklerini bir kenara koymasını izlersiniz. <br> <br>her birini izlersiniz. okulda sözlüye kalkacak bir çocuk gibi ezberlersiniz. öğrenirsiniz.
bankacibear
tatlıdır bu adam. hep bir gülümseme yaratıyor bende.
tek yön
aylar sonra bu gece uğrasam mı dediğim mekandır.
caner alper
zenne filminin senaryosu gözönüne alındığında çok da başarılı olmadığını düşündüğüm kişidir kendisi. senaryoda ciddi kaymalar vardı ancak sonradan öğrendiğime göre bir hayli değişiklik yapmak zorunda kalmışlar. iyi niyetli olmaya çalışarak değişikliklere atıyorum suçu.
erkan avcı
zenne filminin başarılı oyuncularından. yeteneği ile hemen fark ediliyor ve diğerlerinden ayırıyor kendini.
kerem can
duyduğum kadarıyla bir hayli donanımlı bir oyuncuymuş kendisi. fakat
zenne filminde oyunculuğu ile sınıfta kalmış vasat oyuncu.
penisilin
her yıl boğazım şiştiğinde hiçbir şey etki etmediğinden doktorumun özenle yaptığı ve çok pis canımı acıtan ilaçtır. ayrıca yaptıktan sonra 3 saat doktorun yanında beklemek zorundasınız zira alerji yaparsa ölümcüldür.
kendine iyi bak
gidenin unutamadığını, hala önemsediğini gösterir. fakat bazen öylesine söylendiği de olur..
pisuvardaki siyah kil 2
sakallı bebek
bir sevgilimin bana
sakallı bebek diye seslenmesi ile kendimden tiksindiğim durum.