cinnamon

Durum: 133 - 0 - 0 - 0 - 23.12.2016 00:57

Puan: 2590 - Sözlük Kezbanı

13 yıl önce kayıt oldu. 1.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 7

bir şehirle sevişmek

bir başka bakış açısıyla şehirdeki tüm herifleri yemek anlamına da gelebilir tabi..

bir şehirle sevişmek

şehir istanbul ise kendisi orospu olduğundan özel hissetmeme halidir.

ayrılırken söylemek istedikleriniz

ayrılıkla ilgili tek imge bir sokak. karanlık, ıslak ve ıssız.
bir de ellerim var aklımda. üşümüşüm. ellerim üşümüş. yüzüm üşümüş.
gözyaşlarım var bir de. yanağımdan akıyor. bıraktığı ıslaklık beni üşütüyor.
sensizlik içimi üşütürken senden kalanlar yüzümü üşütüyor. daha dün yüzümü okşayan ellerin şimdi üşütüyor.
bir sokağın kıyısında atlamak üzereyim. söylemek istediklerim büyüyor içimde. ağzımdan çıkıyor kelimeler. bedene bürünüyor kelimeler. kocaman adamlar oluyor. her birinde senden bir parça.
canımı yaktında ellerin var. dokunmak istiyorlar bir adım geri gidiyorum.
başkasının oldunda gözlerin var. eskisi gibi bakmıyorlar bana.
inanmıştım sanada dudakların var. sevdiğim değil onlar.
hayallerim seninle uçan balonlara benziyorda kalbin var. atmıyor.
bitiyor.
gidiyor.
gidiyorum.
sen benim 5 yaşımdan kalma korkularımı adım adım su yüzüne çıkarıyorsun.
karanlıktan korkuyorum! dolabın içinden çıkacak gulyabaniler olduğunu biliyorum!
annem ve babam bırakıp gidebilir beni!

gel şimdi. bağırıp çağıramıyorum ama gel. gidecek olsan da yolumu bulayım öyle git.

hoşçakal

ben gidiyorum şimdi. sen kal ama hoşça kal. unutmadıklarımın şahidi olmak için kal. ben gidiyorum. sokağın köşesine kadar yürüyeceğim. arkamdan baktığını bileceğim. perdenin arkasında ışıklar kapalı arkamdan bakacaksın biliyorum. üzüleceksin. o yüzden hoş kal işte. çünkü ben senin yalnız kalıyor olmana dayanamam. ben gidiyorum şimdi ya. sen üzüleceksin. paramparça olacaksın. senden kalanlar pek bir şey etmeyecek. nefes alamayacaksın ama yaşayacaksın. bu yüzden hoşça kal. ben dönmeyeceğim. sonsuza kadar gidiyor olacağım. köşeyi döneceğim ve gideceğim. sabahları poğaça kokusuna uyandığım fırının önünden döndüğümde yok olacağım. keşke unutsan beni. o zaman mutlu kalırdın. unutamayacaksın ama. o yüzden hoşça kal. <br> <br>hoşça kal be adam. çiçekleri sulamayı unutma. eskiyen gazeteleri at evden. başucumuzdaki çekmecede ruhum var benim. pek açma ki uçup gitmesin. sana hediye bıraktım. orda olduğunu bilirsen hoşça kalırsın diye düşündüm. yine seni düşündüm. bir şehrin kıyısında parmaklarımda seninle seni düşündüm ben. unutma adam. bil adam. hatırla adam. hoşça kalacaksın...

pril

dear bearcanlar! yemek yerken giysinize yağlı bir şey döktüyseniz ve yıkamanıza rağmen çıkmıyorsa bir dahaki yıkamanızdan önce lekenin üzerine birazcık pril dökünüz. sonra azıcık ıslatıp köpürtünüz ve makineye atıp yıkayınız. lekeden iz kalmadığını göreceksiniz. *

insanlara hakettiğinden fazla değer vermek

bir kahraman vardı benim aklımda. yeryüzüne indi senin yüzünde.

birinin hayal kırıklığı olmak

birinin istediklerinin sizde olmamasıdır aslında.. <br> <br>uzun zaman sonra birinden hoşlanırsınız. hayaller kurarsınız. geçmiş zamanı gerçek anlamıyla yaşar, gelecek zaman kipinde cümleler kurmaya başlarsınız. içten bir şeylerin yolunda olmadığının farkında olsanız da inandırmak bu ya inandırsınız kendinizi. zorlarsınız belki de. <br> <br>bir gün gelir sizdeki güç biter. konuşursunuz. en sonunda elinizden gelenden fazlasını istediği için gideceğinizi söylersiniz. işte o an, tam da o anda hayal kırıklığı olursunuz birinin. eğer ilk defa geliyorsa başınıza sorgularsınız bir süre. geçer sonra. öyle ya hayat hayal kırıklığı ile dolu.

avşar büfe

ayvalıkta meydana bir kaç dakika uzaklıkta, migrosun hemen yanında ufacık bir büfedir. ayvalık tostunun en güzeli burda olur.

ayvalık tostu

istanbulda yapılanlara amerikan/rus salatası falan koyarlar ki çok yanlıştır. gerçek ayvalık tostunda domates, ketçap, mayonez ve turşu olur. onlarda tost, kaşar ve diğer malzemelerle piştikten sonra arası açılarak servis edilmeden hemen önce konulur. çok lezzetli, çok doyurucudur.

(bkz: avşar büfe)

doktoruma hasta oldum

diş hekimime acayip hastayım. 1.90 boy irice bir abimiz kendisi. kurban olurum ben ona. herkes nefret ederek giderken ben koşa koşa gidiyorum randevularıma. aile dostumuz olmasaydı mutlu olurduk biz onunla.

ayı sözlük yazarlarının göz renkleri

ilkokul

o zamandan yarış atı olayına girmişiz haberimiz yok. benim zamanımda elma olayı vardı. kim daha hızlı okumayı öğrenirse onun elması daha fazla kızarırdı.

asma yaprağı

hellimleri sararsın asma yaprağı ile.. bir güzel ızgara yaparsın. yanına bir şarap açarsın. *

çıldırma sebebi

eski sevgiliyle karşılaşmak

boktan durumların paşasıdır. hele ki bu eski sevgili ile kavgalı ayrıldıysan daha da kötüdür. daha da kötüsü yanında tanıdığınız birisi varsa selam vereyim mi vermeyeyim mi? selam verirsem eski sevgilime de selam vermek zorunda kalır mıyım ulan? paradoksudur.

gerard butler

alsın götürsün beni vallahi sesimi çıkarmam. kumarı, karısı, kızı olsun hiç mühim değil. kumaya bile razıyım. gerekirse hiç çalışmasın ben bakarım ona.

hoşçakal

bazı kelimeler taşaklıdır. bu da öyle.

bir gitme vardır hep içinde. ne dersen ne yaparsan yap dönüşü yoksa eğer sonu hep hoşçakal.

kırmızı atlet

atlet dediğin ne renk olursa olsun kullanılmamalı.

zenne

uzun zamandır vizyona girmesini beklediğim zenneye vizyona girdiği ilk gün gittim. filme büyük bir beklenti ile gittiğimi itiraf etmek durumundayım ama izlemeye başladıktan büyük hayal kırıklığına uğradım. oyunculuklar bir hayli amatördü. oyuncular rollerine hazırlanmamış. üstlerine oturmamıştı. <br> <br>hikaye aksında büyük problemler vardı. filmin ilk 50 dakikasında ne izlediğinizi bilmiyorsunuz. birbirinden bağımsız bir kaç aks ard arda ilerliyor ve yakalamak için çabalamak zorunda kalıyorsunuz. uğraşılmış belli ama yine ilk bölümde zenne
in dansları oldukça başarısız bir şekilde yansıtılıyordu. ne yazık ki oldukça ciddi bir şekilde estetik yoksunluğu vardı. görüntü yönetmeni çok da başarılı olmayan bir iş çıkarmış. zenne
in dansının amacı sizi alıp götürmesi ama ne yazık ki etkiyi yakalayamıyor. aksine bazı sahnelerde komik görünüyor. izlemeyenleriniz olduğu için daha fazla detay veremiyorum ama ne yazık ki istediğimi alamadım. <br> <br>ilk bölüm bittiğinde arkadaşlarıma hayal kırıklığına uğradığımı, beklentimin yüksek olduğunu söyledim. kimse kusura bakmasın ama karşımda tamamen amatör bir iş duruyordu. üstelik hikayenin odak noktası ahmet olması gerekirken odak kaymış ve pek de ilgi çekici olmayan cana gitmişti. ben oraya ahmetin hikayesini izlemek için gitmiştim. <br> <br>itiraf etmek zorundayım. ikinci yarı bir hayli etkilendim. yine görüntü kalitesi kötüydü. beni hiçbir şekilde tatmin etmedi ama konunun hepimizin hayatlarına yakın olması bir yerden mutlaka yakalıyor. ben aynı durumda olmadığım ve olmayacağımı bildiğim için bir çeşit iç rahatlaması yaşadım ama filmde sadece drama yaratmak için kullanılmış sahneler vardı. en önemlisi de o kadar klişe sahneler vardı ki bir ara klişeler bütününü izlediğimi zannettim. <br> <br>genel olarak bakacak olursak izlenir mi? izlenir. ağlar mısınız? evet ağlarsınız. fakat ben daha başarılı bir film izlemeyi bekliyordum. <br> <br>*

nihat doğan

''ıslak sopayla döverim ben bunu'' cümlesini söylettiriyor insana.
  • /
  • 7
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 133

hoşlanılan erkeğin ter kokusu

değişken hal.

eğer ter kokan sevgili ise hoşa bile gidebilir bu koku. kötü kokmaz o anda sana. sonrasında da özlersin. özlediğin için kendine inanamasan da özlersin işte. sana yanındaki adamın erkek olduğunu kanıtlar. uyandığında elinin içindeki teri öpersin mesela. aşkım ter kokuyor muyum diye sorduğunda burnunu koltukaltına sokarsın.

bunun bir değişik versiyonu sevişirken terler adamın. ama adam senin ya alnından dudağına damlayan terini seversin o anda.

crossdresser

genç bir gay iken * sohbet ettiğim birinin "ben cdyim" demesi ile ne güzel tepkisini vermiş ancak aklımdan bir insan neden müzik cdsi olduğunu söyler ki düşünceleri geçmişti. sonra gerçeği hiç beklemediğim bir şekilde öğrenmiştim.

ayvalık tostu

istanbulda yapılanlara amerikan/rus salatası falan koyarlar ki çok yanlıştır. gerçek ayvalık tostunda domates, ketçap, mayonez ve turşu olur. onlarda tost, kaşar ve diğer malzemelerle piştikten sonra arası açılarak servis edilmeden hemen önce konulur. çok lezzetli, çok doyurucudur.

(bkz: avşar büfe)

bir şehirle sevişmek

şehir istanbul ise kendisi orospu olduğundan özel hissetmeme halidir.

babanın ölmesi

ben normal bir çocuk değildim.. "anneni mi daha çok seviyorsun babanı mı?" diye sorduklarında hep annemi derdim.. hep annemi daha çok sevdim çünkü.. annem benim kahramanım, kurtarıcım ve her şeyimdi. çocukluğumun şekeri annemin yanaklarıydı..

sen de beni çok severdin biliyorum baba. kucağında geçti çocukluğum.. her gece elinde sevdiğimi bildiğin için kinder yumurta çikolata ile gelirdin.. aynı pijamaları giyerdik ama ben hep annemi daha çok severdim baba..

büyüdüm ben.. kocaman bir adam oldum.. boyum uzadıkça seninle aramızdaki mesafe büyüdü.. sen uzaklaştın benden ben zaten kendimle meşguldum hep.. varsa yoksa hayatımdı.. seni anlamadım, anlamak istemedim.. sonra sen gittin.. hiç unutmayacağım şekilde terk ettin bizi.. annem yerine bir başkasına baktın..

korktum..

annemin saçlarını okşamayacaktın artık.. bir başkası "baba" diyecekti belki sana.. madem sen gitmiştin benim için de babam olmayacaktı.. gittin ya sen ben çok korktum baba.. savunmasız kaldım hayatta.. bu yüzdendir böyle soğuk oluşum.. kendimi korumaya çalıştım baba.. baba yazamıyorum ben.. alışkın değil parmaklarım..

parmaklarım..

biliyor musun herkes aynı şeyi söylüyor.. ellerim aynı sen.. seninkiler kadar güzel.. gözlerimiz de aynı.. ben sana benzedim..

aradan yıllar geçti.. hep özledim seni.. itiraf etmedim kendime ama özledim..

sonra bir gün.. bir pazar sabahı.. telefonum çaldı.. abim.. her zamanki gibi açtım.. gülerek.. yine ne yumurtlayacak diye.. merhaba demedi.. durdu sadece.. sustu.. nefesini duyuyordum..

aklımda sen hiç yoktun baba..

"babam ölmüş.."

ben bu cümleleri hiç duymayacaktım baba.. benim babam yoktu çünkü.. umurumda değildin sen.. ben, biz sensiz hayatımızda çok mutluyduk..

yıkıldım.. çok kızdım kendime.. üzüldüm diye..

dudaklarımda kan tadı vardı.. tıpkı senin gibi.. kızdığın, üzüldüğün her an burnun kanardı senin de.. oğlunum ben senin çünkü.. benziyorum sana..

ellerim.. senin elin..

bundan sonrası tatsız.. bir yerdeymişsin.. bilmiyorum.. duyamıyordum.. kulaklarım çınlıyordu.. sensiz kalmanın ne demek olduğunu biliyordum ama artık aynı dünyada nefes almayacak olmamızı anlamıyordum.. mümkün müydü bu? belki yanlış anlama?

sonrası daha da tatsız.. anlayamıyordum.. emin olamıyordum.. sonra seni gördüm.. öyle uyuyordun.. nefes almıyordun sadece..

benim babam öldü.. benim babam öldü.. babam öldü benim.. babam..

canım yandı, parçalandım.. artık daha çok korkuyorum hayattan.. zarar, ziyan kalmış bana sanki.. senin gittiğin o günden sonra yine çocuğum şimdi.. yeni baştan, sil baştan başlamak zorundayım.. belki daha zor.. bu defa dizlerimdeki yaraları saracak kimse yok.. benim babam öldü..

baba.. babası ölen çocukların evinde çikolata olmaz zannederdim ben..

cigara sonrası tripler

digiturk balıklarına trigonometri anlatmışlığım vardır.

yılda 200 film çeken porno yıldızının göt deliği

zenne

uzun zamandır vizyona girmesini beklediğim zenneye vizyona girdiği ilk gün gittim. filme büyük bir beklenti ile gittiğimi itiraf etmek durumundayım ama izlemeye başladıktan büyük hayal kırıklığına uğradım. oyunculuklar bir hayli amatördü. oyuncular rollerine hazırlanmamış. üstlerine oturmamıştı. <br> <br>hikaye aksında büyük problemler vardı. filmin ilk 50 dakikasında ne izlediğinizi bilmiyorsunuz. birbirinden bağımsız bir kaç aks ard arda ilerliyor ve yakalamak için çabalamak zorunda kalıyorsunuz. uğraşılmış belli ama yine ilk bölümde zenne
in dansları oldukça başarısız bir şekilde yansıtılıyordu. ne yazık ki oldukça ciddi bir şekilde estetik yoksunluğu vardı. görüntü yönetmeni çok da başarılı olmayan bir iş çıkarmış. zenne
in dansının amacı sizi alıp götürmesi ama ne yazık ki etkiyi yakalayamıyor. aksine bazı sahnelerde komik görünüyor. izlemeyenleriniz olduğu için daha fazla detay veremiyorum ama ne yazık ki istediğimi alamadım. <br> <br>ilk bölüm bittiğinde arkadaşlarıma hayal kırıklığına uğradığımı, beklentimin yüksek olduğunu söyledim. kimse kusura bakmasın ama karşımda tamamen amatör bir iş duruyordu. üstelik hikayenin odak noktası ahmet olması gerekirken odak kaymış ve pek de ilgi çekici olmayan cana gitmişti. ben oraya ahmetin hikayesini izlemek için gitmiştim. <br> <br>itiraf etmek zorundayım. ikinci yarı bir hayli etkilendim. yine görüntü kalitesi kötüydü. beni hiçbir şekilde tatmin etmedi ama konunun hepimizin hayatlarına yakın olması bir yerden mutlaka yakalıyor. ben aynı durumda olmadığım ve olmayacağımı bildiğim için bir çeşit iç rahatlaması yaşadım ama filmde sadece drama yaratmak için kullanılmış sahneler vardı. en önemlisi de o kadar klişe sahneler vardı ki bir ara klişeler bütününü izlediğimi zannettim. <br> <br>genel olarak bakacak olursak izlenir mi? izlenir. ağlar mısınız? evet ağlarsınız. fakat ben daha başarılı bir film izlemeyi bekliyordum. <br> <br>*

unutamamak

unutamamak tek başına olmaz. öncesinde mutlaka bir hikayesi olmak zorundadır. hikaye dediğim de hep başkadır. herkesin yaşadığı aşk imkansızdır ya o bakımdan yani. kendi içimize bakacak olursak (ki bakarsak daha yerinde olur) öncesinde internette tanışılır. her şey olması gerekenden ya da olduğundan daha kusursuz gösterilir. sevdiklerin ya da seveceklerinden bahsedersin, birlikte yapılacaklardan bahsedersin. daha öncesinde hiç olmamış şeylerden bahsedersin. bir gay için en önemli şey yaşayamadıklarını yaşamaktır. öyle ya sokakta elele yürümemiştir mesela. yürüse bile korkmuştur ya da çekinmiştir. ya birisi görürse ya tanıyan birisi çıkarsa diye bastırmış istediklerini.

eğer kahramanlarımız eros ile yakın arkadaşsa buluştukları zaman okların hedefi olurlar. birbirlerinin gözlerine bakarlar özlemle. ya dokunmak istiyordur ya öpmek. bundan sonra yaşanması gereken her şey teker teker sıraya konulur. örnekleyecek olursak:

1. sokakta elele yürümek ya da bir başka ülkede özgürce dolaşmak belki birkaç gün.
2. arkadaşlarla çıkılan gecenin sonunda kuytu bir sokakta öpüşmek.
3. bir kitabı birlikte okumak. kucak kucağa ve her cümlenin onu anlatmasını severek.
4. uyandığında yanında horlayan adamın ellerini sevmek. ezberlemek.
5. uyurken sana değil, yastığa sarıldığı için kavga etmek.
6. en sevdiğin filmi izletip senin kadar sevmesini istemek.
7. soğuktan eve döndüğünde sıcacık karşılaması seni. eve girdiğinde çayını hazırlaması. sevdiğin gibi şekersiz ama açık.
8. sadece o sevdiği için yağmurdan nefret etmesine rağmen yürüyüşe çıkmak.
9. gecenin bir yarısı kapına gelmesi. sadece seni koklamak için o kadar yolu gelmiş olması. sadece üç dakika için.
10. bir tek gözyaşın için dünyayı yakacağını bilmek.

bu ve bunlar gibi onlarca neden sayabiliriz tabi. bunları yaşarken dünya çok güzeldir. tüm mutluluk şarkıları size yazılmıştır. çiçekler daha güzeldir. renkler daha canlıdır. hayat aslında çok ciddiye alınmasa da mutlu olunacak bir yerdir falan. sonra adam gider ya da sen gitmek istersin. eğer hala seviyorsan ve ayrı olmak zorundaysanız işte tam o noktada unutamamak başlar. şöyle ki:

1. sokakta elele dolaşanları gördüğünde için acır.
2. arkadaşlarınla çıktığın her gecenin sonunda yalnız girdiğin evde için acır.
3. birlikte okuduğunuz kitap sana acı vermek için kitaplığında öylece durur. atsan atamazsın. her gördüğünde için acır.
4. gecenin bir yarısı uyandığında terlisindir. gözlerin ıslaktır. yanında kimse yoktur. onu istersin için acır.
5. yastık senin katilin gibi durur yanında. sarılmak istersin ama ihanet edemezsin ona. için acır.
6. en sevdiğin film artık favorin değildir. yine de izlersin. bu defa mutlu olmazsın için acır.
7. soğuktan eve girdiğinde karanlıktır. kombiyi açmayı unuttuğun için buz gibidir içerisi. kimse karşılamaz seni. için acır.
8. yağmurda tek başına yürüyüşe çıkarsın. bilirsin ki o da ıslanıyor bu yağmurun altında. fakat yanında değildir. için acır.
9. gecenin bir yarısı asla kapın çalmaz. kilitlemezsin bile uyurken gelirse girsin diye. gelen olmaz. için acır.
10. bir tek gözyaşın için dünyayı yakacak adam gözyaşlarının tek sebebidir. ağladığını bilsin istemezsin. kendine kızmasın diye düşünürsün. için acır.

işin özü unutamamak içini acıtır. bitirir seni. tek tek söker içindekileri.

babanın ölmesi

ben normal bir çocuk değildim.. "anneni mi daha çok seviyorsun babanı mı?" diye sorduklarında hep annemi derdim.. hep annemi daha çok sevdim çünkü.. annem benim kahramanım, kurtarıcım ve her şeyimdi. çocukluğumun şekeri annemin yanaklarıydı..

sen de beni çok severdin biliyorum baba. kucağında geçti çocukluğum.. her gece elinde sevdiğimi bildiğin için kinder yumurta çikolata ile gelirdin.. aynı pijamaları giyerdik ama ben hep annemi daha çok severdim baba..

büyüdüm ben.. kocaman bir adam oldum.. boyum uzadıkça seninle aramızdaki mesafe büyüdü.. sen uzaklaştın benden ben zaten kendimle meşguldum hep.. varsa yoksa hayatımdı.. seni anlamadım, anlamak istemedim.. sonra sen gittin.. hiç unutmayacağım şekilde terk ettin bizi.. annem yerine bir başkasına baktın..

korktum..

annemin saçlarını okşamayacaktın artık.. bir başkası "baba" diyecekti belki sana.. madem sen gitmiştin benim için de babam olmayacaktı.. gittin ya sen ben çok korktum baba.. savunmasız kaldım hayatta.. bu yüzdendir böyle soğuk oluşum.. kendimi korumaya çalıştım baba.. baba yazamıyorum ben.. alışkın değil parmaklarım..

parmaklarım..

biliyor musun herkes aynı şeyi söylüyor.. ellerim aynı sen.. seninkiler kadar güzel.. gözlerimiz de aynı.. ben sana benzedim..

aradan yıllar geçti.. hep özledim seni.. itiraf etmedim kendime ama özledim..

sonra bir gün.. bir pazar sabahı.. telefonum çaldı.. abim.. her zamanki gibi açtım.. gülerek.. yine ne yumurtlayacak diye.. merhaba demedi.. durdu sadece.. sustu.. nefesini duyuyordum..

aklımda sen hiç yoktun baba..

"babam ölmüş.."

ben bu cümleleri hiç duymayacaktım baba.. benim babam yoktu çünkü.. umurumda değildin sen.. ben, biz sensiz hayatımızda çok mutluyduk..

yıkıldım.. çok kızdım kendime.. üzüldüm diye..

dudaklarımda kan tadı vardı.. tıpkı senin gibi.. kızdığın, üzüldüğün her an burnun kanardı senin de.. oğlunum ben senin çünkü.. benziyorum sana..

ellerim.. senin elin..

bundan sonrası tatsız.. bir yerdeymişsin.. bilmiyorum.. duyamıyordum.. kulaklarım çınlıyordu.. sensiz kalmanın ne demek olduğunu biliyordum ama artık aynı dünyada nefes almayacak olmamızı anlamıyordum.. mümkün müydü bu? belki yanlış anlama?

sonrası daha da tatsız.. anlayamıyordum.. emin olamıyordum.. sonra seni gördüm.. öyle uyuyordun.. nefes almıyordun sadece..

benim babam öldü.. benim babam öldü.. babam öldü benim.. babam..

canım yandı, parçalandım.. artık daha çok korkuyorum hayattan.. zarar, ziyan kalmış bana sanki.. senin gittiğin o günden sonra yine çocuğum şimdi.. yeni baştan, sil baştan başlamak zorundayım.. belki daha zor.. bu defa dizlerimdeki yaraları saracak kimse yok.. benim babam öldü..

baba.. babası ölen çocukların evinde çikolata olmaz zannederdim ben..

scruff

grindrın bear versiyonu. android ve blackberryde çalışır mı bilmiyorum ama iphoneda çalışıyor. app storedan indirebilir ve grindrdaki 65 kg lik sevimli arkadaşlarımızdan bir nebze olsun uzaklaşabilirsiniz.
Henüz takip ettiği biri yok.
Henüz takip eden biri yok.