ödünç kitap vermemek

çok haklı bir karardır. önce gözüne bir kitap kestirirsin. ara ki bulasın. en sonunda sahaflardan, internetten ya da bir şekilde kitapçılardan kitabı edinirsin. sen okurken sayfalarına bile özenli davranırsın. bu alalede basımı olan bir kitap bile olsa özen ister. sonra bir arkadaşın gelir. ilk baktığı yer kitaplığındır. ödünç almak ister birini. memnuniyetle verirsin. sonra aradan zaman geçer. kitaptan bir cümle gelir aklına. açıp bakmak, cümleyi yeniden okumak istersin. fakat kitap geri gelmemiştir. bu yüzden donuma kadar al ama kitaplarıma dokunma mottosunu benimsersin.
yeterince etkili bir istekte bulunulursa ihmal edilebilecek bir prensip. kişinin yapılan istek karşısında, paylaşmak istemediğini söylerken zorluk yaşaması ve karşı tarafın şaşkın bakışları karşısında, kendisini bir açıklama yapmaya mecbur hissetmesi olasıdır. kronikleşen tavrın bir sonucu olarak hayır sözcüğü zamanla daha kolay sarf edilir. çevresi tarafından bu yaklaşımı bilinen şahsa yapılacak kitap ricası kabahat olarak kabul edilebilir.*

şahsen paylaşımdan yanayım; lakin yine de:

(bkz: canın sağolsun)
eğer kitabı ödünç isteyen şahıs gerçekten kitap kurdu bir insansa, okuduklarını beyninde diğer fikirlerle harmanlayarak kendine ait bir yargı, bir düşünce sistemi geliştirebiliyorsa ve o kitabı okuduktan sonra etrafındaki diğer insanlara vermeye hevesliyse, göz ardı edilmesi gereken bir prensip.

haa, ben şimdiye kadar bu kriterlere sahip birine rastlamadığım için ödünç kitap vermiyorum, o ayrı bir konu. yoksa bir kitabın lafı mı olur.
okuduğum kitabı mutlaka kitaplığında tutma hastalığı olan biri olarak, verdiğim kitapları geri getirmeyene ve kitaplarımı hor kullananlara karşı uyguladığım bir durumdur.
vermekten daha hayırlı olandır. nitekim geri döner mi, yıpranır mı, bir daha göremezsem gibi endişeleri baştan yok edendir.
okuduktan sonra başkasına vermek şartıyla okuduğu kitapları başkalarıyla paylaşan bünyeme garip gelen davranış.kitabı okuyup bitirdikten sonra okuyacak yeni kitaplar varken eskilerin turşusunu kurmanın ne anlamı var çözemedim.
verdin mi geri gelmiyor o kitap. ayrıca bu hayattaki nerdeyse tek bagim onlar. her seye karsi aramdaki bir barikat gibi. varlıkları iyi hissettiriyor. bir arkadasim 2 kitabım duruyo yaklasik 3 senedir. aklıma düstügünde sinir basiyor.
verilen kitap geri gelmiyor. maalesef bu böyle.

kitap pahalı bir şey değil. bulunamayan bir şey değil. birinden ödünç kitap istemektense kitabı satın almayı tercih ederim. hem böylelikle de kitap yazarına da katkım olmuş olur.

kitaptan tasarruf edilmez.

benden biri kitap istediğinde artık ben sana hediye alayım ama benim kitabım bende kalsın diyeceğim.

neden bende kalsın? çünkü kitabı okuyup rafa kaldırmıyorum, zaman zaman açık karıştırıyorum, şu kısmı nasıldı bu kısım nasıldı diye.

ablamın kaynanasında üç romanım var, teyzemde de üç dört kitabım var, lisedeki salak bertan'da bir, ablamda sayısız, arkadaşımda da bir, haysiyetsiz almanca öğretmenimse kaybettiğini söyledi orospu çocuğu.

nefret ediyorum. kitap istemeyin benden.
halbuki şöyle kitap alış verişinde bulunup ardından da bir araya gelip teati yapsak fena olmazmıydı.
güzel şeyler tek tek nostaljiye dönüşüyor hayatlarımızda.
arkadaşım kitaplığından ödünç verebilir misin demiştir.

okumuşum bitirmişim bi bağ kurmuşum ordaki karakterlerle hikayeyle, başkasına verecem o aynı duyguyu başkasıda yaşıyacak benim kitabımla öylemi, oldu o zama, sen içeri geç ben geliyorum..