simone de beauvoir

“birisi bana 'seyahat etmek neye yarar, insan kendisini hiç terketmiyor ki’ demişti.” sözü etkileyicidir.
herhangi bir kitabını alırsanız kendisnin biyografisinde "sartre'ın öğrencisi" tarzında bir cümle görebilirsiniz. aslında beauvoir ve sartre'ın dillere destan bir aşk hikayesi vardır ancak sartre o zamanlar evli olduğu için biyografisinde "sartre'ın metresiydi" yazmasını beklmemiştim. deli çift.
simone de beauvoir'da da sartre'da olduğu gibi derin bir varoluşçuluk vardır. bunu sartre'dan aldığını düşünüyorum çünkü üslupları birbirine çok benzese de romanındaki kadın dokunuşları gözardı edilecek gibi değildir. ayrıca kendisi derin bir feministtir ancak varoluşcu tarafını her zaman daha çok sevmişimdir.
(bkz: her kadın feminist olabilir ancak her kadın varoluşçu olamaz)
kendisinin "başkalarının kanı" adlı bir romanından bir cümlesi ile noktalıyorum.
"sen yalnızsın o yatakta ve ben yalnızca dudaklarının arasından güçlükle çıkan, senin işitmediğin soluğunu işitebiliyorum."