burak özçivit değilsen bıyık bırakamazsın sözüne sapına kadar katılan biriydim. sonra ahmet kural falan oldu genişlettim listeyi. bilmiyorum liste bu yani, olur da olur, birine daha yakışabilir.
erasmus denilen sistemle lisans eğitimine devam ederken, üniversiten üniversiteye farklılık gösteren ve okuduğun okul ve bölümün anlaştığı bir avrupa ülkesinin üniversitesine hibe parası alma şansını da barındırarak bir dönem süreli yurtdışı tecrübe amaçlı hayalleriyle büyüdüğüm şeydir.
ayrıca yurtdışında lisans eğitimi için gerektiren bir takım konular var, tavsiye mektupları ve başvuru şartları falan bunlar çok daha spesifik şeylerdir.
bir de yüksek lisan durumu vardır ki bu tamamen gitmek istediğin ünversitenin keyfine kalmıştır. ülkemizde mit gibi çok gelişmiş üniversitelerde yüksek lisans yapma olanağı sağlayan belli başlı okullar boğaziçi, istanbul teknik üniversitesi, orta doğu teknik üniversitesi, izmir yüksek teknoloji enstitüsü sağlam başarılarda seyreden üniversitelerimizdendir. bu üniversitelerden mezunuyetinizin ardından yapacağınız başvurularda okul isminiz etiketiniz olacaktır. yüksek lisans yaparken ayrıca kabul edildiğiniz üniversiteden maaş da almaya başlarsınız. paraya takmış gidiyorum ama olay budur yani.
izlerken standart gülme hareketleri dışında gövdemin de istemsiz hareketlerine sebep olan, son yılların yapılmış en iyi yapımı olan dizidir. her repliği için adam öldürürcesine sevdiğim bir dizi olmakla birlikte ahmet kural hayallerimde yaşattığım ultra donanımlı sevgili adayıdır. allah nasip kısmet etse bari inşallah. amin.
aklın ve fikrin aynı anda sekste olmasının seks yapmak için yeterli olmadığı acınası kötü bir durumdur. uzmanlarca terk edilmekten daha fazla koyduğu zamanlar olduğu ölçülmüştür.
modanın dahi çocuğu diye anons edildiği programda 'bizimlesin' derken bile popo baş kombinasyonuna hayret ettiğim mogolamanyanın uzay olduğu enteresan bir tiptir. ayrıca bebek'te mağazası açıldı bir kaç ay önce. bol koliler dileriz kendisine.
iki filmini 255874248542 kez izlediğim, bu yıl da serinin üçlemesi olan bridget jones's baby proje aşamasında olan ve aynı isimdeki kitaptan uyarlanan serinin ilk filmidir. renée zellweger'in o kadar tartışmanın ardından bir amerikalı olarak kusursuz ingiliz aksanıyla seslendirdiği için ingiliz film burjuvalarına gelen yüzyıllık kapaktan ötürü oscar'a aday gösterilmiştir.
ayrıca renée zellweger'a, altın küre komedi-müzikal dalında en iyi kadın oyuncu, sahne sanatçıları en iyi baş rol kadın oyuncu ödülü ve bafta en iyi baş rol kadın oyuncu ödüllerini kazandırmış 2002 yapımı romantik komedilerin ilahesi filmdir.
hayal etme kısmını size bırakan efsanevi kitabın enteresan bir uyarlamasıydı. kız kardeşim kızın öldüğüne hala inanmıyor. devamı da gelmedi, öyle yarım kaldı çocukluğumuz.
1. yıldız tilbe dönemi
sürekli bir dertlenme kederlenme evresidir. götüme takmayayım derken sürekli kafanda dönüp durur.
2. demet akalın dönemi
amaaaan elimi sallasam ellisi, unuttum çoktan, kendi kaybetti, hayvan, pislik, 'kötü çocuk pezevenk' dönemleridir.
3. orhan gencebay dönemi
demetten sonra birden bire anden gelir. bir sabah uyanırsın ve ben insan değil miyim, ben kulun değil miyim diye uyanırsın, bir dönem de böyle gider.
4. serdar ortaç dönemi
tıpkı sanatçının sarkıları gibi alakasız ve çelişkilisindir. bir an özlerken bir dönem sonra aman umrumda değil, hemen ardından bir dönse diye düşündüğün sonra yüzüne bakmam dediğin, nakaratın daha eğlenceli geçtiği dönemdir.
5. ilhan şeşen dönemi
artık atıp tuttuğunuz, içten içe atarlandığınız, durup özlediğiniz, dönüp sevdiğiniz dönem geride kalmıştır. artık çok daha olgun ve ilişkiye doğru bir bakış açısıyla yaklaşırsınız. artık dönse de bilirsiniz hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktır.
böylelikle bir ilişkinin daha sonuna gelmişsiniz demektir.
"gay gibi görünen gay" nedir bir onu da düşünmek lazım. eflatun fluarıyla gezinen belden oturtmalı bir pantalon mu düşünmek gerekir yoksa günün her saati karşılaştığımız sıradan insanlar da gay olabiliyor mu? cinsel yönelimini görüntüsüyle sivrilten bir birey ne kadar sağlıklı? görüntümüzü oluşturan etkenler cinsel tercihlerimiz mi örtüşmeli? her şeyi cinselliğe bu kadar bağlamak mı gerekli? herkes daha rahat sevişebilmek için mi giyiniyor, imaj ediniyor? eşcinsel bir bireyin ufkunun daha geniş olması gerektiğini düşünürüm, çünkü farklılıkları açısından kendini aşmaya çok daha yatkındır. kişinin tamamen kendi kararına bağlı olan şeyleri topluma yaranmak, konumu stabilleştirmek ya da yaşadığı ülkeye bağlamak çok sığ bir düşünce olmaz mı bu anlamda. eşcinsel birey kendinin kabul görmesini isterken toplumun her kesimi için de bunu istemezse fikirleri içinde ne kadar dürüst sayılabilir? bir insanın görünmek istediği şeklin her zaman bir amacı olmak zorunda olmamalı, ya da bir amaca dayatılmamalı diye düşünüyorum. yaşadığımız hayat sadece yattığımı kişinin cinsiyetinden ibaret değil. bunu biraz daha sindirmek gerek.
"gay gibi görünen gay" nedir bir onu da düşünmek lazım. eflatun fluarıyla gezinen belden oturtmalı bir pantalon mu düşünmek gerekir yoksa günün her saati karşılaştığımız sıradan insanlar da gay olabiliyor mu? cinsel yönelimini görüntüsüyle sivrilten bir birey ne kadar sağlıklı? görüntümüzü oluşturan etkenler cinsel tercihlerimiz mi örtüşmeli? her şeyi cinselliğe bu kadar bağlamak mı gerekli? herkes daha rahat sevişebilmek için mi giyiniyor, imaj ediniyor? eşcinsel bir bireyin ufkunun daha geniş olması gerektiğini düşünürüm, çünkü farklılıkları açısından kendini aşmaya çok daha yatkındır. kişinin tamamen kendi kararına bağlı olan şeyleri topluma yaranmak, konumu stabilleştirmek ya da yaşadığı ülkeye bağlamak çok sığ bir düşünce olmaz mı bu anlamda. eşcinsel birey kendinin kabul görmesini isterken toplumun her kesimi için de bunu istemezse fikirleri içinde ne kadar dürüst sayılabilir? bir insanın görünmek istediği şeklin her zaman bir amacı olmak zorunda olmamalı, ya da bir amaca dayatılmamalı diye düşünüyorum. yaşadığımız hayat sadece yattığımı kişinin cinsiyetinden ibaret değil. bunu biraz daha sindirmek gerek.
ordu ve askerlik kavramlarının yönelimle alakalı oluşumlar olarak gösterildiği ve girilen entryler karşısında dehşete düştüğüm başlıktır. eşcinsel diretmesi midir nedir çözememekle birlikte nevrozlu ergenliğin sebebi olarak böylesine önemli bir mesleği, olguyu yönelim gerekçesiyle 'ahh mallar, nasıl da ses çıkarmıyorlar' diye lanse etmek nasıl bir dar bakış açısıdır anlayamıyorum.
bir insanın eşcinsel olması asker olmak istemeyeceği anlamına mı gelir? imkanım olsaydı orduda görev yapmaktan onur duyardım. herkes de böyle düşünmeli diye düşünüyorum. eşcinseller evde saklanarak geçirecekleri bir devletin üzerine ayak basmıyorlar. kim olursa olsun, eşcinsel veya değil, nefes almanın hakkınız olabilmesi için ölen insanların torunlarıysak; yapmamız gereken şeyler sadece askerlik bile değil.
bu işi seven ve yapmak isteyenleri bu şekilde ağır bir dille eleştiremezsiniz.
ağlayan erkek iticiliğiyle yarışacak çok az şey vardır. vardı öyle bir tane, zır zır. sinirden stressten saçlarım dökülcekti genç yaşımda. evlerden ırak ağlak sevgililer.