turkiye'de yeni, beyaz ve kocaman bir kuir dergiye ihtiyac oldugunu dusunuyorum kesinlikle. daha yeni tekniklerle, magazincilikten uzak ve daha yeni bir uslup ile avrupadaki dergicilik anlayisina paralel hareket edebilecek bir dergi. lgbti+ ismi altinda yurutulen bir derginin tabii ki de sadece lgbti+ aktivizmiyle ilgilenmesi gibi bir zorunlulugu yok. pop muzikle olmuyor bu isler gibi bir tavir da yanlis. birini yuceltirken digerini celiskiyle taslamak da oyle.
aslinda sansur degildir. turkiye sayisindaki fotografta da bir baska trans cocugun ve onun cis ikizinin fotografi var. bu fotograf da amerikan sayisindaki fotografin sahibinin. ayni seriden bir baska fotograf yani. ayrica sunu da soylemem gerek, alternatif ceviri kabul edilebilir derecede. "cinsiyet devrimi"* tr versiyonunda "cinsiyet mucadelesi" diye cevrilmis. kabul edilebilir bir ceviri ve herhangi bir sansur teskil etmiyor.*
merdivenlere yakın duvarlarda insanların sağ tarafta durması gerektiği konusundaki uyarıları ya okumamış ya da dikkate almamış insan tipidir. önemsemez ve saygı duymaz. bloke eder, olay çıkarır. aceleyle merdivenden çıkamayınca sinir olunur. bu tipin bir de çok benzeri vardır;
(bkz: metroda inatla inenlere öncelik vermeyen insan modeli)
çamura düşmüş gibiyim. finaller ve yetişmesi gereken final ödevleri bir yanda, ağır gelmeye başlayan bir ilişki ve çok yakın arkadaşlarımla yaşadığım dramalar diğer yanda. hepsi teker teker dizildi önüme.
birlikte olduğum adamı çok seviyorum ama her gün ilişkimizi sonlandırmam gerektiğini düşünerek uyanıyorum. kavga ediyoruz ve sonunda harika bir seksle aramızı düzeltiyoruz. asla aynı dilde konuşmuyoruz ve içi doldurulmuş cümleler kuruyoruz birbirimize. ayrıca arkadaşlarından da hiç hoşlanmıyorum. iyi insanlar ama sıkıcı ve boş tipler. bir de çevremle yaptığım gibi sevgilimle de iki kelime entelektüel bir sohbet yaşamayı çok isterdim. bunun yanında birçok renk taşıyorum mesela ama ona sırf bir iki rengimi gösterebiliyorum, kendimi ona ifade edemiyorum yeterince. aynı kanalda değiliz.
bunlar negatif deneyimlerimdi. bunların yanında bir o kadar beni harika hissettiren özellikleri de var işte onlar da beni meşgul tutuyor. ne yapsam bilemiyorum. zamana yaymaktan da sıkıldım. biraz sabırsız biriyim.
bir ara en yakin arkadaslarimdan biri lubunya ruhlu bi kadindi ve ablasiyla birbirlerine abla diye seslenirlerdi uzun uzun. aralarindaki yasla alakasiz, tamamen gettolasmis trans kulturune referanstan yani.
-aaaablaa!
-aaabla naber?
ayni kadin cevresindeki her insana da abla diye seslenirdi ara ara.
2015'te cikmis nicolas jaar albumu. gayet sessiz bir film olan the color of pomegranates icin, filmden 47 sene sonra cikan bir soundtrack albumudur. inanilmaz meditatif parcalar icerir ozellikle nothingness diye bir parca var ne zaman dinlesem bir basketbol sahasi hayal ederim ve ustunde slowmotion basketbol oynayan genc erkekler...*
en yakın arkadaşım hem de eski ev arkadaşımdır. birlikte yaşamaya başladığımızda çok garip gelmişti. yemeğini yer tabağının yanında uyur ama bir hazırlanıp çıkayım der değişime inanamazsınız. bu insanlar aramızdalar. bu insanlar arkadaşınız, marketteki kasiyer, postacınız, en sevdiğiniz şair. her yerdeler.
(bkz: human)
belgesel lgbti kategorisinde sunulmasa da, bir suru farkli cografyadan binlerce insanla, politik konular hakkinda roportajlarla ilerliyor ve lgbti konusu da belgeselin bir bolumunu kapsiyor. bireysel deneyimler, esitsizlikler, kuraklik, aclik, militarizm, multecilik, uyusturucu, mutsuzluk ve mutluluk konusulan major konulardan birkaci.
dus mahremdir. dus alirken aniden beliren sevgili davetsiz misafirlik yapmaktadir. buna ragmen bazen cok guzel sureclere, sonuclara ve paylasimlara sebep olan bir durum bu davetsiz misafirlik.
kisinin boyut olarak kendinden cok buyuk seylere karsi cinsel ilgi duyma hali, bir tur fetis.
ornek vermem gerekirse, bu kisiler dev insanlari ya da bu tur mitolojik karakterleri arzularlar ve cinsel yasamlarinda boyut olarak daha kucuk hissetmek icin partnerinin ayaklarinin altinda dolasirlar.
turkiye'de yeni, beyaz ve kocaman bir kuir dergiye ihtiyac oldugunu dusunuyorum kesinlikle. daha yeni tekniklerle, magazincilikten uzak ve daha yeni bir uslup ile avrupadaki dergicilik anlayisina paralel hareket edebilecek bir dergi. lgbti+ ismi altinda yurutulen bir derginin tabii ki de sadece lgbti+ aktivizmiyle ilgilenmesi gibi bir zorunlulugu yok. pop muzikle olmuyor bu isler gibi bir tavir da yanlis. birini yuceltirken digerini celiskiyle taslamak da oyle.