yalnızlık

geceleri daha bir yoğunlaşan durum sanki, işin acı tarafı yalnızlığa bir sure alıştıktan sonra kimse sizi sevemez gibi gelir, kimse sizin etrafınızda olmak istemiyor gibi gelir. hatta sürekli beni seviyor musun cidden tarzı sorular sordurtur.
günde 3 öğün yemeklerden önce ve sonra benimle kendisi.
duvarda duran üzgün bir fairuz posteri,
yanan bir sigaradan yükselen ve tavana doğru dans eden duman,
gecenin sessizliği ve kentin çok-sesliliği,
"... / öyle yorgunum ki hiç sorma /..."* diyen cahit külebi'nin sözleri...

yalnızlık...

yalnızlık üstüne birsürü şey dökülegelmiş ademoğullarının, havvakızlarının dudaklarından.
ne yaşadıysak/yaşıyorsak/yaşayacaksak, ne tecrübe ettiysek/ediyorsak/edeceksek; hepsi, kendi kararlarımızın neticeleri esasında.

bir sehpa üzre onlarca kitap,
bir şişede böğürtlenli kırmızı şarap,
ve
füruğ ferruhzad'ın sesi:
"bunlardan önce, ah, evet
bunlardan önce sessiz kalınabilirdi"

kalınsın.
bir alışkanlık çeşidi.
en büyük sınavımız olacağını düşündüğüm durumdur. bilmiyorum belki de çok karamsarım.
  • /
  • 4