yapılmış en aptalca dalgınlıklar

eskilerden, hatırladıkça hala tebessüm ettiğim anımdır.anneanneme yemek götürmek için evden çıkarken annem diğer elime de çöpe atmam icin çöp poşetini vermişti.çöpü attım anneanneme gidip yemeği götürdüm.götürdüğüm poşetin yemek poşeti değil de çöp poşeti oldugunu ögrenmem anneannemin poşeti acmasıyla beraber gercekleşti.kadına da ayıp oldu.o gün çok ağlamıştım yemegi çöpe attıgım icin
smellycat hatırlattı sağolsun. kopya yazdığım elimi havaya kaldırarak hocadan ek kağıt istemem ve sınavdan atılmam.
uykusuz geçen bir gecenin ardından akşamdan kalma bir ruh haliyle türk kahvesi yaparken makinenin içine şeker koyup türk kahvesini koymamak. hatta abartıp bunu servis yapmaya kalkmak. iş arkadaşından yediğin azardan sonra portakal suyu sıkarken sıkacağın altına bardağı koymamak. daha neler var neler!
pilot kalemle kopya yazdığım elimi kullanarak sınav kağıdını katlamak. elimdeki yazıların kağıda geçmesi ve benim ona kurşun kalem efekti vermem.
arkadaşın çok kötüyüm gel içelim mesajıyla iş çıkışı evine doğru yola koyuldum, arkadaşın evine yakın otobüsten inip en yakın marketten biraları da aldım ve evin yolunu tuttum ki arkadaş bir hayalet gibi adeta süzülerek yürüyor, bu arada arkadaşın kötüyüm dediğine bakmayın aslında hiç bir şeyi yok, genel geçer konulara bile çok kötüyüm diyen biri.

ben: hayırdır nereye uçuyorsun böyle ?
ark: bira alıcam işte hem para çekmem gerekiyordu.
ben: aldım ben biraları sen çek paranı. ve atm de hemen dibimizde
ark: aq zaten geçen gün kartı unutmuşum makinede, bir gün sonra fark ettim pazar günü aradım bankayı, allahtan bir şey olmamış hesapta. 3 gün sonra yenisi geldi.
ben: olm harbi ruh gibisin valla.

ve para alınır,arkadaş arkasına bakmadan yola koyulur,ben hala atm önünde ona bakarak ve koparak:

sen bir şey unutmadın mı? evet kartı yine makinede unutup gidecekti ben olmasam.
en aptalca değil elbet ama, yıkanan çamaşırları çamaşırlığa asarken yerdeki çoraplarıda asmak ve lan bunlar zaten kurumuş demek, sabah olupta giymek için aranan çorapları çamaşırlıkta bulmak.
en aptalca olanı:
bir toplantıya çok uykusuz katılmak zorunda kalmıştım. arkadaşıma rica ettim ''konuşmaları sen yap ben sadece destek çıkayım gerekirse, konuşacak halim yok''. dilek adlı arkadaşım ''olur'' dedi. tanışma esnasında dilek kendini tanıttı adamlara tokalaşırken, sıra bana geldiğinde kendimi destek çıkmaya programladığımdan ''merhaba ben dilek'' diye adamların elini sıktım. sonra arkadaşımın bakışlarından adımın dilek olmadığını hatırlayıp ''hee yok ben dilek değilim dilek o'' diye bir güzel sıvadım...
bir de sürekli yaptıklarım var:
sokak kapisınin kilidini açtıktan sonra anahtarı dışarda kapının üzerinde bırakıp uyumak
ocağı açık unutmak, farkettikten sonra sıcak tavayı göz göre göre çıplak elle tutmak
sigarayı tersten yakmak

evde kimse yokken sokak kapısını açık bırakıp uyumak. komşuların telaşı ile birlikte korkudan eve koşa koşa gelen bir ablam var bir tarafta. tahmin edin ben o sırada ne yapıyorum? tabii ki uyuyorum.

ilahi bir güç tarafından korunduğumu biliyorum. yoksa benim bu akılla hayatta kalmamın imkanı yok.
otobüsün yanlış yöne gittiğini boğaziçi köprüsünü geçince fark ettim
kutu tuborg ve pringles ikilisinde kavram kargaşası, pringles'ı bira diye içmeye yeltenmek.
sabah alarm çalmadan (6.55 te çalıyor) birkaç dakika önce uyanıp alarmı kapattım sinir bozucu sesini duymamak için. her sabah olduğu gibi hazırlandım, ayakkabılarımı giydim ocağın saatine çarptı gözüm 6.10 u gösteriyordu. telefonuma tekrar baktım evet 1 saat erken uyanıp hazırlanmıştım. normal bir insan çıkıp kahvaltı filan ederdi sanırım benim durumumda ama ben üstümü başımı çıkarıp tekrar mışıl mışıl uyudum...sanırım aldığım uyku haplarının kafası bu.
kendi ellerimde hazırladığım yaklaşık 30 sayfalık sunumu sırf sunduğum için hiç bir yere kaydetmemek ve hatta silmek. işin komik kısmı bunu, hoca sunumları istediğini söylediği zaman yani bugün fark ettim . hayatımın en büyük aptallıklarında açık ara ilk 3'e girer. *
not: sunumu yapalı yaklaşık 2 ay oluyor.
sizce hangi ölüm şekli daha az can yakar? ona göre deneyeceğim de!!
market alışveriş ödemesinde kredi kartı diye ulaşım kartını vermek.
buluşık makinasını boşaltırken bardakları buzdolabına dizmek.
misafire çay servisinde bardaklara sadece dem koymak .
çatalla çorba içmeye çalışmak.
kapı çaldığında alo efendim demek .
alışverişte 5 tl verip 50 tl verdiğini sanıp para üstü beklemek sonra karşı tarafa borçlu çıkmak .
iett ye bindim sanıp minübüse binmek ve paso basıcak yer aramak.
kahvaltı servisi yerine yemek servisleri açmak .
elektrik süpürgesini odanın lambasını açarak çalıştırmaya çalışmak, tabi teknolojinin daha o kadar gelişmediği bir tokat gibi yüzüme çarptıda doğru yolu buldum.
yine gelmişim okuldan yorgun argın.
kafamda bi milyon falan.
neyse, ev arkadaşım geç gelmemden dolayı yemeği yapmış yemiş bana da ayırmış.( yemek sırası bendeydi)
gönlünü almak için çay demlemek istedim( benim gibi çaykoliktir kendisi)
suyu koydum kaynadı falani çay poşetinden çay alıp çaydanlığa atmam gerekiyor ya,
işte ben çay suyunu alıp çay poşeti döktüm.
sadece çay demlemek istemişken, bende demlenmiştim.
öyle işte. *
ofisteki yoğun çalışma sırasında telefon edilmesi gereken kişiyi aramak için ahize kaldırılır, dahili numara tuşlanır ama ses gelmez, bir an sağ sol kolaçan edilip numara bu sefer telefon tuşlarını kullanarak telefon edilir. henüz bilgisayar numarik tuşlarından telefon edilemiyor oluşu ne saçma.*
sigara ile kibritin rollerini değiştirip, sigara ile kibriti yakmaya çalışıyordum.
kafamda dolaşan tilkiler ne zaman dolaşmayı kesecek...
yeni yılın ilk günü. normal olarak geceden kalmayım, kafam kazan gibi, zaten son iki haftayı günde birkaç saat uykuyla geçirmişim. tatilden eve dönmek için havaalanına gittim, biletimi uzattım. görevli kadın çatır çatır klavyede bişeyler yazdıktan sonra suratıma manasız manasız bakıp ''hanfendi uçuşunuz yarın'' dedi. ben cümleyi idrak edene kadar biletimi gösterdi. 2sine alacağım bileti 1ine almışım. kafamdan aşağı kaynar sular inmeye başladı çünkü 2sinde iş başı yapmam lazımdı. nerde kalırım iştekilere ne derim diye düşünürken yalvar yakar ettiğim görevli kadın bilet buldu akşam uçağına. ohoo nasılsa bol bol zamanımız var diye zaten ayrılmayı istemediğim yanımda gelen kızla şehire indik tekrar. biz öpüşe koklaşa gezerken zamanın nasıl geçtiğini anlamadık ve uçağımı son anda yakaladım, o da şansıma uçak rötar yapmış . güvenlikten geçişimi güvenlik kameralarının dili olsa da anlatsa..
edıt: o kadar dalgın bir insanım ki yaptığım dalgınlığı anlatırken bile dalgınlık yapıyorum...1ine alacağım bileti 2 sine almışım..bileti 1ine alsam zaten uçar giderdim değil mi? beni uyandıran, zeka küpü pony slaystation a teşekkürü bir borç bilirim.
  • /
  • 2