bayrağı bez parçası görüp, bu kadar abartmanın bir anlamı yok diyenler var ya da bu olay için faşistlikle suçlananlar var. bir de şöyle bir şey var, alt tarafı bez parçası belki ama peki ya kendi bez parçalarını dikmek için binlerce insanı öldürmek! ve sebep olmak! alt tarafı bir olay mı? birileri ölsün de show yapalım düşüncesindekilerin işidir. showmenin/lerin kim olduğu da bellidir!
bu durumu ongormemize neden olabilecek en temel neden, konubahsi bayragin 'turkiye bayragi' olarak degil, 'turk bayragi' olarak isimlendirilmesidir en basitinden.
türkiye topraklarında yaşayan teröristlerin yaptığı eylemdir. türkiye bayrağını oradan indirerek büyük bir zafer kazanmışlardır lakin bu kafada oldukları sürece bölgeden daha çok ölüm haberleri geleceği de ortadadır, çünkü türkiye toprakları bölünmeyecektir. bu işi yapanlar türk askerini öldüren zihniyetin ta kendisidir. göründüğü gibi asrın mağdurları yine iş başındadırlar.
konu hakkında burda yazacaklarım bazı kimseleri rahatsız edecektir ve direk salak saçma savunmalarda bulunacaklardır . ama şunu söyleyeyim ki zamanı da mustafa kemal atatürk bugünleri tahmin etmiştir ve keşke ismet inönüyü dinlemeseydi.
1299 yılından beri türk ulusunun namusu olan sancak yani bayrak unsuruna yapılmış saldırıdır. failleri tabiiki bunu ödeyecektir ve ödemelidirde. 1996 yılında magosa'daki olaydaki bireysel ve askeri tepkiyi gerektiren olaydır. allah devletimize zeval vermesin. ne mutlu türküm diyene.
bayrak diye debelendiğimiz vatan toprağı ve bu bayrağın dalgalandığı her yer ise bu her yerdeki insanları dinlemeden bayrak bu buna konuş demenin bir alemi yoktur. gelişmiş ülkeler siyasi, ekonomik bütünlüğünü ve varlığını sağlayan insaları özgürleştirerek, güvenliklerini sağlayarak yapabileceklerinin 40 yıl önce farkına vardı ve buna göre politikalar geliştirdiler. sırf bu yüzden de bayrağa saygı diye bir dayatmaları yok. üstüne üstlük saygı ve sevgi kendiliğinden gelmektedir.
şimdi bir de özellikle de doğu ve geri kalan türkiye perspektifinden bize bakalım:
doğuda yapmak istediğiniz şeyler var ise şu aşamaları izlersiniz. dine uygun mudur? aşirete ve töreye uygun mudur? devlete uygun mudur? isteğiniz bu üçlü süzgeçten geçebilirse ancak gerçekleştirmek için yola koyulabilirsiniz. işin garip tarafı birinden kurtulsanız dahi kesin devlete toslarsınız. çünkü devlette kanunlarını, hakları ve sorumluluklarını yıllardır aşiret ve dini referanslara devrettiğine göre siz bu kısır döngüde yaşarsınz. doğurduğunuz çocuk aşiretin malıdır. töre vardır cart vardır curt vardır. bu çocuğun yeteneği vardır yoktur önemli değil. 12 yaşına geldimi pamuk toplar aile için iş gücü olur.
devletten bir şey talep edersiniz ve anca yazışması aylar alır da olumlu ya da olumsuz cevap alırsınız. tek elden yönetim dediğimiz şey budur. o zamana kadar yapmak istediğiniz şeyi ırak, suriye ve irandan daha ucuza temin edeceğinizi keşfedersiniz. devlete bu iş için ticaret yolunun açılmasını istersiniz ama nafile. yani iş yapmak için bile bürokrasi ve prosedürün labirentinde dolaşmanız gerekmektedir. ama polis , asker ve devlet görevlisi tek elden yönetimin bürokrasisini şipşak çözebilecek sihirli anahtarlar gibidir. devlet dediğiniz şey orada polistir, askerdir. bu işten pay verirseniz anca yapmanıza izin verilebilir. ve yetkilerini para uğruna kötüye kullanacak insiyatife sahiptirler. devlet bu zamana kadar bunu kontrol etti mi? ya da başka bir şekilde sorayım. devlet aşirete, şeyhe, devlet görevlilerine verdiği hüküm yetkisinin adaletini hiç sorguladı mı? bu insanlar neden kalekol istemiyor farkında mısınız?
özal döneminde güneydoğu'da afyon ve benzeri şeylerin yetiştiriciliğine göz yumulmuştur. çünkü bu yol ile pkk da bu maddelerin kullanımı arttırılacak ve savaşmak daha kolay olacaktı. peki ya sonra ne oldu? uyuşturucu pkk'da ve askerde de yaygınlaştı. sonra bundan elde edilen kolay para özellikle aşiretlerin iştahını kabarttı ve önüne geçilemeyecek bir üretim ve rant ortaya çıktı. tabi aşiretler daha sonra pkk ile bunun daha rahat ticaretini yapabileceğini keşfetti. ardından buralardan elde edilen paralarla aşiret liderleri başladılar muteahitliğe ve inşaatçılığa el atmaya. yani parayı daha fazla para yapan şeylere yöneldiler. ama tek farkla kendi bölgelerinde değil. istanbul, izmir, antalya... gibi yerlerde. sonra bürokrasi de bu altın yumurtlayan tavuğu görünce aslan payını aldı. hatta alıyor da...
ey batıda yaşayan ve en ufak hayal kırıklığını dünya başına yıkıldı diye düşünen halkım. size bu bayrağı sevdirmek zor değildir. çünkü yaşadığınız yaşamda isteklerinize ve hayallerinize ulaşmak için türkiyede olması gereken kadar bir şansınız vardır. fakat doğudaki insanların yaşantısı aynı pinball makinasında oraya buraya çarparak yaşamayı gerektirir. sonunda da düşmeniz gereken deliğe düşersiniz.
devlet olarak günlük çözümlerle yaşayıp gidiyoruz zaten. 5 yıllık kalkınma planları falan birilerinin cebine girecek paraya endeksli. bu türkiyenin her yerinde böyle. insanların gelecekteki ihtiyaçlarını, güvenliklerini, gelişimlerini düşünmek hak getire. bu zaten türkiyenin her tarafında böyle. bir de üstüne üstlük doğu ve güneydoğuda devletinizin desteklediği bir derebeylik sistemi söz konusu ise neyin saygısını bekliyoruz acaba?
kusura bakmayın ama bu devlet 90 yıldır doğuda yaşayan insanları 200-300'ü bulan aşiret denilen derebeylikleri ve şeyhler elinden yönetmektedir. bu insanllar bizim gibi gelişmekte olan bir yaşam tarzına anca sahip olmaya çalışmaktadırlar. devlet her işi para ile halledebilecek bir ebeveynden farksız davranarak bu kısır döngünün katalizörü olmuştur. devlet hiç bir zaman insan odaklı bir politikaya sahip olmamıştır. özür dilerim 90 yıl önce bu denenmiş ve ayağa kalkılmıştır ama şimdi bu bir masal. ve siz bu insanların bu masala inanmasını bekliyorsunuz.
bu bayrağın inmesi benimde canımı acıtıyor. çünkü insanlarımıza sahip çıkamadığımızı gösteriyor. ama bayrak indi zaman kendi insanına savaş çığırtkanlığı yapılmaz. herkes birbirinin koşullarını bilmeden anlamadan silahına davranacaksa zaten 10. yıl maşını da istiklal marşını da söylemenin bir manası kalmamıştır. zaten gözden çıkarttığınız halkınızla didişmeye heveslisiniz demektir. bu bayrağa bakarak onları anlamıyorsanız zaten bir bez parçası haline gelmiştir. alın elinize bez parçası yaptığınız bayrağınızı ve sokağa çıkın o zaman.
provokasyonun daniskasıdır. o kadar asker içinde bunu yapmak mümkün mü? sonuçları düşünüldüğünde de akpnin milliyetçilere yaranma alanı açmak için attığı adımlardan biridir. ekmeğini yemeye başlamışlardır. hiç bir işlevi olmayan herhangi bir ülkenin bayrağı için bu kadar yaygara koparmaya gerek yok.