ayı sözlük itiraf

  • /
  • 181
bazen tanrı'nın sadece beni yarattığını, çevremdeki insan, ev, araba, hayvanların kendimi yalnız hissetmemem için bir yanılgı olduğu hissine kapılıyorum.
çoğu zaman aşırı duygusuz olduğundan bahsedip durur ve sırf böyle söylüyor diye ona meraklanacağı şeyler anlatır ve sonunu söylemem, birkaç direnişten sonra anlatsam da ona bir şey hissettirmiş olmak güzel geliyor
artık yalnız kalmak beni ürkütüyor, ölüm yaklaştığında zamanında hiç bir insanla paylaşamadığım şeylere teselli olsun diye yoldan geçen tanımadığım insanlara bile selam verip her şeyi telafi etmeye çalışmak zorunda kalmak istemiyorum. öleceğim ama meğerse insanları hala seviyormuşum demek istemiyorum
ılk defa âşık oldum.aşik olan ve aşk acısı çeken kişileri hep kıskanırdım. ben de keşke olabilsem derdim. demez olaymışım,cok kötü bir his.zaten mutlu biri değildim ama hayattan iyice koptum.hicbir şeyden keyif alamıyorum, yemek yemek istemiyorum, umutsuzum.sadece onu düşünüyorum ama malesefki çok uzak şehirlerde yaşıyoruz. nasıl olacak bilmiyorum
ayı sözlükteki profilime telefon numaramı yazmayı düşünüyorum.
bugün insanların benimle neden konuşmadığını,vakit geçirmediğini,takılmadığını anladım. ya çok suskun kalıyorum ya da çok konuşuyorum. ama bazen o ortamda konuşulmaması gereken şeyleri konuşuyorum çenem düşüyo. insanlar güzel vakit geçirip hoş sohbet etmek için eğlenmek için bir araya geliyo kimse kimsenin dertini sıkıntısını dinlemek geçmişini dinlemek zorunda değil ben bunun çok iyi farkındayım.ama bazen kendimi tutamıyorum çünkü ne yapacağımı bilmiyorum çünkü aile olsun, sevgili olsun ya kendi lehi için yönlerdiriyo seni ya da geçiştiriyo.insanları sıkıp, boğup uzaklaştırıyorum galiba çünkü böyle hissetmeye başladım kimse kalmadı yanımda arkadaşım diyebileceğim. iş ev arasında sıkışıp kaldım çok istiyorum eğlenmeyi ne bileyim bir kahve çay içmeyi vsvs ama tek de olmuyo be gerçekten. eğer sözlükte yazıştığım,tanıştığım insanlara karşı kırıcı olduysam onları sıktıysam ya da rahatsız ettiysem çok özür dilerim.insan baya bir vakit tek olunca insanlarla ne yapılır nasıl konuşulur muhabbet edilir bilemiyo beceremiyo ne kadar istese belki ben yanlış düşünüyorum.kimseyi rahatsız etmek değil asla niyetim sadece var olduğum durumdan, monotonluğumdan kurtulmak istiyorum.
gaylerden artık tek beklentim cinsel ihtiyaçlarımı karşılamaları, sıfır tölerans çünkü gaylerin çoğunluğu bunu layık görüyor kendilerine. öyle olsun o zaman.
iki akşam önce beklenmedik şekilde birisiyle tanıştım. beraber geçirdiğimiz süre boyunca konuşmasıyla, davranışıyla, bakışıyla ve devamında o kadar güzel bir adamdı ki çok ama çok uzun zamandır hiç kimseden bu kadar etkilenmemiştim.
ama akşamın sonunda yanından ayrılırken, kendimce çok sağlam kanıtlarla onu bir konuda net bir şekilde suçladım. kendimce göstermiş olduğum yakınlığın, ilginin, verdiğim değerin karşılığı bu olmamalıydı diye düşündüm. o kadar kötü hissettim ki evime bile dönemedim. gel gör ki kendi kanıtlarımın doğruluğu benim için hala sağlamken bile onun yaptığı savunmayı da unutamıyorum. konuyu falan geçtim, ilk anda bile umurumda olan sadece bir özürdü fakat acaba mı, sorusunun vicdan muhasebesinin altında eziliyorum. iki gündür uyuyamıyorum, işime odaklanamıyorum, kafam devamlı o kısacık süreyle meşgul ve bir ihtimal bile olsa başka birinin hakkını yemiş, iftira atmış olma fikrinle cebelleşiyorum. ona ulaşmam mümkün olmadığından, dün akşam sırf belki karşılaşırız diye tanıştığımız taraflarda dolaştım. çözümü olmayan bir konu olduğunun farkındayım, karşılaşmamızdan da bir beklentim yok ama ya imkansız olmasına rağmen haklı çıkmayı, unuttum, hiç olmamış sayalım, diyebilmeyi ya da haksız çıkıp affedilemeyeceğimi bile bile defalarca özür dileyebilmeyi istiyorum. hayatımda ilk defa, mantık gerçeğimin sesi bu kadar yüksek bağırırken, yoksa, yoksa diye sorup duran vicdan sesim yüzünden duymakta zorlanıyorum.
bir hafta önce traktörle yanımdan esmer yakışıklı bir çocuk geçti. gülümsedi selam verdi falan. ben unutmadım tabi yüzünü. bir kaç gün sonra ben sakal traşı olup, güzelce giyindim. yola çıktım dolmuş bekliyorum. baktım uzaktan traktör geliyor. bana selam veren kişiydi. ben tanıdım ama o tanımadı. tabi durdu gel bin dedi. merkeze kadar bıraktı. vardığımız da istersen gel çay içelim dedi. işim olmadığı halde, işim var deyip kabul etmedim. neden böyle bir salaklık yaptım bilmiyorum. hoşlandım ondan. inerken bundan önce selam verdiği yerden bahsettim. o sen miydin? dedi. evet deyip akşama doğru oralarda olduğumu söyledim. aslında bunu söyleme amacım oraya gelmesini istememdi. kolileşmek için müsait bir yer. köyün dışında kalıyor. çok uzattım. mesajı almışmıdır bilmiyorum. tekrar karşılaşır mıyız onu da bilmiyorum. duruma göre editlerim.
babamın ölmesine üzüldüm ağladım ama hemen geçti. üzülmekten o kadar yorulmuşum ki, üzülmeye bile üzülemiyorum.
uzun süredir yoktum döndüm; arada askere gittim şimdide ülkenin en büyük şantiyelerinden birinde görev alıyorum ve yine dag başlarındayım şantiyede herkes gözüme seksi gelmeye başladı nedense
bunca zaman sonra ve muhtemelen de yaşımın artık bana bahşettiği ilksel de olsa bir olgunlukla çocukluğumdan beri tanıdığım yazlık arkadaşlarımın iç yüzlerini görmeye başladım ve parçaları birleştirerek büyük resmi tamamladım. sonuç olarak ergenlik öncesi zekaya mahsus olan çok low kişilere bu küçük yerde mecbur kaldığımı anlıyorum. insanı yıllar büyütmüyormuş, önceki yıllarda gözüme bu kadar batmıyordu veya batsa da umursamadığım çok şey vardı da artık çevremde kalıcı ve durağan duyguları olan kimselerin kalmasını istiyorum, özellikle de ne istediklerini bilen güçlü psikolojileri olan insanlar.

buradaki insan ilişkilerini netflix dizisi olarak senaryolaştırasım gelmiyor da değil.
dün gece 8 erkekle grup sex yaptım. aralarında ise gay aleminin en tanınan adamlarından biri de vardı. tam 7 sine aktif oldum. en yakışıklı kaslı olanı ise bana aktif olmak istedi. peşimden çok koştu. vermedim amk. tuhaf bir geceydi.. hayal gibi hissediyorum sanki.

aslında pasif ağırlıklı gayim ama o kadar erkeği görünce korktum amk . aktif oldum..
staj yaptığım yerdeki patronuma aşık olduğumu arkadaşlarıma o kadar çok anlattım ki bir de buraya yazayım dedim, belki görür.* 40lı yaşlarının ortalarında 1.87 boylarında tahminen yıllardır spor yapan ancak buna rağmen öküz gibi beslendiği için bi 110, 120 kilo olan, kahverengi gözleri ve kocaman yeniçeri bıyığıyla gönlümü feth etmiş patronum galiba sana aşık oldum... özellikle 5 dakika öncesi yaptığım bir espriden bana sarılınca sen içim eridi bi de böyle erekte oldum.* kocaman göbeğinde uyumak, küçücük popişinden öpmek istiyorum. bu kadar komik, yakışıklı, seksi, akıllı, başarılı ve zengin olmayı nereden başarıyorsun??*. neyse umarım yakında karısını boşar ve benimle evlenir *
duygularımı askıya almak, sisle üstüne bir örtü çekmek istiyorum.
nova gibiyim ışıklarım bir şekilde insanlara ulaşıyor ama karadelik gibi yutmaktan alamıyorum kendimi. biliyorum insanlar benim gibi değil yani benim gibi düşünmüyor. işin komik tarafı diğer insanlar da benim gibi düşünmüyor kimse diye hayiflaniyor.
peki bu muğlaklıklar arasından nasıl çıkıcağım, mutlak olana nasıl ulaşacağım?

herkesin bir ipi var herkes kendisinin kuklası olmuş. artık neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilmiyorum. kendimi anlamamak değil derdim artık kendimi tanımlayamıyorum.
hep bir yerde çıkmazlarımı buluyorum hep bir yerde duvarları kaşıkla oyuk açar halde buluyorum kendimi.
ne kendimim, ne başkasının istediği. ipler eğer inanmadığım bir yaratıcının elindeyse soruyorum şimdi neden tanrı benim iplerim diğerlerinden daha gergin?
30 günlük şua iznimin bitimine bayram tatilini de ekleyerek yaptığım 5 haftalık tatilden sonra ayı sözlük'e girer girmez yaptığım ilk iş salaş meyhanedeki yorgo'nun girilerini sırayla okumak oldu. bazı giriler bilgi katmak amaçlı da değil ama su gibi akıyor. girizgahı ayrı güzel, finali ayrı güzel. bazen okurken insan bitmesin istiyor.
kaktüs çorbası çiçeği. yıldırım yıldız kayması elektriği gazete küpürü. kupon tabak oyunu, sessiz ağaç çiçek böcek.
#404401 bahsettiğim hayalimi gerçekleştirdim sözlük.
8 kişilik bir arkadaş grubuyla istanbul'a ulaşım açısından en kolay yunan adalarından biri olan thassos'ta gerçekleştirdik. 7 yıldır hayatımı paylaştığım adamla sembolik de olsa hayatımı birleştirdim. hem de arkadaşlarımızın yardımıyla ona sürpriz yaparak.

sevgilimin baş başa çıktığımızı düşündüğü tatilimizin ilk günü, akşamüstü otel odasında duşa girdiğinde, önceden otelin lobisindeki görevliye rica ederek sakladığımız ve tören esnasında giyeceği kıyafetleri güzelce askısından çıkartıp odaya bırakıp, 45 dakika içerisinde giyinip aşağıya inmesi gerektiğini ve bir şoförün onu alacağını söyleyen bir not bırakıp çıktım odadan. yakın arkadaşlarımızdan biri, biraz gecikmeli de olsa onu otelden aldı. benim bir yıldan uzun süredir içinde bulunduğum heyecan artık an itibariyle ona da sirayet etmişti. bir sürpriz vardı ama ne çapta bir şey olduğunu hala bilmiyordu. daha sonra ikisi tören yapacağımız sahile geldiler. sahilde ikimizin de hayatında çok özel yere sahip olan 5 kişi ve ben pankartlarımızla onu orada karşıladık. dalgalar üzerinden esen rüzgar ve sezen aksu'dan çalan kutlama şarkısı eşliğinde bana yaklaşmaktaydı artık. sonra sevgilimin koluna nereyedeyse annesi kadar değer verdiği ablası girdi. onu bana getirdi ve teslim etti. ellerini tutup heyecandan tir tir titreyen sesimle konuşmamı yapmaya çalıştım. elimi sıkıp varlığını hissettirince heyecanım azaldı ve konuşmamı bitirdim. ardından belki de bizi bizden iyi tanıyan ve tören için aylarca çırpınan bir diğer arkadaşımız konuşmasını yaptı, nikahımızı kıydı ve yüzüklerimizi taktı. şampanyalarımızı, konfetileri patlattık, ismimizin baş harflerinden oluşan balonları gökyüzüne bıraktık. origami kâğıtlarından tasarladığımız gökkuşağı renklerinde minik sandallarımıza dileklerimizi yazıp denize bıraktık. ve ardından öpüştük ve sarıldık. uzun süre...

en güzeli de, o esnada onun gözlerindeki mutlulukta kaybolmaktı. gözlerine baktıkça o mutluluğun içinde ben de kayboldum.
seninle ilgili tek güzel bir laf edemeyecek olmanın derdi içindeyim.hiçbir yere yetişme kaygısı taşımayan yürüyüşlerin veyahut aceleyle yapılan menemenlerin güzelliğinden bihaber sürdürdüğün hayatına bir tane bile duru güzellik katamamış olmaktan ötürü utanç içindeyim. dünyanın telaşıyla eş, onca çabanın yersiz oluşuyla örtük, hayatın kuytuda kalmış yanlarını sana gösterdim de sen bulanık ve mayhoş yanlarını daha çekilir buldun. kıbleye ters durdun, yüzbinlerce insanın inancına tevazüyü zulüm gördün. kucağını toplumun tersine açtın, ağızını hor kullandın. "yapma" dedim, dil ne , kadar sadeyse anlam o kadar kuvvetlenir. inanmadın, bulandıkça bulandın, anlamın bir çayırda boylu boyunca yürümekle anlatabilecekken, kazdıkça kazdın dibini. ah kendi varlığına tezat olanım... bunca red içinde onca anlamla nereye varacaktın.
yalnız kalmaktan korkuyorum, bu hetero dünyasında gördüğüm tüm kalıplar asla yıkılamayacakmış gibi. kendime yer edinemediğimi ve asla bu kalıpları yıkacak güçte olduğumu düşünmüyorum. bu halde, gay bir erkek olarak bir biseksüel veya hetero kızdan çok daha dezavantajlıyım. kimse o kıza yapabildiği kadar rahat önüme güller sermeyecek veya sevdiğini ifade edemeyecek. bir hetero erkek kadar da uyumsuz ve gerginim. uzun zamandan beri ayrımcılığa zorbalığa uğraşmıyorum ama bu sistem sessiz bi şekilde izlerken dış kapıdan izlemek zoruma gidiyor. illa aşk yaşamak için gay sosyal ağlarına mı muhtacım yani ben? içim sıkılıyor ölmek istiyorum.
  • /
  • 181